Jase zor geçen ve gerçekliğimi zorlayan günün ardından beni yine koridorlar boyunca dolaştırıp odam olacağını söylediği yere doğru götürüyordu.Bunu yaparken yolları iyi ezberlememi çünkü bundan sonra kendisinin benimle bu kadar çok ilgilenemeyeceğini söyledi.
Kabul etmek istemesem de birisinin yardımını almaya çok çabuk alışmıştım ve bundan sonra bir şeylerin yalnız başına üstesinden gelmem gerektiği düşüncesi beni korkutuyordu.
Odam olacağını söylediği kapının önünde durduk.
"Sabah sınıfına kadar eşlik etmek için gelirim. Senin için uzum bir geceydi dinlensen iyi olur."
Bunu söyledikten sonra arkasını dönüp gidecekti ki vücudum kontrolu eline aldı ben farkına bile varamadan Jase'in bileğini kavramıştım.
Jase şaşkınlıkla arkasına dönüp bana baktı.
Bir şey söylememi bekliyor gibiydi bense ne yapacağımı bilemiyordum.
"Şey, ben tekrar teşekkür ederim."
Sonrasında parmak uçlarımda uzanıp Jase'i yanağından öptüm.
Jase buna karşın irkildi, böyle bir şey beklemediği belliydi.
"Rica ederim,Sam."
Bu tuhaf vedanın ardından bileğini bırakıp gitmesine izin verdim.
Odadan içeri girdiğimde beni buraya getirdikleri ilk odadan çok daha ufak ama ihtiyacım olabilecek her şeyin olduğu loş bir alana girdim.
Yatak 2 kişiyi alabilecek kadar geniş mor renkli nevresimlerle donatılmış oldukça rahat gözüken bir yataktı.
O kadar yorgundum ki odayı daha fazla inceleyemeden üzerimi dolapta bulduğum geceliklerle değiştirip anında uyumaya karar verdim.
Uykuya dalmak tüm bu yorgunluğuma rağmen fazlasıyla zor olmuştu. Bir umut gözlerimi kapattığımda evimdeki odamda uyanmayı bekliyordum.Gözlerimi açtığımda hâla bana verilen odada aynı boşluk hissiyle uyandığımı gördüğümde hayal kırıklığına uğramadım diyemem.
Yataktan kalkıp pencereleri açmak istedim.
Hâla sahip olduğumuz manzara hem nefesimi kesiyor hem de beni korkutuyordu.
Bana verilen dolaptaki kıyafetlefe bakarken buradakilerin derslerinde ve eğitimlerinde ne giydiklerinden emin olmadığımdan, zümrüt yeşili tunik, bej bir pantolon ve uzun çizmeler seçmenin uygun olabileceğini düşündüm.
Üzerimi değiştirmiş oturuyorken kapım tıklatıldı.
"Girebilir miyim?"
Sesin sahibi Jase'ti
"Tabii, gir."
Jase içeriye gözalıcı bir şıklıkla, lacivert -üniforma olabileceğini düşündüğum- bir takımla girmişti.Elinde de üzerindekilere benzer kıyafetler olduğunu fark edip gözlerimi ona çevirdim.
"Bunlar nedir?"
"Üniforman."
Jase içeriye girip kıyafetleri kapının yanındaki küçük pufa bıraktı.
"Ben kapının önündeyim.Giyindiğinde haber verirsin."
Jase çıktıktan sonra kıyafetleri almak için kapıya yaklaştım. Hayatımda hiç görmediğim kadar yüksek kalitede kumaşlardan yapılmışlardı. Üzerindeki gümüş zincirler cebinden omzundaki apoletlere degin uzanıyordu.
Jase'inkinin aksine benim alt takımım etek şeklindeydi.
Kıyafetleri giyinip aynanın karşısında geçtim saçlarımı ince bir bantla bağladıktan sonra Jase'in yanına çıktım.
Jase beni bir kere süzdükten sonra başını aşağı yukarı salladı
"Güzel, hadi gidelim."
Ben de başımı sallayıp onu izlemeye koyuldum.
Koridorun sonundaki devasa kapıdan çıktığımızda bizi camdan bir köprü karşıladı.Tedirginlikle Jase'e baktım.
"Endişelenme,büyüyle korunur fazlasıyla sağlamdır."
"Bu açıklamanın içini rahat ettirdiğini söyleyemem."
Jase küçük bir kahkaha attı ve önümde ilerlemeye başladı. Arkasından emin adımlarla ilerlerken bu korkunç deneyimin bir yandan da fazlasıyla büyüleyici olduğunu inkar edemezdim.
Karşıya geçerken bir yandan da çevremdekileri incelemeye koyuldum.Köprülerin ve nasıl havada durduğunu yine ancak büyüyle açıklayabileceğim merdivenlerin birçok hava adasına bağlandığını gördüm. Üzerinde olduğumuz köprü bizi doğrudan okul olarak adlandırabileceğim o yere götürüyor olmalıydı. Tam da liseden kurtulduğumu düşünmüşken...
Köprünün sonuna geldiğimizde sonunda ikimiz dışında birçok kişinin daha etrafta olduğunu görmek güzeldi.
Öğrenciler devasa yapının bahçesinde toplanmış sıradan insanlar gibi sohbet ediyor, şakalaşıyorlardı. Gerçi bazıları bazı büyüleri birbirlerine göstermekten çekinmiyor gibiydi.
Jase beklemeden ilerlemeye devam edince hızla onu takip etmeye çalıştım.
Okulun içi fazlasıyla aydınlık ve bembeyaz mermerlerle döşenmişti. Karşımızdaki kocaman merdiveni tırmandıktan sonra geniş bir kapının önünde durduk.
Jase kapıyı tıklattı. İçeriden ince bir kadın sesi duydum.
"Girin,lütfen!"
Jase iki kollu kapıyı nezaketle açtıktan sonra bana kaşgöz hareketleriyle içeri girmemi söyledi.
İçeride fazlasıyla tanıdık gelen müdire olduğunu düşündüğüm bir kadın vardı.
Biraz daha dikkatli baktıkça Jase'in beni götürdüğü portrelerle dolu odadaki portrelerden birinin aslı, Su yöneticisi kadın olduğunu fark ettim.O mavi gözler gerçekte resimde olduğundan çok daha büyüleyiciydi.
"Merhaba Samantha, Questial'e hoş geldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Questial
Fantasy17 yaşındaki Samantha liseden mezun olmak üzeredir. Sonunda kendisini asla ait hissedemediği tüm o koridorlardan ve insanlardan uzaklaştığını ve artık farklı şeylere odaklanabileceğini düşünen Samantha'yı çok farklı bir gerçeklik beklemektedir.