1. Bölüm (Tanrı insanı yarattı)

57 19 97
                                    

"Tanrı insanı yarattı.
Onlara çalışmalarını emretti.
İnsanlar tembelliği seçti.
Onlara kardeş olmalarını emretti.
İnsanlar savaşmayı seçti.
Onlara inanmayı emretti.
İnsanlar kendi tanrılarını yarattı, kâh kendilerini tanrı yaptı.

Güneş bizimdi lakin geceye göz diktik.

Tanrı bize ruhunu üfledi lakin biz Şeytan'ın yolundan gittik. Şeytan'ın günahıydı isyan. Ve isyan en büyük günahtı.

Sonrasında silinmedi, dilenmedi; ne bir özür ne bir gözyaşı.

Çünkü o ateşti. Ateş dokunduğu her şeyi yok ederdi. Geri dönüşü olmazdı çünkü yaratmak sadece Tanrıya mahsus kalmalıydı.

Şeytan'ın isyanı tek günahıydı ve günahın temsili Şeytan olmalıydı.

İnsan oğlu ruhunda tanrıyı taşıyarak isyan etti, ateşten gelen Şeytan mı etmezdi?

Biz insanlar günah işleyen taraf olduk. Devamlı işledik. Şeytan isyan etti. İşte bu yüzden temsiliydi. Çünkü İsyan en büyük günahtır;"

"Teşekkür ederiz Nil. Güzel bir yazıydı." dedi Sibel hoca. Gülümseyerek yerime döndüm.

Yazdığım yazılar beğenilmiş olacak ki hocanın gözlerinde gurur tohumları vardı. Bu da benim içime özgüven ve mutluluk filizleri yetiştirdi.

Son bir öğrenci daha yazdığı yazıyı okudu sonra teşekkür ederek o da yerine geçti. Hoca onunda tebrik etti, birkaç not aldı ve bize döndü.

"Dağılabilirsiniz." dedi bu sefer. Eşyalarımı toplayarak kapıya ilerledim. Dışarıda beni bekleyen Mavi'yi görüp el salladım.

Yanıma gelerek yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Mavi!" dedim ondan uzaklaşarak.

"Ders nasıldı Gülüm?" Omuz silktim ve kafeteryanın yolunu tuttum. "İyi, sen?" Aynı şekilde omzu silkti. "Fena değil. Sanırım Sosyolojiden kalıyorum. Fikret Efendi bana taktı."

Mavi, psikoloji bölümü öğrencisi idi. Başarılıydı, sadece biraz boş boğazdı. Genelde hocalar onu severdi sıcakkanlılığı için. Fakat onların bölümünde sosyoloji profesörü olan Fikret Hoca çok patavatsız bulurdu onu. Adam bölümüne tezat insan düşmanıydı resmen.

Ben edebiyat fakültesi okuyordum. Son senemdi. Tabii ailem rahat bırakırsa. Edebiyat okumama karşıydılar. Onların mesleklerinden birini devam ettirmemi istiyorlardı. Annem mimardı ama ben çizimde çok kötüydüm. Babam da estetik cerrahi doktoruydu. Bu sefer de beni kan tutuyordu. Ayrıca biri yanımda kırık, çıkıktan veya bir kazadan bahsedince bayılacak gibi oluyordum. Babam normal burun ameliyatları değil yanmış insanlara, asit vaya benzeri maddeler yüzünden yüzü ve vücudu zarar görmüş insanlara bakıyordu ve bu daha kötüydü.

Asla kaldıramazdım.

Benim alanım yazılardı. Ben yazar olmak istiyordum. Bu yüzden bir yandan Edebiyat bölümü istiyordum. Onun haricinde Edebiyata aşıktım. Tanzimat dönemi romanlarından Mesnevî şiirlere, veya geleneksel tiyatrodan, eski günlüklere. Okumak benim için bir tutkuydu. Sadece eski eserlere değil günümüz başarılı yazarların eserlerine de hayrandım. Ben en çok kelimelere aşıktım.

Çocukluk yıllarımda fazla sosyal değildim, sayılı arkadaşım vardı ve genelde annemlerin iş ortaklarının çocuklarıydı. Ya da komşularımızın çocukları. Gerçi şu an mecburiyet hariç pek görüşmezdik hiçbiri ile. Okulda pek insan içine çıkamazdım. Şu ana dek kendi isteğimle yaptığım en düzgün arkadaşlık Mavi ileydi.

İsyan En Büyük Günahtır;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin