3. Bölüm: ''DERİN KUYULAR ve GÜN IŞIKLARI''

113 7 26
                                    





3. Bölüm: ''DERİN KUYULAR VE GÜN IŞIKLARI''

''Atıldı her bir hissiyat,
Dolup taşan yalan kuyusuna.
Derin kuyularında beklenmedik yerden yara alanlar,
İlk başta koştu gün ışığına.''


🕯



Derin bir kuyuda esaret sürenler, gün ışığına yaklaştıkça yanacaklarından habersizlerdi.

Zamanın geçmek bilmediği kuyularda, gün ışığını hep kurtuluş zannederlerdi. Bilmezlerdi ki gün ışığı yüzünü ısıtırken yakar, önünü aydınlatırken karartırdı. Bir ayın, güneşin önüne geçmesi gibiydi bu. Gün ışıkları hep kurtuluş değildi. Esarete bir zincir daha vurandı bazen. Gün ışıkları bazen hep kaybedişti. Gün ışıkları, zehirli bir sarmaşık gibi dört bir yanınızı sarardı yavaş yavaş...

Yiğit Kurdoğlu'nun yarasını kapattıktan sonra bir süre beklemelerini söylemiştim. Aslında söylemesem de olurdu ama kendimi bile şaşırtacak bir atiklikle söyleyivermiştim. O ise lidokainin etkisiyle sarhoş gibiydi ve bu dediğimi anlayamayacak hâldeydi. Bana, ona ne yaptığımı sormuştu. Bende panzehir olduğumu söylemiştim. Yalandı.

Zehirdim.

Onların gidişinin ardından evde gezinmiştim biraz. Hangi odada tam olarak ne olduğuna bakınmıştım. Bir de mutfağa bakınmıştım fakat hiçbir şey bulamamıştım. Tabak, kaşık, tencere ve bardaktan başka hiçbir şey yoktu. Neyse ki burada kalıcı değildim.

Evden tam çıkmıştım ki kapının önünde elini kapıyı çalmak için kaldırmış Adem'le burun buruna geldim. Eli havadayken yüzüme boş boş baktı. Bende aynı şekilde baktım ve ardımdan kapıyı sertçe kapatıp bir adım ileri atıp yanında durdum. ''Gidebiliriz.'' Dedim ve yanından geçip ileri doğru bir adım attım. Fakat hızla kolumu tuttu.

''Ne olduğunu anlatmayacak mısın?''

Omzumun üstünden ifadesizce yüzüne baktım. ''Ben babama anlatırım, o da sana anlatır nasıl olsa.'' Durdum ve bedenimi tamamen ona çevirdim. ''Ya da ben sana anlatayım, sen babama anlatırsın nasıl olsa.'' Kolumu elinden kurtarıp merdivenlerden inmeye başladım. Arkamda öylece kaldığın belirten şey, ben aşağı inerken apartman ışığının sönmesiydi. Hareketsiz kalakalmıştı.

Son basamağa da geldiğimde arkamdan geldiğini gösteren ayak seslerini duydum. Onu beklemeden apartmandan çıktım ve yüzüme vuran rüzgâr ile etrafıma bakındım. Gece, tüm asilliğiyle ortadaydı ve yanan sokak lambalarına zıt bir hâldeydi. Sokakta hiç kimse yokken, apartmanın önünde park edilmiş iki araba vardı. Biri beyaz bir megan 4 iken, diğeri siyah porcheydi.

Önünde durduğum apartmanın turuncu ışığı yanınca ileri doğru adımladım ve siyah porchenin önünde durdum. Ön kapıyı açmak için çabaladım fakat elbette ki açılmadı. Adem kilitlemeden arabadan uzaklaşmazdı. Çünkü hiçbir araba ona ait değildi, hepsi Korana aitti. Babama yani.

Apartmandan çıkar çıkmaz göz göze gelince başımla arabanın kapısını işaret ettim. Yanıma gelirken cebinden anahtarı çıkarıp kilidi açtı. Kapıyı açıp içeri geçtim ve sert bir şekilde çarpıp emniyet kemerimi taktım. Aynı ifadeyle arkama yaslanıp kollarımı göğsümde bağladım ve ön camdan boş yola bakmaya başladım.

MUM ALEVİNDE KÜL OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin