Barandan
Zili çalmadan önce derin bir nefes aldım. Hayatımda ilk kez bir maske takmayı kabul etmiş, Anıl'a karşı güçlü görünmeye çalışıyordum. Ve bu ummadığım kadar zordu.
Geçmişimden hiç utanmadım her şeyi bile isteye yaşadım ben. İlk zamanlar ailemin dikkatini çekmek içindi sonra keyif aldığım için. Umursamazdım, sadakatsizdim, cüretkardım. İnsanların ise sadece gönüllü olanlarını kullanıp atardım ve gönüllü çoktu.
Anılı ise ilk gördüğümden beri beğeniyordum. Zaten Anılı herkes beğenirdi ama yıllar içinde önüme çıkan yüzlerce seçenek arasında kaybolup gitmişti. O gün o evde karşılaşana kadar da radarıma bile girmemişti. Ablamın iyi bir arkadaşı olarak kodlanmıştı beynime. Ablamın benimle ilgili dert yandığı bana önyargıyla yaklaşacağına emin olduğum insanlardan biriydi işte.
Öyle de yaklaşmıştı; yargıladı, yadırgadı. Önemsemedim, şaşırmamıştım da. Şakaya vurdum ve onun benimle ilgili oluşturduğu hayali abartı imaja destek oldum tavırlarımla. Ama buna rağmen benden kaçmamıştı çoğu insanın yaptığı gibi beni kullanmaya çalışmamıştı.
Beraber zaman geçirdikçe onun çekim alanına kapılmıştım. Onu sevmek çok kolaydı. Dikkat çekici derecede yakışıklıydı. İyi birisiydi. Dürüsttü. Anlam veremediğim derece de yardım severdi. Ona aşık olmaya başladığım andan itibaren o önemsemediğim eleştiriler işte o zaman dikenleşip tenime batmaya başladı tek tek.
Benim normallerim Anıl'ın bin bir emekle örülmüş doğruluk duvarlarına çarpmıştı. Bu çarpışma ikimizi de yaraladı. Kafamda bu düşüncelerle kapısının önünde bekliyordum. Kalbimde hissettiğim burukluk hayat enerjimi sömürürken, onu hiç görememektense bu suni arkadaşlığımıza istediği kadar devam edecektim. Buraya gelişim de kendime karşı bir meydan okumaydı. Zili çaldım.
Kapıyı açan Anıla içim giderek bakarken yüzüm ifadesizdi. Uykusuz olduğu belli olan gözaltları esmer teninde morararak koyu halkalar oluşturmuştu. Kahveleri yorgun bakıyordu ama bana "Hoş geldin." diyen tebessümü içtendi.
İç çektim. "Fazla duramam Anıl. Söz verdiğim için geldim."
İçeri girerken burnuma dolan yemek kokuları kendimi evimde hissettirmişti. Koltuğa oturduğum sırada hâlâ ayakta duran Anıl "Yemek hazırlamıştım bize." derken yüzü asılmıştı.
"Zahmet olmuş ama dediğim gibi fazla kalamam sadece bir kahve içebilirim." Onunla sabaha kadar yan yana olmak yanından hiç ayrılmak istemesem de duygularımı kontrol altına alamamaktan korkuyordum. Dengeyi bulmam lazımdı.
Daha fazla üstelemedi. "Hemen yapıyorum şekersiz ve sütlü?"
"Evet."
"Bu arada nereye gideceksin?"
Bunu sorgulamaya hakkı yoktu. Bana sadece arkadaşız ayağı çektikten sonra hem de. İçimde kabaran sinirle "Eğlenmeye. Eh ne zamandır evdeyim özledim sanırım doğal ortamımı." dedim alaycı bir umursamazlıkla.
"Kürkçü dükkanına dönüyorum diyorsun yani?"
"Aynen."
"Eve de gayet iyi uyum sağlamıştın her ortama yakışıyorsun sen Baran."
Anılın kasılan çenesine baktım. Duydukları hoşuna gitmemişti anlaşılan. Umurumda değildi. Korkaklarda beni sinirlendiriyordu. Onu daha da çıldırtmak ve unutmak istediklerini yüzüne vurmak için abartı şekilde eğilip iki tarafıma baktım.
"Ne yapıyorsun?" Şaşkınca sorusuna omuz silkerek "Etrafta içki şişesi var mı diye baktım. Malum içince saçmalıyorsun."
Dik dik birbirimize bakarken o tek kelime etmeden mutfağa gitti. Bense ardından çaresiz bir öfkeye kapılmıştım.
Anıl'dan
Kahvelerimizi yarılamıştık. Baran'ın alışıldık alaycılığı yoktu. Gergin sessizlikle sohbet etmeye çalışıyorduk. Bir süre sadece bakıştık. Bir sessizlik oyunu başlatmıştık kendi aramızda. Sanki ilk konuşan hatalı olacaktı.
Rahatsızca yerinde kıpırdandı gözü saatteydi. "Artık gitmem lazım kahve için teşekkürler."
"Taksi çağırmamı ister misin?"
Aceleyle ayağa kalktı. "Gerek yok arkadaşım geçerken alacak hatta gelmiş bile."
Sanki bu anı, gitmeyi bekliyormuş gibi bardağını hızlıca sehpaya koyması incitmişti beni. Sıkılmıştı muhtemelen.
"İyi eğlenceler Baran."
"Sağ ol görüşürüz." kuru bir vedayla perdenin arkasına gizlenerek siyah lüks arabaya binişini izledim.
Mesajlaşmaya başladığımız ilk zamanlar bile her şeyini benimle paylaşan o çocuğu bu hale ben getirmiştim. Şimdi yanındakinin kim olduğunu bile soramayacağım o mesafeye yerleştirmişti beni. Aramızda ilk başta bile olmayan bir yabancılık vardı şimdi.
Kıskanıyor muydum? Kendime bu soruyu çok sordum. Ona dokunan herkesin bu dünyadan yok olmasını istemek kıskanmak mıydı?
Telefonu elimden bir saniye düşürmeden sayfayı yenilemeye devam ettim. Bu gece eski Baran tarzı bir partileme yaşanırsa beni bu evde tutacak bir güç henüz dünya üzerinde yoktu.
O sırada Baran ise arabaya binerken maskesini çoktan değiştirmişti. Güçlü ve anlayışlı Baran yorulmuştu. Şimdi neşeli ve partilemeyi seven Baranı ortaya çıkarma zamanıydı. Üzerindeki kalp kırıklıklarını silkeledi. Kürkçü dükkanına dönüş nasıl olur bu gece Anıl'a gösterecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmura Aşık (BXB)
Ficção AdolescenteKendisine emanet edilen kedilere bakmak için arkadaşının evine giden Anıl, arkadaşının küçük kardeşi Baran'ı orada bir erkekle görür. İkili arasında küçük bir sır olarak kalacak bu konu iletişimlerini artırır. Baran: O gün hayalet görmüş gibi olduğ...