1 yıl sonra

805 76 32
                                    

İnsan aklıyla mı hareket etmeliydi kalbiyle mi? Yoksa ikisiyle de etmemeli miydi?
Ben ikisini de sırayla kullanmayı denememe rağmen başarılı olamamıştım. Yapamamıştım. Sonuç ise birbirinden kilometrelerce uzakta olan iki kalp olmuştu.

Tam 1 sene geçmişti. Her şey  değişmişti. Değişen her şeye inat, kalbim hep olduğu yerde kalmıştı. Lanet ede ede onu sökmeye çalışmıştım ama olmamıştı...

Ameliyattan sonra ülkü bir hafta yanımda kalmıştı ama artık dönmesi gerekince gitmişti. Gökalp amca bi süre daha yanımda kaldıktan sonra beni de alıp Türkiye'ye dönmek istemişti ama kabul etmemiştim.

Türkiyeye adım atamamıştım. Yarışları bırakmış, emekli olduğumu herkese duyurmuştum. Yunanistan'da yaşıyordum. Türkiye de Yunanistan'da memleketti ama Türkiye de olmamıştı.

Gökalp amca hala şirketini üstümden almamıştı. Gerçi bu zamana kadar konusu açılmadığı için hiç de sorgulamamıştım. Yaşananlardan sonra vakit olmamıştı. Ta ki bu sabaha kadar.

Gökalp amca dönmeye niyetim olmadığını sürekli beni daralmasına rağmen dönmeyeceğimi anlayınca bu sabah beni arayıp şirketle alakalı önemli bişey için gelmem gerektiğini söylemişti.

Şirketini almamış çünkü bir ayağımın Türkiye'de olmasını istemiş olmalıydı ki öyle de olmuştu. Bu adam gerçekten zehir gibiydi. Şimdi ise uçak yeni inmiş, türkiyeye varmıştım.

Ruh halimi soracak olursanız da değişmemişti. Hala altında ezildiğim şeyler vardı... Halledemediğim şeyler...
" tuana." Gökalp amcanın sesiyle arkamı döndüm. Yanında iki korumayla bana doğru geliyordu.

" sen gerçekten çok oyunbozansın." Dedim. Güldü.
Yanıma geldiğinde sıkıca sarıldık. Saçlarımı okşadı. Saçlarım bir sene de yine küt hale gelmişti. Hızlı uzuyorlardı . Uzayınca simsiyaha boyamıştım.

" bana başka çare bırakmadın. Gelmeye niyetin yoktu." Dedi. Gülümsedim.
" seni özlemişim Gökalp amca."
Onu gerçekten özlemiştim.

Şirkete gelmiştik. Bir sürü evrak imzalamak zorunda kalmıştım.
" şirketi hemen senin üzerine geri alıyoruz". Dedim bıkkınca. Bu Halime güldü.

" beni kurtarmak için şirketi üzerine almıştın. Hemde bir senedir hiç gelmedin. İkisinin de cezası bu."
Ben göz devirdiğimde o gülüyordu.

" Ülkü geleceğimi biliyor mu?" Dedim. Kafasını iki yana salladı.
" boşver söyleme." Derken geriye yaslandım.
" zaten akşam uçağıyla döneceğim."

Direk kaşları çatıldı.
" artık dönüş yok." Dedi direk. Şaşkınca ona baktım.
" yeter uzak kaldığın. Bende burda tekim. Ne biçim evlatsınız. Sende ares de bırakıp gittiniz."

Resmen acıtasyon yapıyordu.
" şuan acıtasyon yapıyorsun" dedim rahatça. Sinirle ayağa kalktı.
" gitmek yok dedim. Türkiye'den çıkmayacaksın."
Ben şaşkınca tepkisine bakarken o odadan çıkıp arkasından kapıyı çarptı.

O da haklıydı. Onu da burda yalnız bırakmıştık. Hepimizin çöküşüne şahit olmuştu. Elinden hiç bişey de gelmemişti. Senelerdir kahrımızı çekiyordu.

Bi süre daha oturduktan sonra sıkılınca şirketten çıktım. Sahile gitmek iyi olabilirdi. Herşey o kadar üst üste geliyordu ama yine de tuhaf bir şekilde dayanıyordum.

Bir de öz baba meselesi vardı. Ülkü Türkiye'de olduğu için türkiyeye yerleşmiş ve ülküye kim olduğunu açıklamıştı. Kendisi uzman bir beyin cerrahıydı.

Hız kesmeden hayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin