Zamanın bitirdiklerinden biri de bendim, zaman herkese akıyorken bir
tek bana durdu.Elimdeki dosyayı kenara bırakıp, Elvis'e "Elvis iki kadeh koy da bugün neler öğrendiğimizi gözden geçirelim"dedim. Elvis elindeki dosyayı bırakıp ayağı kalkarak küçük bar köşesinden iki kadeh ve bir viski şişesi alıp yanıma oturdu.Bana ve kendinesine bir bardak viski doldurup, dosyayı ve zarfları masaya yaydı .Viskisinden bir yudum aldı . Bana doğru yaklaşıp her zamanki uyarısını tekrarladı " Çağıl bak bu adamlara bulaşmayalım daha önce neler olduğunu hep beraber gördük."
Söylediği şeye kulak asmayıp dosyayı önüme çektim. Elvis'e bakıp"Elvis, malı Palermo'dan Napoli'ye gemi ile götürecekler. Çocuklara söyle de saatleri öğrensinler." Elvis yine beni dinlemeyip, ukala tavırlarla "Ne yani ben mal mıyım?" dedi gülerek.
Ensesine bir tokat atıp "hadi adamları arada haberdar et, bu konuyu çözelim" dedim . Masadaki telefonu alıp bu konuyla ilgilenen baştaki kişiyi aradı ve hoparlöre verdi. Telefon bir kere çalmıştı ki karşı taraf açıp "buyrun Elvis bey" dedi emir beklermiş gibi.
Elvis ciddiyeten uzak bir tavırla "aferin bundan sonra bey ekle sana öğrettiğim gibi" dedi ve devam etti" Çağıl adamların malı nereden nereye götüreceklerini öğrendi. Şimdi sana adresi ve saati mesaj atıyorum. Gerekeni yap" dedi. Adam "tabi Elvis bey" dediği an Elvis bir şey demeden telefonu kapattı.
Elvis telefonu kapatınca ona güldüğümü görünce başını sallayarak "neye gülüyorsun, bir tek sen mi patronluk taslayacaksın" dedi. Daha çok sırıtarak "yerimde gözün olduğunu bilmiyordum Elvis bey" dedim.
Elvis dikleşerek " ha şöyle Elvis bey deyin bak ne kadar uyumlu" dedi gülerek. "Hadi hadi boş yapma akşam için mekan buldun mu? onu söyle." dedim . "Abi bana ne ara söyledin? Hemen ayarlıyorum." Tam ayağa kalkacakken sırıtarak "kız da olsun mu? Sarışın, esmer ne istersin?" dedi. Kızmış gibi yaparak "Ya olum! getir işte esmeri ne soruyorsun?" Elvis sırıtarak "tamam o zaman, ben eve uğrayayım seni almaya gelirim " dedi. Başımla onaylayıp, "tamam bende bu dosyaları kontrol edeyim çıkarım birazdan "dedim.
Elvis başını sallayarak odadan çıktı ben de viskimi içerek dosyayı kontrol etmeye başladım. Yarım saat sonra kontrol etme işini bitirince dosyayı elime alarak odadan çıktım.
Tam asansöre binecekken her zamanki gibi asistanım Emma yanıma gelerek ince sesiyle "Çağıl bey, beni evime bırakır mısınız?" dedi kendini tatlı göstermeye çalışarak. Bu kızda arabası olmasına rağmen sürekli bırakmamı istiyordu. Bıkkın bir sesle "Olur Emmacım" dedim sesini taklit ederek. Emma sırıtarak asansöre bindi. Asansörde tüm çalışanlar, Emma'nın bu hallerine göz devirdiler.
Asansör otopark katına inince, hemen cipime Emma ile bindik. Emma yolda çok konuşmasın diye arabada kısık seste çalan şarkının sesini yükselttim. Ama bu sefer de cırtlak sesiyle şarkıya eşlik etmeye başladı. Yüzümü buruşturup şarkıyı kapattım ve onu evine bırakmak için arabayı hızlandırdım.
Peki o susar mıydı? "Çağıl bey, yemek yediniz mi? Size evimde yemek yapmak isterim ?" dedi , kısa olan elbisesini üste doğru çekip daha da kısaltarak . Söylediği teklife yüzümü buruşturup "ben yedim, maalesef başka zamana artık" dedim üzgün yapmaya çalıştığım sesimle.
"O zaman sözünüz olsun" viteste bulunan elime dokunarak.Elimi tiksintiyle vitesten çektim. Emma bozulduğunu belli etmemeye çalıştı. Evinin önüne gelince arabadan inmeden önce " Görüşürüz Çağıl bey " dedi.
Cevap vermeden arabayı tekrar çalıştıp, evime doğru son hız sürdüm. Evin önüne gelince evimdeki tek güvendiğim korumam Davin arabamın kapısını açıp " Çağıl bey hoş geldiniz" dedi kibar sesiyle. " Hoş buldum, Davin."diyerek arabadan indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİYAN
Teen FictionLiyan, ağızında geveleyerek " sen neden sürekli bana Manolya diyorsun?" dedi. Bardağın dibini başıma dikip, yeni viski doldurdum ve "hem annem kokuyorsun hem de hikâyesi senin hikâyene çok benziyor " dedim bardağımdan bir yudum alarak. Bardağından...