5. bölüm -mesela şuan gibi-

410 23 17
                                    

İyi okumalar...

"Özür dilerim" dedi.

Kollarını bir kat daha sararak sıktı titreyen bedenimi. Tüm gücüyle intikam alır gibi, nefessiz kalana kadar... Çağlar'ın bana sarılmasıyla nefessiz kaldığım yetmezmiş gibi ürkek bedenimi sıkarakta nefessiz bırakıyordu.

Sevdiğim adamın bana sarılması ne kadar hoşuma gitsede bu şekilde davranmasına izin veremem. Beni daha fazla incitmesine, duygularımı yerle bir etmesine izin veremem.

Bedenimi ahtapot gibi saran kollarının arasından kurtulmaya çalıştım. Sadece çalıştım...

Buna kalkıştığım için bedenimi daha çok sararak kendi bedeniyle yaslandı bana. Kabustan dolayı aklını kaçırmış olmalı, bana bu şekilde davranmasının başka bir açıklaması olamaz. Bana ilk gece ben başkasını seviyorum diyen adam şimdi bana sarılıyor.

Sesimin sert çıkmasına özen göstererek,

"Ne yapmaya çalışıyorsun? Bırak beni!" dedim.

Sanki başka birine söylemişim gibi belimi daha çok sıkmaya başladı. İki elimi acımasızca belimi sıkan kolların üstüne koyarak,

"Canımı yakıyorsun" dedim titreyen sesimle.

Gerçekten de canımı yakıyor bir insan bu kadar acımasız olamaz.

"Lütfen! Bırak beni" dedim nefesimden geriye kalan son kırıntılarla. Kollarını yavaş bir şekilde aşağı indirerek serbest bıraktı bedenimi. Vücudumdaki rahatlamayla derin derin nefesler almaya başladım.

Arkama bakmaya cesaretim yok, yerimden kıpırdayamıyorum. Sadece sağ elim karnımda acıdan dolayı hafif eğilmiş koskoca odanın ortasında duruyorum.

"Aybike çık dışarı" ben zaten çıkıyordum sen durdurdun beni.

Titrek bir nefes alarak Çağlar'a döndüm. Sevdiğim adamın ela gözlerinin içine bakarak,

"Sen Hastasın... Ruh hastası" dedim alçak sesimle.

"Aybike sana çık dışarı dedim" sesini yükseltmesi beni korkuturken geri adım atmayacağımı hatırlattım kendime.

"Bana istediğin gibi davranamazsın" dedim bende sesimi yükselterek.

Yavaşca yatağın ucundan kalkarak bana doğru geldi. Karşımda durarak nefret dolu gözlerini sabitledi gözlerine. Bir adım daha atarak sol kolunu belime koyup kendine çekti beni. Kendisine çekmesinin verdiği sarsıntıyla omuzlarına tutunmak zorunda kaldım.

Çağlar'a yaklaştığım an sevdiğim kokusunu aldım sonra da gözlerindeki nefreti. Yüzünü yüzümle aynı hizaya getirip,

"Sen istediğin gibi davranamıyorsun" sıcak nefesini yüzüme bırakıp devam etti.

"Benden sana istediğin gibi davranmamı isteyecek kadar güçlü değilsin. Sen benden korkuyorsun! Ve sen her zaman benim karşımda şuan titrediğin gibi titreyeceksin."

Sadece gözlerindeki ezici bakışlara maruz kaldım. Bir şey yapamadım, bir şey diyemedim, bir şey de diyemezdim. Ben her zaman Çağlar'ın gözünde; kötü kadın, korkak ve aptal olarak kalacağım. Asla ona istediğim gibi davranamayacağım. Asla ona olan sevgimi, aşkımı, ilgimi dile getiremeyeceğim.

Beni kendine daha çok çekerek yumuşak dudaklarını değdirdi dudaklarıma. Sadece değdirdi, öpmedi yada hareket ettirmedi dudaklarını. Sanki beni sınar gibi bekledi öylece.

