"Yaşıyor musun diye, soracaklar ve sen , elbette , evet diye cevap vereceksin , fakat vücudun itiraz edecek , hayır diyecek, ölü olduğunu söyleyecek. "
Jose Saramago
🌊
Aslında farklı bedenlerde aynı acılar yaşanıyor. Kimi o acıyla baş çıkıp dimdik ayakta kalıyor kimisi de o acının içinde kayboluyor. Insan bu hayata geliyorsa bilmeliki hayatının bir yerinde birileri tarafından terk ediliyor, ya da birilerini kaybediyor. Bir sözle acı her zaman var. Bazı acılar dayanılacak gibi olmuyor. Geçsin istiyorsun geçmiyor. Zamanla hafiflemiş acılar vardır. Ama hiç bir acı geçmiyor.
Başımda çok feci bir ağrı vardı. Göz kapaklarım ağrıyordu. Zorlada olsa açmaya çalıştım. Gözümü açtığım gibi beyaz bir tavanla karşılaştım. En son bayılmıştım. Etrafıma bakınca hastane odasında olduğunu gördüm. Oda da kimse yoktu. Kolumda hissettiğim acıyla bakışlarımı koluma çevirdim. Serum takılmıştı. Sol tarafa pencereye bakınca hava hala karanlıktı. Gözlerim Odadaki saate takıldığın da gece yarısını çoktan geçmiş olduğunu gördüm.
Beni buraya kim getirdi? Emirler getirdilerse kendileri nerde? Ben bunları düşünürken odanın kapısı açıldı. Odaya kızıl saçlı kısa boylu kız hemşire girdi . Benim uyanık olduğumu görerek güldü. Yanima gelip serumu konturol etdi. "Uyandınız demek. İyi misiniz?" diye sordu yüzüme bakarak iyi olup olmadığını teyit etmeye çalışıyordu.
Elimi alnıma götürerek " Başım ağrıyor." diye mırıldandım. Sesim çok kısık çıkmıştı. Hemşirenin duyup duymadığını bile anlamadım. Ama duymuştu. "Tamam ben şimdi seruma bir tane ağrı kesici katayım iyi olacaksın." dedi .
O seruma iyne vururken " Beni kim getirdi buraya? " diye sordum.
İyneni vurup bitirdikten sonra bana döndü . " Bir erkekle bir kadın getirdi. Şimdi kafeteryaya düşdüler. Siz uyanıcada haber vermemi istediler. Siz şimdi biraz dinlenin ben hem onlara haber edeyim hem de bir doktora uyandığınızı söyleyeyim gelip
baksın. " dedi ve odadan çıktı.