Cennet İmparatoru tüm ziyafet boyunca öfke içindeydi ve nihayet son konuklar da ayrıldıktan sonra patladı. Son konukların Qiu Ling ve iki tebaası olduğunu ve ejderha kralın Jing He'yi bir saniye bile izlemeyi ihmal etmediğini söylemeye gerek yok.
Cennet İmparatoru'na veda ederken mırıldanırken bile gözlerini Jing He'den ayırmamıştı. Aslında, sözleri de ona yönelikti ve ayrılırken birkaç adımda bir durup ona bakmaktan kendini alamadı, bakışları için için yanıyordu.
Jing He gibi aşk hakkında pek bir şey bilmeyen biri bile bu bakış karşısında kalbinin çarptığını hissetti. Ne yazık ki, onun büyülenmiş ifadesi Cennet İmparatoru'nun kendini daha da fazla kaybetmesine sebep oldu.
"Kim olduğunu sanıyor bu?!" Ayağa fırladı ve yumruklarını sıktı. Bu adam onun değerli oğluna göz dikmeye nasıl cüret ederdi?!
Oğlunu asla böyle bir... böyle bir züppeye bırakmazdı!
Ah, o adamın Dokuz Cennet'e bir daha adım atamayacağından emin olmalıydı. Hemen gidip bunu ayarlasa iyi olurdu. Hayır! Hayır! Ondan bile önce yapması gereken bir şey vardı!
Cennet İmparatoru dönerek Jing He'ye yaklaştı ve onu omuzlarından tutarak düşüncelerinden sıyırdı. "Jing He."
"Ba... Baba?" Jing He'nin ne beklemesi gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Babasını nadiren bu kadar ciddi görürdü.
"Hâlâ gençsin, bu yüzden bilmediğin ve kolayca kafanı karıştırabilecek bazı şeyler var. Bu hususta en tehlikeli şey, her zaman duygulardır."
"Duygular mı?" Jing He babasının neden bahsettiğini idrak etmeden önce bir an için bocaladı. "Babam Longjun konusunda bana tavsiyede mi bulunmak istiyor?"
"Kesinlikle!" Cennet İmparatoru'nun yüzü aydınlandı. Oğlundan beklendiği gibi, zaten çok iyi anlıyordu. Muhtemelen ona tavsiyede bulunmasına bile gerek yoktu ama o züppenin oğluna fırlattığı ateşli bakışları hatırlayınca yine de sonradan dizini dövmektense önceden önlem almanın daha iyi olduğunu düşündü.
"Jing He, teklifinden ve sana bakışından etkilenmiş olabilirsin ama duygularının da en az kendisi kadar sığ olduğunu aklından çıkarmamalısın."
Jing He gözlerini kaçırdı. Babası şu anda gerçekten ejderha kralı mı kötülüyordu? Etrafta hâlâ bazı insanlar vardı...
"Bana inanmıyor musun?" Cennet İmparatoru kaşlarını çattı. O züppe gerçekten de biricik oğlu üzerinde bu kadar büyük bir etki bırakmış olabilir miydi?! Hayır! Buna izin vermezdi! "İşte ben de tam olarak bundan bahsediyorum! Onun o güzel yüzünün arkasındakileri görebilmek için hâlâ çok gençsin. Babanla gel, sana anlatayım." Jing He'yi belinden tuttu ve onu hâlâ etrafta dolaşan tanrılardan uzaklaştırdı.
Hah. Bu adamlar da muhtemelen sevgili oğluna aynı şekilde göz dikmişlerdi. Bu düşüncelerin nereden geldiğini anlayabiliyordu. Oğlu çok mükemmeldi. Görünüşünden, davranışlarına ve kişiliğine kadar her şey hoştu. Onun kadar mükemmel bir başka evlilik adayını nereden bulabilirlerdi ki? Hem bu insanlar bunu düşünmeye nasıl cüret edebilirlerdi? İçlerinde onun oğluna layık olan var mıydı?! Kesinlikle yoktu!
Cennet İmparatoru oğluna yan gözle bir bakış attı. Gerçekten. Jing He bu kadar arzulanan biriydi. Onu herhangi birine veremezdi. O züppe kesinlikle söz konusu olamazdı. Sadece kişiliği uygun olmamakla kalmıyordu, aynı zamanda bir ejderhaydı. Değerli oğlunu başka bir ırktan birine nasıl verebilirdi?
Ama tanrıların çoğu da uygun değildi. Yakışıklı, nazik ve oğluna nasıl davranacağını bilen yüksek statülü biri olmalıydı. Ayrıca Jing He'yi tüm tehlikelere karşı koruyabilecek kadar güçlü olmalıydı. Ah, bu temel gereklilikleri yerine getirebilecek birini düşünemiyordu. Ve bunlar sadece basit olanlarıydı! Hâlâ bir düzine yüksek beklentisi vardı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Oğluyla Romantizm | BL
RomanceEjderha Kralı Qiu Ling boş bir kitabın önünde oturdu ve kaşlarını çattı. Geri dönülmez bir şekilde aşık olmasının üzerinden iki gün, sekiz saat ve yirmi altı dakika geçmişti. Ne yazık ki kalbini fetheden kişi -yani Cennetin Oğlu Veliaht Prens Jing H...