Mutsuz

713 70 45
                                    

Önümdeki engeller aşmakla bitmiyor çoğalıyordu. Herkes iyice sarpa sarmıştı. Çağan bana oyun oymamış polis olduğunu benden gizlemiş, kardeşimle planlar yapmıştı.

İkisini de affetmiştim. Ölmekten son anda kurtulmuştum. Çağanın babası kendi kızını öldürüp suçu üzerime atmıştı.

O kardeşinin ölüsünü görmüştü. İkimizde paramparça olmuştuk. Yetmemiş şimdi babası beni öldürmeye çalışmıştı.

Biz aslında her geçen gün imkansız olduğumuzu bir kere daha kanıtlamıştık. Öyle bir hal almıştık ki artık ikimizde tepki veremiyorduk.

Kafamın kanadığını görünce hastaneye götüreceklerken istemediğimi söylemiştim. Babam bakıp bişey olmadığını söylemişti.

Şimdi ise karakoldaydık. Öylece koridorda sandalyede oturuyordum. Koridorda benle çağan hariç hiç kimse yoktu.

Herkes bir yerlere dağılmıştı ben ise ifade alacakları için bekliyordum. Çağan karşımdaki sandalyede oturuyordu.

Bakışlarım yerdeydi ama kafam çok doluydu.
Hala çağanla aynı havayı soluyabiliyorsun tuana, hiç akıllanmayacaksın.

İçimdeki nazın konuşmasıyla gözlerimi kapattım.
"Hayır." dedim içimden.
" onunda bir suçu yok."

Filiz öldü.
Sesi öyle bir kinle çıkmıştı ki yutkundum.
Sen Filiz'le beraber öldün. Hala akıllanmıyorsun.

Yok saymam lazımdı. Duymamazlıktan gelmem gerekiyordu.
Sence çağan seni hiç suçlamıyor mu? Düşünsene kim olsa tuana kardeşimi dışarı çıkarmasa ölmez derdi. Çağanda diyordur.

"Tuana?"
İrkilip kafamı kaldırdım. Gözlerimi ne ara açmıştım? Yüzündeki ıslaklıkla kaşlarım çatıldı. Ellerim yanaklarıma gitti. Ağlamıştım ama fark etmemiştim. Çağana baktım.

Kanma şu endişeli bakışlara.
Susmaya niyeti yok gibiydi. Yutkunamadım.
" yok bişey." Dedim sakince.
" yok."

Çağan kalktığı yere geri otururken tereddütlüydü.
" boşuna çabalıyoruz." Dedim bir anda. Sanki içimdeki naz dışarı çıkmıştı. Çağanın yüzüne baktım. Kaşları çatılmıştı.

"Biz hiç bir zaman mutlu olamayacağız. Birbirimizin kaderinde yokken zorlamaya devam ettikçe her şey daha da kötüleşecek."
Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Gözlerim boşluğa takıldı.

" ne sen unutabilirsin bişeyleri ne de ben. Benim savaşmak içinde gücüm yok. Zihnim bana ihanet eder gibi unutmak yerine daha çok hatırlatıyor. İçimde beni intihara sürükleyen bir naz var. Ruhumun kırık parçaları yapıştırılamaz."

Konuştukça dilimdeki ağırlık çoğaldı. Yutkundum.
" bu binadan çıktıktan sonra ne sen beni tanı ne de ben seni. En iyisi böyle olur. İkimiz içinde bu daha iyi."

Bakışlarımı tekrar çağanın yüzüne kaldırdım. Yenilmişlikle yüzüme bakıyordu çünkü haklı olduğumu biliyordu.

O da bişeyleri anlıyor ama dile getiremiyordu. Ben sadece onun yapamadığını yapmış, ikimizin düşüncelerini de sesli dile getirmiştim. Kısaca kafa sallayıp önüne döndüğünde doğru bildiğimi kanıtlamış oldum.

O sırada bi polis memuru yanımıza geldi.
" tuana hanım sizi sorguya alacağız." Ayağa kalkıp polis memuruyla ordan uzaklaştım.

Burdan geri dönüşümüz yoktu, zaten olsaydı da yapmayacaktım. Kalbimin kepenklerini indirmiştim. Artık içerisi zamanla kullanılmadığı için eskiyecek bir bina gibi olacaktı.

Hız kesmeden hayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin