4. Bölüm (Hayat cehennemi)

26 5 49
                                    

Nazlı Hilal:

Ben Nazlı Hilal. Artık bir ölüyüm. Ve ölüm bana bir bıçak üstünde duran nazlı bir güneş ışığı yansımasından geldi. Ne ironik

Tiz bir çığlık attım ve elime geçen ilk şeyi ona fırlattım. Sanırım bir popkek kutusuydu...

Yaratık yere yığıldı.

Ve böylelikle zombi saldırısında en etkili silahın popkek olduğunu keşfettim.

Zombi mi? 

Ne klişe ama...

  Ellerim ve bacaklarım titriye titriye lambaları açmak için anahtarı aradım. En sonunda kapının orda olmasının mantıklı olduğunu fark ederek kapıya ilerledim. Evet oradaydı. İçerisi aydınlanınca yere yığılan önlüklü yaratığı inceledim. Yaralı görünmüyordu ama önlüğüne çamur ve kan bulaşmıştı. Göğüsünün üstündeki cebin içinde kalem vardı ve cebe E A harfleri işlenmişti. Sanırım isim ve soyisimini gösteriyordu harfler.

   O değil de şimdi ne yapacaktım? Kısa süreliğine bayılmıştı. Hemen bir çözüm bulmalıydım.  "Acaba buraya mı kilitlesem? Ben masaların orda kalırım. Ama buranın camı fazla sağlam değil. Önce bağlayıp sonra yiyecek ve içecekleri taşımaya başlasam... Masaları pencerelere dayarsam hallolur gibi. Ama bu sefer tuvalet burda kalır... Ya da su kaynağım olan musluk? Gerçi şişe şişe su var burda onları taşırım. Ama tuvalet?"

Sesli bir şekilde düşündüğümü şimdi fark ediyordum. Eğilip kapaklardan birini açtım. "Merak etme onlara dönüşmedim." Çığlık atarak kapağını açtığım dolabın içindeki şeyleri arkamdan gelen sese fırlatmaya başladım. Ama attığım şeylerin karton bardak olması pek yardımcı olmuyordu.

"Sakin ol. Onlardan biri değilim ayrıca beni pet bardak ile öldüremezsin."

Derin bir nefes alarak onu izledim. "Sen, sen bana saldırdın!" Ellerini havaya kaldırdı. "Evet, seni onlardan biri sandım ama eğer onlardan biri olsaydın düştüğüm gibi bana saldırırdın. Ayrıca yaptığın planı duydum."

Gözlerimi kıstım. "Sana neden güveneyim ki?" Ağız dolusu bir nefes verdi üfler gibi. "O zaman ben beklemez saldırırdım." Mantıklı.

Ayağa kalkarak ve çekinerek karşısına geçtim.  "Sen nerden çıktın?" ne kadar harika bir tanışma cümlesi. Normalde cilveli, ilk tanışma cümlesi özenli bir insandım ama bu beyefendi ile ilk tanışmamız kafasına bir dolu popkek kutusu atmam ile başlamıştı. Kaderin cilvesi.

"Ben buraya saklandım sen geldin." dedi.  Kafam karıştı. "Dışarı çıktığımda gelmiş olmalısın ben önceki dersten beri burdayım." Kafasını salladı. "Olabilir benden bir beş - on dakika sonra sen geldin."

"Ben Nazlı." dedim diyecek bir şey bulamayarak. Kafasını salladı. "Erdem. Memnun oldum." 

   Yere çöktüm. Yanaklarımı şişirdim. "Kaldık burda. Gebereceğiz." Omuz silkti karşıma çöktü. "Şu saatten sonra ölüm koymaz zaten." 

  Yüzüne hüzünlü bir ifade yerleşti. Kollarını dizlerine çekti ve yanağını kollarına dayadı.

İlk ani bir aptallıkla aceba neden bu kadar kederli diye düşündüm. Sonra dışardan gelen çılgınlık sesleri sayesinde aydınlanma yaşadım.

Yapacak ve diyecek bir şey bulamayınca alıcı gözü ile onu süzdüm.

  Yakışıklıydı, harbi yakışıklıydı. Benden çok az büyüktü. Açık kahverengi saçları kumral teni ve uzun boyu ile fena değildi.  Onu tanıyordum. Kısmen yani.  Bir ara Leya onu gözüne kestirmişti. -arkadaşım- onunla uğraşmıştı. Sevgilisi olduğunu söyleyip reddetmişti. Leya pek yenilgiyi kaldıramaz, tipik akrep burcu ne de olsa.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 16 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İsyan En Büyük Günahtır;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin