Bir ay önce bir aldatma vakasıyla gelmiş olduğumuz bu bara, bu defa kutlama için gelmiştik. Projemiz tam puan almıştı ve ne olduğunu anlayamadan kendimi burada bulmuştum. Arkadaşlarımın içmek için her zaman bir bahanesi vardı ve beni de sürüklemek için bahaneler bulup değerlendiriyorlardı. İçmeyi sevmediğimden değil, yalnızca içince kontrolü kaybediyor olmayı sevmediğimdendi. Ne kadar iradeli de olsam, bazen sınırlarımı aşıyordum.
Şimdilik bunları düşünmeye ara verip eğlenmeye bakacaktım. Belli etmiyor olsam dahi mutluydum, sadece mutluluğumu dışa vuramayacak kadar yorgundum işte. Aylardır çalıştığımız bir projeydi, çokta nefes alacak zamanım olmadığı gibi bir de sosyal ilişkilerimde 'ufak' pürüzler çıkmıştı..
En iyilerini hak ediyordum, asla bu muameleyi hak etmiyordum. Şimdi arayıp hem o kıza hem de eski sevgilime küfürler etmek istiyordum. Ancak henüz o kadar ahmak değildim. Değerimi düşürecek şeyler yapmayacak kontrollüydüm.
Kimsenin yanında onun için göz yaşı dökmemiştim, kendi başıma da ağlamamıştım.
Bir çok üniversitelinin uğrak mekanı olan bu barda onlarca göz üzerimdeydi. Ya kıskanıyor ya özeniyor ya beğeniyorlardı ancak inkar edilmezdi ki Shuha herkesin favorisiydi. Ben Shuhua'ydım. Işıl ışıl parlayan bendim. Başka kimse değil.
Dediğim gibi; şimdilik eğlenmeme bakacaktım.
Dans pistine çıkıp yorulana dek dans ettim, bu defa dozunu kaçırmadan içtim. Bir sürü atıştırmalık tıktım ağzıma. Kafa dağıtmak bu değildi. Daha çılgın şeyler de yapılabilirdi ancak eldeki imkanlarla anca bu oluyordu. Yarın gideceğimiz yer yine fakülte binası üniversite bahçesiydi. Dersin öğleden sonra olması dışında hiçbir iyi yanı yoktu.
Bar tezgahına gittim, oturduğumuz masa gözüme uzak göründü dans pistinden çekildiğimde. Taburenin birine oturdum ve biraz soluklandım. Nefes nefeseydim. Su istedim ve o gelene dek biraz kalabalığa göz attım. Yanımda oturan takım elbiseli bir bey, dirseğini tezgaha yaslamış ve başını da eline yatırmış beni izliyordu. Görmezden gelmeyi denedim yalnızca. Kimsenin bir gecelik eğlencesi olmayacaktım.
Yavaş yavaş suyumu içtim ve oturmaya devam ettim. Barmen yerinden ayrıldı ve yerine yeni biri geldi. Oldukça tanıdık gelmişti gözüme. Gözleri benimle buluşunca yüzündeki değişen ifadeyi seçememiştim. Ancak yanımdaki takım elbiseliye gözü kaydığında kaşları çatılmıştı. Ardından siparişlerle ilgilenmek zorunda olduğu için işine dönmüştü.
Kızıl saçlı, kahküllü kız... Kollarında dövmeler olan biri... Biraz daha zorlasam çıkarırdım sanırım. Ancak zorlamadım.
Yeni bir içecek sipariş ettim ben de. Benimle ilgilenirken oldukça heyecanlıydı. Sık sık gülümsüyordu. İyi ya diğer müşterilerden bir farkım olduğunu bilmek bile değerli olduğumu hatırlatıyordu bana. Ya da donuk, sert bakışlar göndermiyordu en azından.
Tabii bu da yanımdaki kıravatlı bey siparişimin aynından isteyene dek sürdü.
Sinir küpüne dönmüş gibiydi, yapmacık gülümsemesi ile ona da içeceğini hazırladı.
"Bu gece bendensiniz güzel bayan." dediğinde, duymamış gibi bardağımla oyalanmaya devam ettim. Buzun biraz eriyip tadını hafifletmesini bekliyordum.
Bakışları rahatsız edici bir hal almaya başladığında yerimden kalkıp içeceğimle birlikte arkadaşlarımın olduğu masaya ilerledim. Başıma bela almak istemiyordum.
Ben Shuhua'ydım. Akıllı bir kız. Başına bela almaktan kaçınan, sınırlarının ardında bir kız. Elde etmesi zor olan, her adımını iki defa düşünen, değerini yükselten ancak asla düşürmeyen, sosyal ve kültürlü Shuha'ydım. İyi yetiştirilmiştim. Elit biriydim. Kimseyi küçük görmesem dahi herkesten büyükçe bir farkım vardı. Ben parlıyordum. Kimse beni üzemez, kimse beni yıkamazdı. Kimseye o gücü vermezdim, güç bendeydi. Ben güçlüydüm.
Masadakiler dansımı övüyorlarken, ben de teşekkürler edip konuya eşlik ediyordum. İçeceğimin sonlarına yaklaşmışken fondipleyip lavaboya gittim. Yeniden bar tezgahına yakın bir yerden geçerken kızıl saçlı kahküllü kız ile göz göze gelmiştim. Duraksayıp bir dudak kenarımın yukarı kıvrılmasına izin verdim. Hoştu.
Birkaç dakika sonra benim ardımdan lavaboya geleceğini bilsem, sanırım, yine gülümserdim.
Deja Vu hissini yaşıyordum tam o saniyeler. O gece olduğu gibi kollarını sıyırmış dövmelerini ortaya çıkarmıştı. Dolgun kırmızı dudakları vardı. Gözüne yakın bir yerde beni, hafif dolgun yanakları vardı. Vücudunu saklayan bol koyu renk tişörtü dahi tanıdıktı. Islak ellerimi tezgaha dayayıp aynadan onu süzmeye devam ettim. Kapıya yaslanmış bekliyordu öylece.
"Bir teşekkür borçluyum sanırım." diyerek kıkırdadım. Hafifçe eğdim başımı, ardından yeniden aynada buluştu gözlerimiz.
"Ah, üzerinden bir ay geçti. Önemi yok." diyip ufacık gülümsedi.
"Hayır.. Hayır, onun için değil. Az önce o kıravatlıyı bakışlarınla öldürdün sanırım. Yoksa rahat bırakacak gibi değildi. Sen gelmeden önce de izliyordu." dedim. Yerimden kalktığımda takip eder ve ısrar eder sanıyordum. Ancak kalkmaya yeltenmemişti bile...
"Farkında değildim." dedi şaşkınca. "Bu gece üzgün de değilsin. Bir şeyi kutluyor olmalısınız."
Arkamı dönüp bu defa kalçamı yasladım tezgaha. "Projemiz tam puan aldı." dedim gururla. Yaptığım her işten gurur duyardım zaten. "Burada çalışıyor olabileceğini düşünmemiştim, hatta bir daha karşılaşacağımızı da." dedim, üzgün bir ifade takınıp başımı yana eğdim. "Ben Shuhua'yım. Peki sen kimsin?"
✩*´`。*゚+
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lipstick |' sooshu | g×g
Hayran KurguShuhua'yı herkes tanırdı ama kimse kalbini görür gibi bakmazdı. ✩*'`。*゚+