|13|

63 7 0
                                    

Son bir haftadır ilk kez bu kadar güzel hissederek uyanmıştım. Bugün okula gideceğim için çok heyecanlıydım. Hemen kalkıp ilk olarak Yağmur'a mesaj attım. Tam Doruk'a da yazacakken aklıma ona sürpriz yapmak geldi. Okulda beni görünce vereceği tepkiyi şimdiden merak ediyordum. Dün gece son bir haftanın tüm konularını işlediğim için çok yorgundum. Ama heyecanım yorgunluğumu hissettirmiyordu. Hemen kalkıp hazırlanmaya başladım. Okul formamı bile özlemiştim. Giyindikten sonra azıcık makyaj yapıp saçlarımı şekillendirdikten sonra aşağı indim. Annem beni okula giderken gördüğü için çok mutluydu. Abim iş gezisine çıktığı için annemle evde yalnızdık.
"Kahvaltı yemeden mi gidiceksin kuzum?"
"Okulda bişeyler yerim anne. Aç değilim."
Hemen masaya doğru gidip annemi öptükten sonra evden çıktım. Bugün beni Atakan bırakacaktı. Dün geceden sonra resmen sevgili olmuştuk. Bir kaç dakika bekledikten sonra Atakan'ın arabası görüş alanıma girmişti. Tam bizim evin önünde durdu ve koşup kapıyı açıp bindim.

"Günaydın."
Atakan yüzüme bakmıyordu. Buna anlam verememiştim.
"Günaydın." dedi soğuk bir sesle.
"Bi şey mi oldu? Neden soğuk davranıyorsun?"
"Soğuk davranmıyorum."
Tam cevap vericekken arabayı çalıştırdı ve ilerlemeye başladık. Atakan sessizdi. Neden böyle davranıyordu ki? O dün geceki tatlış çocuk hallerinden eser kalmamıştı. Birden bana doğru döndü.
"Ayça sana bir şey söylemem gerek."
"Noldu? Söyle."
Atakan tam konuşacakken telefonumun çalmasıyla ikimizde arayan kişiye baktık. Arayan Doruk'tu.
"Bu seni neden arıyor?"
"Bilmiyorum şimdi öğreniriz."
Telefonu açtım.
"Alo? Doruk?"
"Merhaba. Ayça siz misiniz?"
Bu bir kadın sesiydi.
"Evet? Doruk nerde? Siz kimsiniz?"
Telaşlanmaya başlamıştım.
"Doruk küçük bir kaza geçirdi. Sizi aramamı istedi."
"Hangi hastane? Hemen geliyorum."
Kadın hastaneyi söyler söylemez Atakan yolu değiştirip hastaneye doğru gitmeye başladık.
"Neden seni aramalarını istemiş?"
"Şuan konumuz bu mu gerçekten Atakan? Doruk benin arkadaşım."
"Evet de ben varken Yağmur varken neden sen?"
Atakan'a inanamıyordum. Bu haldeyken bile kıskançlık yapıyordu. Hastaneye gidene kadar aramızda bir sessizlik oluştu. Sonunda hastaneye geldiğimizde hemen arabadan çıktım. Atakan da beni arkamdan takip ediyordu.

