Jase, beni 4 devasa portrenin asılı olduğu ufak bir odaya sokmuştu.
Bu tablolar hem büyüleyici hem tüyler ürperticiydi.Yakından bakmak için odada dolanmaya başladım.
Her bir tablonun altında ilk kez gördüğüm bir alfabeyle yazılmıs yazılar vardı, isim olduklarını tahmin ettiğim bu yazıları nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde anlayabiliyordum.
Kapıya yakın olan portrede Kırmızılar içinde nispeten yakışıklı bir o kadar da sert mizaçlı bir adam vardı.Portrenin altında
"Ateş'in yöneticisi,Ardorm" yazıyordu.
Yanındaki tabloya bakmak için ilerlerken Jace'de dikkatlici beni izliyor8du.Kafamı çevirip ne var dercesine iki yana salladım.
Jace,omuz silkmekle yetindi.Ardından devam et anlamında elini öne doğru uzattı.
Göz devirip portrelere bakmaya devam ettim.
Bu seferkinde Xaio'ya benzeyen bir kadın yer alıyordu.En az Xaio'nunkiler kadar beyaz saçları,nermerden yapılmışçasına beyaz bir teni vardı.
"Hava'nın yöneticisi,Cavatina."
Bir sonraki portre,diğerlerinin aksine neşeyle gülen birisine aitti.Derin mavi gözleri ruhunuza işleyecek türden bir kadının portresiydi.
"Su'yun yöneticisi,Aquira."
Son porte oldukça esmer bir adama aitti.Gözlerinde tanıdık gelen bir ışıltı olan bir adam tuhaf bir şekilde aralarında beni en çok çeken olmuştu.
"Toprak'ın yöneticisi,Earon."
Jace'e dönüp
"Kim bunlar?" diye sordum
Jace sonunda sükunetini bozup cevap verdi.
"Bu gördüklerin ana Antikler. Henüz çok küçük bir bölümünü gördüğün bu okulun ve fanilerin çok ötesindeki bu ülkenin kurucuları."
Jace suratımdaki dehşeti görmüs gibiydi daha ben sormadan cevapladı.
"Evet,Samantha. Burası bunca zamandır yaşadığın Dünya'nın ötesinde bir yer. Henüz keşfetmediğin bir yanının ait olduğu yer. Kim olduğunu henüz bilmiyorsun ama artık öğrenebileceksin.Bunca zaman kendini bir gruba veya bir yere ait hissedemedin değil mi?
Yalnız değilsin,birçoğumuz bu yoldan geçtik. Ne sahip olduğun tek ailen olarak bildiğin kadın ailendi ne de sen aslında olduğunu düşündüğün kişiydin.
Biliyorum tüm bunları ölçüp biçmek ve bir kefeye koymak senin için çok zor olacak ama-"
Gözlerim dolmaya başlamışken Jace'in sözünü kestim.
"Dur bakalım tüm bu saçmalıklara katlanabilirim veya bir bahane bulabilirim ancak burda durmuş bana ailemle ilgili ithamlarda bulunamazsın."
Jace bana ilk kez alaycıve kendini beğenmiş bir şekilde değil endişeli bakışlarla bakıyordu.Tam o anda odaya birisi girdi.
Birisi değildi,annemdi.
"Jace,burdan sonrasını ben devralabilirim."
Jace bana son bir kez baktıktan sonra anneme dönüp saygıyla selam verdikten sonra yanımızdan ayrıldı.
Annemi görür görmez ona doğru harekete geçmiştim ki annem benim ilk adımımda w adım geriledi.
Bunu fark eder etmez olduğum yere çakılıp kaldım. Neler oluyordu böyle, annem benden uzak durmak mı istiyordu hem de böyle bir yerde.
"Merhaba Samantha."
Samantha mı? Annem bana uzun adımla mı seslenmişti tıpkı tüm o yabancılar gibi.
"Eminim hâla bir çok sorun vardır ve eminim Jace bunları yılmadan cevaplamaya ve sana yardımcı olmaya devam edecektir ancak aklındaki en büyük soru işaretini bizzat cevaplamalıymışım gibi hissettim."
Annemin dediklerine odaklanmakta zorlanıyordum.Dizlerimin üzerine yığılmamak için odağını gözlerinden alıp üzerine vermeye çalıştım.Ne giyiyordu o böyle upuzun etekli elbiseler giyenantik yunandan fırlamış tanrıçalara benziyordu.
Sözlerine kulak kesilmeye çalıştım.
"Beni bu andan itibaren epey uzun bir süre göremeyeceksin ki şunu bilmelisin burda zaman farklı işler. Jace'in sana söylediği ve söyleyeceği her şey doğru.
Biz, biz bir aile değiliz hiç olmadık ve olmayacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Questial
Fantasy17 yaşındaki Samantha liseden mezun olmak üzeredir. Sonunda kendisini asla ait hissedemediği tüm o koridorlardan ve insanlardan uzaklaştığını ve artık farklı şeylere odaklanabileceğini düşünen Samantha'yı çok farklı bir gerçeklik beklemektedir.