11. Bu ev benim ikinci cehennemim.

465 107 297
                                    

Eve gittiği ilk an kendisini kapıda karşılayan Minho'ya hiçbir şey belli etmedi Felix. Her ne kadar onun yüzüne bakarken ağlama isteğiyle dolup taşsa ve yaptıkları için yakasına yapışıp hesap sormak istese de ne bunu yapabilecek gücü kendinde bulabildi ne de cesareti. Zihni yine ona hak ettiğinin bu olduğunu haykırırken o kendine defalarca kez bunun yanlış olduğunu hatırlıyordu. Kimse aldatılmayı hak etmezdi. Bunun bir bahanesi veyahut bir mazereti olamazdı. Kabullenilecek şey değildi. Felix bunu kabulleneceğine kimsesiz kalmayı tercih ederdi.

Karşısında hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek kendisine doğru gelip sarılmak için kollarını açan adama karşı kendini geri çekti fakat sesini çıkarmadı. ? Minho'yu suç üstü yakalamak istiyorsa şimdilik bunlara sessiz kalmak zorundaydı. Birazdan her şey istediği gibi olacak, Minho'nun ve Hyunjin'in ne kadar aşağılık insanlar olduğunu onların yüzlerine vuracaktı. Tiksiniyordu Minho'dan, onun bakışlarından, bedenine dokunmak için kendisine uzanan ellerden. Tüm bunlar mide bulandırıcıydı.

"Sen iyi misin?" diye sordu Minho. Felix'in dolu dolu duran gözlerini fark ettiğinde çehresine bir endişe yayıldı. Genelde sarışın eve geldiğinde böyle kötü olmak yerine biraz daha rahatlamış olurdu. Dışarıda olmak onun için biraz boğucuydu.

"İyiyim."

"Neden ağlayacak gibisin, sarılmama da izin vermedin."

"Babamı gördüm. İyi hissetmiyorum, biraz dinlensem iyi olacak." dedi Felix hiçbir şey belli etmemeye çalışarak. Madem gözyaşlarını durduramıyor, acısını dışına yansıtıyordu; o zaman en uygun yalanı söyler, Minho'nun kendisine yaptığı gibi onu kandırırdı. Kahverengi saçlının bu sözlerinden kuşku duymayacağından son derece emindi. İyi bir yalancı olduğunu inkar edemezdi. Her ne kadar yalan söylememeyi tercih etse bile ailesi sayesinde kazandığı bu özellikle böyle zamanlarda onu kurtarıyordu.

"Ne dedi yine pislik? Ona senden uzak durmasını söylemiştin."

"Her zamanki şeyler..." Minho'nun yumruk yaptığı ellerine bakarken gözünden düşen bir damla yaşı sildi Felix. Eğer az önce Changbin'den gerçekleri öğrenmemiş olsa sevgilisinin bu önemsiyormuş gibi görünen haline inanacak, belki de o yanında olduğu için ona minnet duymaya devam edecekti. "Alıştım artık, bir gün tamamen aldırmamayı da öğreneceğim."

"Nerede gördün? Onu tekrar görmemin zamanı gelmiş gibi duruyor."

"Denk geldik sadece, gitmiştir çoktan. Ben şimdi gidip duş alayım olur mu?"

Başını salladı Minho ama onun gitmesine hemen izin vermek yerine içten bir tebessümle önüne geçti. Kendi ellerin oranla küçük olan elleri avuçlarının içine alarak gözlerini sarışının kahverengi gözlerine kenetlendi.

"Üzülme, üzüldüğünü görmek istemiyorum."

İstemiyordu fakat nedense hâlâ üzülmeye devam ediyordu Felix. Şimdiye kadar onun yüzünden yaşadığı kaç hayal kırıklığı olduğunu sayamasa bile buna rağmen sevgilisinin tanıdığı Minho olarak kalmasını dilemekten kendini alamıyordu.

"Üzülmüyorum, duş alırsam iyi olacağım. Toparlanırım şimdi."

"Peki o zaman." dedi Minho. Felix'in dudaklarına uzanıp ona kısa bir öpücük verdi. Tam o anda sarışının içi kusma isteğiyle dolup taştı, midesi fena şekilde kasıldı. Başkasının dudaklarına, tenine değen dudakları utanmadan kendi dudaklarına değdirebiliyor olması kalbinin biraz daha ezilmesine sebep oldu. Yüzünü buruşturmamak için zor tuttu kendini bu yüzden aaha fazla vakit kaybetmek istemediğini bellirterek Minho'yu orada bıraktı ve yatak odasına gitti. Birinden saklanıyormuşçasına hızlı girdiği banyoda kapıyı kilitleyip sırtını kapıya doğru yasladı. Usulca kapanan gözlerinden hemen iki damla yaş aşağı doğru yamuk bir yol çizdi. Hisleriyle nasıl baş edeceğini bilmiyordu. İçindeki böylesine ağır bir yük varken omuzlarını düşürmemek, dik durabilmek çok zordu.

Duman | Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin