Hyunjin hızlıca oraya ışınlandığında Minho hala sorgulama aşamasındaydı.
Sevgilisinin evine geldiklerinde cidden şaşırmıştı, bu kadar uçuk şeyler ona bile şaşırtıcı geliyordu. Emindi ki sevgilisi de kendisi kadar şaşırırdı ama bağırmamasını sağlama görevini sadece o üstlenebilirdi, sevgilisinin sesi azıcık yüksek bir insandı. Bunu dizginleyebilecek tek kişi de oydu.
Uyuyan sevgilisini uyandırmalıydı önce. Felix'in dediği şeyi şimdi daha iyi kavramıştı. Zorla uyutulmak...
Tarif edemezdi ama yaşamıştı sevgilisinin bu durumda kendi gibi asla uyuyamayacak biri olduğunu biliyordu. Şimdi Felix'in onu çekip kurtardığı gibi o da sevgilisini çekip kurtarmalıydı.
Sevgilisine yaklaştığında içi burkuldu, sevgilisi resmen çırpınarak ağlıyordu, kurtulmaya çalışıyordu.
"Jisung tatlım gel, Şifanla büyüle beni."
"Hey zaman senin şifan değil mi?"
"Ji dalga geçme, hem benim şifam sensin unutma!"
Birbirleri ile dalga geçmeyi seviyorlar gibi /görünüyorlardı. İkisi de çok mutluydu uzaktan onları izleyen genç acı çekiyordu.
Kendisi ve sevgilisini görüyordu ama bu anı yaşamadıklarına emindi, çok ütopik bir ortamdaydı zaten genç. Kocaman ormanda, dünyada asla görmediği bir sürü canlı, bitki vardı.
Kendisi bu anı yaşamayı isterdi, sevgilisi ile rahatça dışarda görünmeyi çok severdi, ta ki zorbalar ile karşılaşana kadar...
Şimdi karşısındaki manzara bu yüzden onu çok üzmüştü, o da isterdi Minho'suyla böyle olmayı, rahatça onunla temas halinde olmayı. Çok kıskanmıştı karşısındaki özgüvenli Jisung'u sonuçta o da böyle olsa Minho'sunu daha mutlu edebilirdi.
Bunları düşünürken olduğu yer sarsılmaya başlamıştı, kendisi de titreyerek ağlamaya...
"Ji'm"
Zor da olsa çokça sarsma ve minik öpücüklerle bir şekilde onu uyandırmayı başarabilmişti. Sevgilisi hala ağlarken ona sıkıca sarıldı. Saçlarına minik öpücükler kondurup kolları arasındaki bedeni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Sevgilisinin yavaşça kendini kasmayı bıraktığını fark ettiğinde o da rahatlamıştı. Onun gerilmesi, krizlere girmesi Minho'yu daha da üzüyordu.
Jisung kendine geldiği an ne olduğunu sorgulamaya başladı, sevgilisinin evinde ne aradığını, ne zaman geldiğini çözememişti. O uyurken mi gelmişti ama ailesi onu eve almazdı ki, sevgili olduklarını bile hala kabullenememişlerdi ne de olsa...
"Minmin nasıl girdin odama? Seni bizimkilerden birinin almadığına eminim, yoksa camdan mı girdin ama kilitlemiştim camı."
Jisung konuşmasının arasında sevgilisinin yüzüne baktığında oldukça değişik bir yüz hali ile karşılaşmıştı sorularını kesip direkt halini sordu.
"Bir şey mi oldu Minmin oldukça telaşlı görünüyorsun? "
"Çok önemli şeyler oldu ama açıklama için zamanım yok Ji'm Seung iyi durumda yani sayılır gibi onu kurtarmak bizim elimizde bunu bil önce. Şimdi bak çığlık atma tamam mı biri geldi. Hyunjin ismi, Seungmin'i o getirdi, nedenini bilmiyorum ama Seungmin biraz tuhaf bunu çözmemiz için sabaha kadar vaktimiz var onlar arkamızda ama çığlık atma bak Felix de burada. Dön bak istersen sonra senden bir şey isteyeceğim."
Kısaca durumu özet geçse de sevgilisinin kendisinden de fazla tepki vereceğini biliyordu, sevgilisinin biraz dramatik biri olduğunu söylese yalan söylemiş sayılmazdı. Bu yüzden tepkilerini tahmin ediyordu ona göre de önlem alacaktı. Sonuçta Jisung'un ailesini başlarına taşımaya niyetleri yoktu. Ki onlar buraya gelirse ne zorluklar çıkacağını da tahmin edebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh
FanfictionÖlmemesi gereken birisi ölüm ve yaşam arasında kalsa ne olurdu? Peki gerçekten onlar için ölüm var mıydı? 8 gencin kendini buluşlarının yolu şimdi başlıyordu. Fernweh: Yolculuk Tutkusu