Baranla konuştuktan yaklaşık kırk dakika sonra kapının zili çalınca hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Açarken kalbindeki saçma çarpıntıyı görmezden gelmeye çalışıyordu.
Görmezden gelemediği her saniye kendine olan memnuniyetsizliği artıyordu. Baran her zamanki gibi karşısındaki insanı alıcı gözle süzen yavşağımsı bakışlarından atarak evine girerken, onun normal halinin bu olduğunu kendine hatırlatarak gerilmemeye çalıştı.
Zaten ne diye geriliyorsa? Bu aralar kendisine ait olan her duygu ve düşünceleri çok saçma geliyordu.
"Hoş geldin demeyecek misin?" diye ceketini çıkaran Baranla içinden kendine bir küfür savurdu. Kendi düşüncelerine çok kapılmıştı. "Hoş geldin. Ders çalışacağın için pek hoş gelmemişsindir gerçi."
Ceketini alıp asarken eliyle odaya buyur etti. Baran geri geri yürüyerek Anıl'a bakarken gülünce, bakışları bir saniyeliğine gülen pembe dudaklara takılı kaldı.
"Beni iyi tanıyorsun gerçekten."
Anıl, ona gözlerini devirirken Baran da evini inceliyordu. Çok büyük değildi. Krem rengi iki koltuğu, küçük bir televizyonu ve pencereye bakan dört kişilik bir yemek masası vardı. Duvar kenarına küçük bir kitaplık almıştı. Gereksiz masraftan kaçınmıştı.
Baran evini incelerken Anıl da onu izledi. Elinde değildi, evinin orta yerinde tüm hayat enerjisiyle duran çocuğu görmezden gelmek çok zordu. Ardında bıraktığı ılık bir rüzgâr gibi portakal kokusuyla içi titremişti.
Baran kitaplığına ilgiyle bakarak kitaplarını incelemeye başlayınca kapı pervazına yaslanarak ellerini cebine soktu. Yan profili bile çok çekiciydi şerefsizin. Gelmeden önce duş almış olmalıydı ki koyu sarı saçları nemli bir ıslaklıkla dalgalanıyordu. Aklına evinde karşılaşmış olduğu ıslak vücudu geldi. Gözlüğün yakıştığı parlak ela gözleri bir anda kendisine dönünce yakalanmış gibi kalbi güm güm atarken sırtını doğrulttu. Panikle çarpan göğüs kafesiyle çaktırmadan derin derin nefesler almaya çalıştı
"Ne oldu? Bir stresli gördüm seni bugün?" Oyunbaz bakışları Anıl'ın içine içine bakıyor, aklını bulandırıyordu.
"Sana öyle gelmiş." diye mırıldanıp umursamazca omzunu silkti.
Baran kitaplıktan aldığı kitapla yanına adımlarken hâlâ muzipçe bakıyordu. Üstüne gelmesi Anıl'ı tekrar gererken Baran elindeki kitabı sallayıp dibinde bitti. Kokusu şimdi her bir yanındaydı. Sanki sadece Anıl'ın koklayabilmesi için soluduğu havaya sıkılmıştı. Öyle güzel öyle keskindi.
Hemen hemen aynı boyda olduklarından direkt birbirlerinin gözlerine baktılar. Kahveleri elalarla kesişirken aklının uçmaya müsait olduğunu korkuyla fark etti. Ne Anıl ne Baran bir şey derken aralarında garip bir an oluştu. Sessizce birbirlerine bakarken en sonunda aklının kontrolünü eline almayı başaran Anıl bir adım geri çekilip onun çekim alanından çıktı. "Ne var? Çok mu okumak istiyorsun şaşırdım ama alabilirsin." dedi dalgayla.
Aynı şekilde karşılık veren Baran alt dudağını ısırıp bıraktı. "Yok kendim için değil senin için diyorum. İstersen ben de sana bunu anlatayım. Hiç okuyup zaman kaybetmene gerek yok."
Bir anda kitabın kapağını Anıl'a çevirdi. Kitap; Freud'un Cinsellik Üzerine adlı kitabıydı.
Bezginlikle gözlerini kapatınca Baran'ın ona nasıl istekle baktığını fark etmeyen Anıl bir hışımla kitabı alıp aynı hızla kitaplığa soktu.
"Kes dalgayı da kitaplarını çıkar bakalım. Anıl abin sana ihtiyacın olan dersleri anlatsın." Abi kısmını alaylı bir tınıyla vurgulamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmura Aşık (BXB)
Ficção AdolescenteKendisine emanet edilen kedilere bakmak için arkadaşının evine giden Anıl, arkadaşının küçük kardeşi Baran'ı orada bir erkekle görür. İkili arasında küçük bir sır olarak kalacak bu konu iletişimlerini artırır. Baran: O gün hayalet görmüş gibi olduğ...