Hastaneye girdiğimizde personelin yanına gidip Doruk'un oda numarasını sorduk. Doruk 2. kattaydı. Hemen merdivenlere yöneldim. Doruk'un odasına geldiğim zaman kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Girdiğimde Doruk beni görür görmez yerinden kalkmaya çalıştı. Yanında serum takan hemşire Doruk'u tekrar yerine yatırmaya çalışıyordu.
"Geleceğini biliyordum."
"Seni yalnız bırakacağımı mı düşünmüştün?"
Hemen Doruk'un yanına gittim ve ona yavaşça sarıldım. Kolu kırılmıştı ve alçıya almışlardı. Yüzünde de yaralar vardı. Hemşireye doğru döndüm.
"Başka yerinde bir kırık yok değil mi?"
"Hayır yok. Kazayı çok ucuz atlattı. Geçmiş olsun." diyip odadan çıktı. Atakan neden odaya gelmemişti? Şuan pek umrumda değildi açıkçası. Doruk'a baktığımda bana yavru kedi gibi baktığını gördüm. Yüzündeki yaralar çok derin görünüyordu. Yanağındaki yaraya dokunduğumda acıyla inledi.
"Afedersin canını yakmak istememiştim."
"Biliyorum."
Yanağını avucumun içine aldım. Başını elime yatırdığında ölücektim. Yaralanınca bile tatlı olmayı başarıyordu.
"Nasıl oldu bu kaza?"
"Motorsikletle giderken birden kontrolü kaybettim. Olan oldu işte."
Koluna baktım.
"Çok acıyor mu?"
"Evet. Acıyordu. Ama sen gelince acısı dindi."
Bu cevabına karşılık olarak güldüm. Yüzünü incelerken dudağının da yaralandığını fark ettim. İşaret parmağımla dudağındaki yarasına dokundum. Ben dudağına odaklanmışken Doruk da yüzümü incelemeyi ihmal etmiyordu. Birden elini elime götürdü ve dudağından çekti.
"Yapma."
"Acıdı mı? Özür dilerim ben.."
"Acımadı. Sadece başka duygular hissetmeme sebep oluyor."
Hangi duygulardan bahsettiğini anlar anlamaz Doruk'a baktım. Sırıttığını görünce kırık olmayan koluna bir yumruk geçirdim. Acıyla inledi.
"Tamam tamam söylemem bir daha böyle bişey."
Utançtan kızaran yanaklarım gene devreye girmişti. O sırada Atakan odaya girdi. İkimizde Atakan'a döndük.
"İyi misin?"
"İyiyim. Geldiğin için sağol."
Aralarındaki soğukluk 5km öteden belli oluyordu. Ama onlar hala birbirine değer veren iki dosttu. Asla kötü günlerinde birbirlerini yalnız bırakmazlardı.
"Doktorla konuştum. Bir geceliğine seni burda tutacaklarmış. Yarın taburcu olup çıkacaksın. Ben seni eve götürürüm."
Bunlar iyi anlaşınca bende mutlu oluyordum.
"Ben iyiyim. Bir gece burda kalmama gerek yok."
"İnat etme Doruk. Doktor öyle söylemiş işte. Doktordan iyi mi bileceksin sen?"
"Artık gitmemiz gerek Ayça. Geç kaldık zaten. Sonra ziyarete gelirim."
"Bende gelirim."
Atakan bana baktı. Neydi bu sinir? Doruk'u yalnız bırakacağımı düşünüyorsa yanılıyordu. Doruk'a veda ettikten sonra odadan çıktık.

Atakan beni beklemeden sinirle yürüyordu. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim.
"Noluyor? Neden bu kadar gerginsin?"
"Hiç."
"Ne demek hiç? Bişey var işte. Doruk'u görmeye geldiğim için mi bu tavır?"
Hastaneden çıkmıştık. Atakan bu soruya cevap vermeden arabaya bindi. Bende bindim. Bugünün böyle başlayacağını hiç tahmin etmemiştim. Okula doğru giderken Atakan bir şeyler düşünüyor gibiydi. Arabayı tek elle sürüyordu. Diğer eli aşağıdaydı. Onu düşüncelerinden uzaklaştırmak için elimi elinin üzerine koydum. Bana baktı. Sanki o sert bakışları birden koca bir buz dağı gibi erimişti. Atakan'ı sakinleştirmenin tek yolu temastı. Bunu çözmüştüm. Sonunda okula vardığımızda Atakan arabayı durdurdu. Tam kapıyı açıp çıkacakken belimden tutup beni kendine çevirdi ve dudağıma bir öpücük kondurdu. O sabahki halinden eser kalmamıştı. Bu hareketi beni yavru bir kediye dönüştürmüştü.

