Hyunjin için gün yine sıradan hatta oldukça düz bir gündü hiçbir olay olmamıştı, bir ölümlüyü ölüler diyarına götürerek geçiyordu. Aniden başında ve kalbinde hissettiği ağrı ile iki büklüm oldu. Kendine şaşırmıştı, acı hissetmişti. Bir ölüm meleği acı hissetmezdi, hissetmemesi gerekirdi.
Özellikle kalbi oldukça sıkışmışken hızlıca bulunduğu yerden iki büklüm ayrıldı. Kalbi başından da çok acıyordu. Bu kadar acı onun için bile katlanılmazdı, ki uzun süredir hisleri olmadığı ile ilgili şeyler bilen biri olarak şu an ki hâli onu korkutuyordu aynı zamanda.
Yine de acı geçmezken alıştığı için düzeltti bedenini, sonra ise bir ses işitti, tanrıçanın sesi olduğunu fark etmişti hemen.
Tanrıça ona çabuk dünyaya gelmesini ölmemesi gereken birinin kazaya karıştığını ve bunun kendi yüzünden olduğunu söylemişti.
Hyunjin duyduğu olay ile şaşkına dönmüştü. İlk kez böyle bir şey oluyordu. Evet, Tanrıça dünyada köpek kılığında dolaşıyordu ama insanlar onu fark edemezdi lakin çok nadir insan ile meleklerden karma melez insanlar olurdu ve tanrıçayı dönüştüğü formunda görebilirlerdi lakin onun tanrıça olduğunu bilemezlerdi.
Bu melezlerin çoğu ölene kadar hiçbir şey öğrenemezlerdi ve sakin bir hayat yaşarlardı yani hangi formda olursa olsun tanrıçayı tanımamaları bu yüzdendi, gerçekleri bilmiyorlardı. Bu gencinse melez olup olmadığını bilmiyordu ama ölmemesi gereken biri tabiri tuhaftı, o kazaya karışması zaten normal değildi, hem o genç cidden köpek için mi atılmıştı yola? Tanrıça olduğunu bilmiyor muydu yani, doğru muydu ki bu?
Hyunjin'e gerçekçi ve doğru gelmemişti. Yani gencin bir köpek için karşıdan karşıya atılacağı ihtimalini de çok değerlendirmemişti ölüm meleği. Atlasa bile kaçabileceğini düşünüyordu sonuçta anlık atılan bir insan bunu da becermeliydi bir ölüm meleğine göre.
Bu yüzden öğrendiği olay Hyunjin için milyarda bir olacak bir olaydı. Ne yapması gerektiğini çok şaşırmıştı.
Ölüm meleği olarak ilk kez bu kadar çaresiz kalmıştı. Onun canını alamazdı ama aynı zamanda onun yaşaması da çok mümkün değildi.
Sonuçta yaşam veremezdi ölmek üzere olan birine ama onu öldüremezdi ya da ölüler diyarına götüremezdi. O bir ölüm meleğiydi ama şu an aciz gördüğü insanlardan daha çaresiz ve sefil durumdaydı kendine göre.
Ne yapacağına karar vermek için tanrıça ile konuşması gerektiğini anladı ve sadece şimdilik çocuğun ruhunu yanına aldı.
Çocuğun bir elmas gibi ışıldadığını ve bedeninin bir cam gibi olduğunu fark etti. Bir ağırlık ya da hissiyat yoktu. Ruhtu tamamen...
Hyunjin daha önce çok ruh yanına alsa da böylesini hiç görmemişti. Bu durum her hali ile ona çok tuhaf ve normalin dışında geliyordu. Parlayan bir ruh, parıldaması neyse de cam gibi olması daha da tuhaf olanıydı.
Çevresine baktığında çocuğun kazada yara alan bedenini de bulamadı, evet ruhu bedeninden ayrılmıştı ama bedeni olmalıydı değil mi? Ölüm meleği şok geçiriyordu. Bedeni nasıl ortadan kaybolurdu. Ortada hiç ama hiç anlayamadığı bir durum olunca ne yapacağını düşünmeye başladı kara kara.
Sonuçta bedeni olmadan onu bir yere götürse ve bedeni geri gelse ne olacaktı. Bedeni gelse ona öldü derlerdi çünkü ruhu bedeninden ayrıldığında bedenin tepki vermesi imkansızdı.
Acilen birine danışması gerektiğini düşündü. Kime bu durumu sorabilirdi ki, ölüm melekleri arasında en kıdemli oydu, ondan kıdemliler artık tanrılar yanında yer alıyordu ve onlara ulaşmak baş ölüm meleği olduğu hâlde bile zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh
FanfictionÖlmemesi gereken birisi ölüm ve yaşam arasında kalsa ne olurdu? Peki gerçekten onlar için ölüm var mıydı? 8 gencin kendini buluşlarının yolu şimdi başlıyordu. Fernweh: Yolculuk Tutkusu