17. Seo Changbin bir kavgaya karıştığı için gözaltına alındı.

469 94 128
                                    

Yine masanın başında kağıt, silgi ve kalemleriyle baş başaydı Felix. Uzunca bir süre kendini vererek resmini bitirmek için uğraşmış, diğer yandan da Changbin'in geri dönmesini beklemeye koyulmuştu. Fakat o gideli bir saat olduktan sonra sarışının içini bir huzursuzluk kaplamıştı. Genç adam gitmeden önce en fazla yarım saat sonra evde olacağını söylemişti ama hâlâ gelen giden yoktu. Yavaştan gerilmeye başlayan Felix masasından kalkarak siyah saçlıyı aradı fakat araması cevapsız kaldı.

Odanın içini farkında olmadan turlamaya başlayan ayaklar hareketini sürdürürken sarışın ısrarla aramaya devam ettiğinde aramaları cevap kalmayı sürdürdü. Olumsuzluk senaryoları kurmaya alışmış olan beyni Changbin'i şu an çeşit çeşit duruma sokmuştu. Bu senaryolar içinde kaza yapmasından, birinin onu kaçırmasına kadar her ihtimal vardı.

Buz gibi bir his kalbini sardı. Ona bir şey olmasının düşüncesi gözlerinden birkaç yaşın amansızca düşmesine sebep oldu. Saniyeler içinde sessiz ve hızlı; iki gözyaşı.

"Aç Changbin, lütfen." diye mırıldandı yalvarır gibi. Masana doğru ittiği sandalyenin arkasında durup sandalyenin sırtına tutundu. Göğsü sıkışıyordu. Paniklemek için elinde yeterli deliler olmasa da Changbin'e bir şey olması ihtimali onu korkuttu.

Telefon bir kez daha çalarken pes edip ona bakmak için eşyalarına yöneldiği sırada telefonun açılmasıyla telefonu aceleyle kulağına götürdü.

"Neredesin hyung? Hâlâ gelmedin, çok korktum senin için."

Endişeli çıktı sesi, tüm paniği belli oluyordu.

"Lee Felix ile mi görüşüyorum?"

Duyduğu yabancı ses yüzünden duraksadı sarışın. Konuşan kişinin Changbin olmamasını beklemiyordu. Onca düşüncesinden sonra korku bir anda tüm bedenini ele geçirdi. Kesilen nefesiyle nefes almak ister gibi bağrına dokundu.

"Evet, siz kimsiniz? Ona bir şey mi oldu yoksa?"

"Aramayı Seul Polis Merkezi'nden cevaplandırıyorum. Seo Changbin bir kavgaya karıştığı için gözaltına alındı. Kendisi şu an nezarethanede."

"Ne kavgası?" dedi Felix. Gözleri büyüdü. "Ne zaman oldu bu?"

"Yaklaşık yarım saat önce."

Aklına gelen şeyle kaşlarını çatıp dudaklarını ısırdı Felix. Olabilir miydi? Bir an önce gidip Changbin'i görmeliydi. Hâlâ açık vaziyette duran telefonun öbür ucundaki polisten hangi karakolda olduğunu öğrenip üzerini hızlıca değiştirdi. Saçlarını tarama zahmetine girmeden elleriyle düzeltip olabildiğince hızlı bir şekilde evden dışarı çıktı ve yoldan geçen ilk taksiyi durdurdu. Gidecekleri yer uzak olmasa dahi kısacık yol ona olduğundan daha uzun gelmişti.

Uzadıkça uzayan yol, içini yiyip bitiren düşünceler ve Changbin'in oradan çıkamayacağının korkusu yoğun bir ağlama isteğine sebep oluyordu. Sakinleşmek adına kendini teselli etmeye çalıştı ama tüm çabaları boşunaydı. Bu endişesi siyah saçlı adamı görene kadar geçmeyecekti. Belki de o, hapseldiği parmaklıkların arasından çıkana kadar. Kendini o kadar çaresiz, o kadar korkmuş hissediyordu ki elleri titriyordu. Bu, her panik olduğunda asla şaşmayan bir şey olduğu için hiçbir şekilde şaşırmadı.

Taksi, sonunda karakolun önünde durduğunda aceleyle arabadan inip içeri girdi. Nereye gitmesi gerektiğinden bile emin sayılmazdı, bu bir karakola ilk girişiydi. Girişten biraz uzakta, masanın başında oturan kadına yaklaşıp gerginliğine rağmen kendisine söylenenleri anlattı ve Changbin'i görmek istediğini belirtti. Ancak aldığı tepki hiç de beklediği gibi olmadı, kadın onu göremeyeceğini söylemişti.

Duman | Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin