Qiang Wei boğazını temizledi. "Öhm... Majesteleri, bize yanlış parşömeni göstermiş olabilir misiniz?" Onunla dalga geçmeyin. Bir keresinde Yi Zan ile birlikte ulak rolünü üstlendiğinde Cennetin Oğlu'nu bir anlığına görmüştü. Sadece kısa bir an olmuştu ama böyle bir güzellik kolay kolay unutulmazdı.
Qiu Ling kaşlarını çattı ve parşömene kendisi de bir göz attı. Yanlış parşömen mi? Yani bu adam bunun yeterince iyi yapılmadığını mı düşünüyordu? Hm, gerçekten de öyle olabilirdi. Resim becerileri kesinlikle sevgilisinin güzelliğini sergilemek için yeterli değildi.
Parşömeni bir kenara koydu ama yuvarlamadığından emin oldu. Ne de olsa, onu hiç görememek yerine pek de harika olmayan bir portresine bakmak daha iyiydi. Ah, Dokuz Cennet'teki o lanet olası yaşlı adam! Neden oğluna sahip olmasına ve sevgilisi olmasına izin vermiyordu ki?!
Altı ejderha, pür dikkat krallarının başka bir parşömen almasını izledi. İçindeki resim... bir öncekinden bile daha şok ediciydi.
İlk resim veliaht prensin ziyafet günü nasıl göründüğünü tasvir eden bir tabloydu: Mavi bir cübbeye sarılmış ince vücudu, etraftaki ışıklarda parıldayan saçları ve hafif bir gülümsemeyle süslenmiş dudakları.
Bu... sonuçta güzellik güzellikti ve Qiu Ling'in fırça kullanma becerisi daha kötü olsaydı bile bu muhtemelen yine de belli olurdu. Qiu Ling'in bu resim için ne kadar çaba harcadığı düşünüldüğünde, Jing He'nin güzelliğini çok iyi yansıtması beklenmedik bir şey değildi.
Ancak ikinci resim bambaşka bir kalibredeydi. Dürüst olmak gerekirse, o nazik gülümseme ve gözlerindeki sevgi dolu bakışlar da neyin nesiydi? Ve ellerinde tuttuğu şey neydi? Beyaz bir nilüfer mi? Ejderha kral bu nazik güzelliği bu kadar ağırbaşlı ve sevgi dolu bir bakireye dönüştürmeyi nasıl başarmıştı? Ah, hayır, bakirelik hâlâ yanlıştı... Yanlış gibi göründüğünden değil...
Qiang Wei'nin dudakları seğirdi. Pekâlâ. Sorusunun korkunç bir sonucu olacağını tahmin etmeliydi. Muhtemelen çenesini kapaması daha iyiydi. Aksi takdirde ne tür bir tablo göreceğini kim bilebilirdi ki?
Qiang Wei dersini çoktan almışken bir başkası söze girdi. "Şunu doğru anlamama izin verin. Tanrıların veliaht prensine kur yapmanıza yardım etmemizi mi istiyorsunuz Majesteleri?" Fu Min muhtemelen şu anda en az endişelenen kişiydi ve bu nedenle sesi hâlâ oldukça neşeliydi. Aslında bu onun için oldukça sevindiriciydi. Dedikodu toplamak onun en iyi yaptığı şeydi. Bu, Majestelerinin istediği şeye gerçekten yardımcı olmaz mıydı? Bundan ötesini düşünmemişti.
Fu Min'in bu görevi aldığı için mutlu olduğunu gören Fu Heng, yanına koyduğu kılıcına dokundu. Belki de bu o kadar da kötü değildi. En kötü ihtimalle bazı tanrılarla dövüşecekti. O zaman sevdiği kişi sonunda onun değerini anlamaz mıydı?
Ah, gerçekten diğerlerinin Cennetin Oğlu'nu krallarına aşık etmenin bir yolunu bulacaklarını umuyordu. Kendisinin bu konuda yardımcı olabileceğine dair hiçbir umudu yoktu. Hoşlandığı kişinin bile ondan hoşlanmasını sağlayamamıştı. Sevdiği kişi konusunda krallarına nasıl yardım edebilirdi ki?
Xiang Yong ve An Bai birbirlerine baktılar. Cennet İmparatoru'nun doğum günü ziyafetinde hazır bulundukları için krallarının Cennetin Oğlu'na nasıl yaklaştığını ve evlenme teklif ettiğini görmüşlerdi. Bunu yaptıktan sonra bu kişinin kendisine aşık olmasını gerçekten bekleyemezdi, değil mi?
Ne yazık ki, Qiu Ling'in yüzüne bir kez bakmak bile onun bu konuda ciddi olduğunu anlamak için yeterliydi. Sonraki sözleri de bunu kanıtlar nitelikteydi.
Fu Min'e döndü ve hafifçe kaşlarını çattı. "Az önce söylemedim mi? Öyleyse konuş! Onu kendime aşık etmek için ne yapmalıyım?" Altı tebaasına özellikle ciddi bir ifadeyle baktı ama karşılığında çoğunlukla boş bakışlar aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Oğluyla Romantizm | BL
RomanceEjderha Kralı Qiu Ling boş bir kitabın önünde oturdu ve kaşlarını çattı. Geri dönülmez bir şekilde aşık olmasının üzerinden iki gün, sekiz saat ve yirmi altı dakika geçmişti. Ne yazık ki kalbini fetheden kişi -yani Cennetin Oğlu Veliaht Prens Jing H...