Hemen kapıyı açıp çıktık. Çıkar çıkmaz tüm öğrencilerin gözü bizim üzerimizdeydi. Sanki okula ünlü biri gelmiş gibi bize bakıp aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Atakan bana baktı ve elini uzattı. Ona gülümsedim ve elini tuttum. Etrafımızdaki fısıltılar daha da artmıştı. El ele yürümeye başladık. Bahçeden geçerken birden birinin arkadan üzerime zıpladığını hissettim. Tahmin etmesi zor değildi. Arkamı döndüğümde Yağmur bana sıkıca sarıldı.
"Hoşgeldin bebeğiiiimm."
"Hoşbuldum aşkım."
Yağmur Atakan'a doğru döndü ve koluna bir yumruk geçirdi.
"Bana bak oğlum akıllı ol üzme kızı. Üzersen olacaklardan ben sorumlu değilim. Bilesiin."
Yağmur hemen benim koluma girdi ve Atakan'dan uzaklaşmaya başladık.

Atakan'a el salladıktan sonra Yağmur'a döndüm.
"Nereye gidiyoruz? Derse girmemiz lazım 1 ders kaçırdım zaten."
"Seni iki mükemmel insanla tanıştırmam gerek."
Bu kız çevremi genişletmeye devam ediyordu. Kim bilir gene hangi zengin bebeleriyle tanışıcaktım. Okula girdik ve sağ koridora doğru yürümeye başladık. Bu kat 4. sınıflara aitti. Sınıfların yanından geçerken birden 4-14 sınıfına daldık.
"Kaan'ım ve Burçe'm nerde?"
Sınıftakiler bilmediklerini söyleyince Yağmur'un aklına bir şey gelmiş gibi beni tekrar sürüklemeye başladı.
"Nerde olduklarını biliyorum galiba."
Hiç ses çıkarmadan onunla gidiyordum. Ses çıkarsam da bir faydası olmiycaktı. O katın depo odasının önünde durduk. Bir dakika ne? Burda ne işleri olabilirdi ki? Yağmur hemen içeri daldı.

"Önce benle kavuşmadan birbirinizle kavuşmanıza izin vericeğimi mi sandınız???!"
İçeride öpüşen ikili hemen bize doğru baktı. Onları görünce elimle gözlerimi kapattım.
"Ben bir şey görmedim."
Çocuk hemen kalkıp bize doğru gelmeye başladı. Bu çocuk Kaan olmalıydı. Kız ise sandalyeye oturup kollarını birleştirip ofladı. Bu kız da Burçe'ydi. Kaan Yağmur'a sarıldı ve bana döndü.
"Merhaba. Daha önce tanışmadık sanırım."
"Kaan'dın dimi? Ben Ayça. Memnun oldum."
"Haa sen şu aşk üçgeni dedikodularının baş kahramanısın dimiii. Memnun oldum bende."
Kaan'a göz devirip Burçe'ye baktım. Pek samimi bir insan değildi belli ki.
"Burçe'm gelsene sana da sarıliyim."
Burçe'yle de tanıştıktan sonra sonunda o tıkış odadan dışarı çıkabilmiştik. Kaan ve Burçe sevgiliymiş. İkisi de daha yeni Almanya'dan geldikleri için daha önce tanışmamıştık. Onlar da bizim illegal kulübenin bir üyesiymiş. Koridorda yürüyüp sohbet ederken zilin çalmasıyla onlardan ayrılmak zorunda kalmıştık.
"Siz neden geç kalmıştınız Atakan'la? Bir yerlerde işi mi pişirdiniz yoksa?"
"Yok bee saçmalama. Doruk'u görmeye gittik de."
Yağmur bana şaşkın bir ifadeyle bakmaya başladı.
"Noldu ki Doruk'a?"
"Hastanede ya? Bilmiyor muydun yoksa?"
"Hayır. Bilmiyordum. Neden hastanede ki?"
"Motorsiklet kazası. İyi ama. Yarın hastaneden çıkıcak. Ama bir kaç gün okulda olmiycak malesef." Sınıfa girdiğimizde hoca bizden önce derse girmişti. Sınıftakiler beni görür görmez bakmaya başlamışlardı. Hocadan özür dileyip yerimize geçtikten sonra sınıftakilerin soru yağmuruna tutulmuştum. Bana sürekli Atakan ve Doruk'u soruyorlardı. Bu saçma sorular beni canımdan bezdirmişti. Ama bu daha başlangıçtı...

Erkeklerim ve Ben (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin