"Jing He!" Başkentin diğer tarafında, Cennet İmparatoru oğlunu görür görmez gülümsedi. Ona doğru koştu ve nazikçe ellerini tuttu. "İyi uyudun mu?"
"Evet. İlgin için teşekkür ederim, baba. Ya sen?"
"Ah, değerli oğlum benim için bu kadar endişelenirken, ben nasıl olur da rahat uyuyamam?" Rong Su parlak bir şekilde gülümsedi ama kısa süre sonra gülümsemesi soldu. "Yine de biraz endişelendiğimi söylemeliyim. Dün söylediklerim hakkında düşündün mü?"
Jing He bakışlarını indirdi. "Babam Longjun'la olan meseleden mi bahsediyor?"
"Aynen öyle. Cık cık, bunu düşünmeye bile cesaret edebildiğine hâlâ inanamıyorum. Oğlum bu kadar kolay göz koyabileceği biri mi?!"
"Longjun... bugün daha sonra uğrayabilir."
Cennet İmparatoru tekrar gülümsedi ve Jing He'nin elini okşadı. "Bunun için endişelenmene gerek yok. Baban onun sana yaklaşamayacağından emin olacak."
Jing He yüzünü çevirdi ve alt dudağını hafifçe ısırdı. Babasına söylemeli miydi? Ancak annesi, babasının bu konuda fazla inatçı olduğu konusunda haklı olabilirdi. Yine de ona haber vermesini söylemişti. "Baba..."
"Hm? Ne oldu, Jing He?"
"Aslında Longjun çoktan geldi. Bu sabah saraydan çıkarken onu gördüm."
Cennet İmparatoru dondu kaldı. Bu... Bu utanmaz piç, oğlu için pusuya yatmaya cüret etmişti! "Sana bir şey yapmadı, değil mi?"
"Hayır, baba."
"Sana dokundu mu?"
"Hayır, o -"
"Yine mi ellerini tuttu?!"
"Hayır..." Jing He öfkeyle kaşlarını hafifçe çattı ama Cennet İmparatoru tamamen yanlış anlamıştı.
"Jing He, babana gerçeği söyleyebilirsin. Eğer gerçekten bir şey yaptıysa birkaç dakika içinde etrafını sarar ve öldürtürüm!"
"Baba, öyle değil." Jing He ellerini geri çekti ve uzaklaştı.
Rong Su göğsünü tuttu. "Şimdi de başka bir adam için babana karşı mı geliyorsun?"
Jing He başını öne eğdi. Bu kadar aşırı tepki vermesine gerçekten gerek var mıydı? "O... Sadece beni selamladı ve sonra annemle konuştu. Bana yaklaşmadı bile."
Cennet İmparatoru hiç sakinleşmemişti. "Annenle mi konuştu?" Jing He'yi omzundan tuttu ve nazikçe yanağını okşadı. "Annen onu cesaretlendirmemiştir, değil mi?"
Jing He'nin dudakları inceldi. "Eminim ki... annem uygunsuz bir şey yapmaz."
Cennet İmparatoru rahatlamış bir şekilde iç çekti. "İyi o zaman, iyi. O adama hiç şans veremeyiz." Başını iki yana salladı ve Jing He'yi nazikçe masaya götürdü. "Gel, gel, otur. O kişi hakkında daha fazla konuşmayalım. Kapıyı çaldığında onu içeri almayalım, olur mu?"
Jing He cevap vermedi. Sadece oturdu ve bir qi oyunu için babasına eşlik etti. Yine de düşünceleri birkaç kez ejderha krala kaydı.
Aralarında biraz mesafe olduğu ve Longjun ile daha önce bir kez karşı karşıya geldiği için bugün o kadar telaşlanmamıştı. Aslında, ona daha yakından bakabilmişti ve dürüstçe Longjun'un ölümsüz krallıkların en yakışıklı adamı olma unvanını gerçekten hak ettiğini kabul etmek zorunda kalmıştı.
Hâlâ heybetli olduğunu hissediyordu ama eskisi kadar korkutucu değildi fakat belki de bu sefer tam karşısında durmadığı içindi. Bir kez daha kusursuz bir şekilde giyinmiş ve vücudunun güzel hatlarını sergilemişti. Ve yüzü... Jing He bunu nasıl tarif edeceğini gerçekten bilmiyordu. Belki de vücudunun geri kalanı kadar endamlıydı? En azından bakmaktan hoşlandığı bir yüzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Oğluyla Romantizm | BL
RomantikEjderha Kralı Qiu Ling boş bir kitabın önünde oturdu ve kaşlarını çattı. Geri dönülmez bir şekilde aşık olmasının üzerinden iki gün, sekiz saat ve yirmi altı dakika geçmişti. Ne yazık ki kalbini fetheden kişi -yani Cennetin Oğlu Veliaht Prens Jing H...