Çağlar şuan beni bıraksa yere yığılacak gibi hissediyorum. Ayakta duracak gücüm yok!

Dudaklarını dudaklarımdan çekerek gözlerimin içine baktı. Omuzlarında duran ellerimi yere düşmemek için daha çok sıktım.

Bu acımasız herifin karşısında güçlü durmam gerek. Ancak gözlerim gözlerine baktığı sürece bu durum imkânsız..

"Şuan ve hiçbir zaman istediğin gibi davranamayacaksın" dedi.

Haklıydı... Onun karşısında asla istediğim gibi davranamayacaktım.

"Çoğu zaman kendimden nefret etmeme sebep oluyorsun. Mesela şuan gibi" dedim.

Beni duymazdan gelerek burnunu yan tarafıma asılmış saçlarımın yanına getirip derin bir nefes aldı.

Keşke odamda kalp krizi geçirseydim de girmeseydim bu odaya...

"Sana şimdi burda sahip olmaya kalkışsam yine hiçbir şey yapamayacaksın!" dedi

Ben bu adamın karşısında bu kadar savunmasız olmak zorunda mıyım?

"Bırak beni" diyerek üstümden itmeye başladım Çağlar'ı. Sonunda Çağlar'ın kollarının arasından kurtulup geri çekildim. Benim bu tavrıma karşılık koca bir kahkaha attı.

"Düşündüğüm kadar korkak değilmişsin. Ancak benim sana sahip olacağımı düşünecek kadar APTALSIN" dedi kahkahası arasından.

Bu adam benimle dalga mı geçiyordu? Uykulu haliyle bile beni sinir etmeye çalışıyordu.
İşaret parmağımı havaya kaldırarak sallamaya başladım.

"Sen.. Sen yemin ederim ruh hastasısın"

Kesinlikle bu adamın kafasında sorun vardı. Uykulu haliyle bile benimle uğraşıyor.
Bana bir adım atınca baş parmağımı indirdim.

"Yeni mi anladın?" dedi alaydan eksik olmayan sesiyle.

Bu karşımda alayla gülen adama haddini bildirme zamanı geldi. Bu kadar alay yeterdi artık!

Çağlar'a bir adım atarak,

"Biliyor musun.. Babam öldüğünden beri sadece bir kez mutlu oldum. O da seninle evlendiğimiz gün. Dedim ki içimden, Çağlar beni mutlu eder. O beni seviyorsa eğer kendini de sevdirir. Ancak yanılmışım.. Sen, lisenin en yakışıklı erkeği benimle zorla evlenmişsin. Meğersem beni hiç sevmemişsin, benden hep nefret etmişsin ve bana bu evliliği zehir etmeye ant içmişsin. Eğer beni sevmediğini bilseydim yemin ederim seninle evlenmeyi bir kez bile düşünmezdim.."

Hepsinde haklıydım. Şuan ki hayal kırıklığımda annemin en büyük payı vardı. Beni neden Çağlar'la evlenmem için bu kadar çok zorlamıştı. Ne vardı evlenmemi bu kadar isteyecek?

Çağlar'ın nefret ettiğim gözlerine baktım. Bu kadar mı zordu ela gözlerde ki nefreti kırmak.. Neydi bu nefretin sebebi? Sadece sevdiği kız mıydı? Kesinlikle sadece o kız olamazdı. Başka bir şey vardı. Başka bir neden..?

Bir adım daha attı nefret dolu gözlerini gözlerimden ayırmadan.

"Dış görünüşe aldanılmayacağını en iyi sen anlamışsındır sanırım."

Hâlâ sertti gözleri, tavırları, sesi..
Bu nefret asla son bulmayacaktı bana karşı...

^-^-^-^-^-^-^-^

Umarım beğenmişsinizdir...

VUSLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin