Anıl ondan hiç ayrılmak istemeyerek bırakmamıştı. Yanına gelirken arkadaşından apar topar ödünç aldığı arabayla Baran'ı kendi evine götürüyordu şimdi. Gözleri sürekli yanındaki koltukta, ıslak bir kedi gibi uysalca yola bakan çocuğa dönüp duruyordu. İçinden aptal gibi sırıtmak geliyordu.
Bunu ne kadar tutabildiği tartışılırdı tabi. İçi içine sığmıyordu. Kalbi heyecanla doluydu. Bundan sonra yaşayacakları günlerin bilinmezliğiyle merak ve duygularını saklamak zorunda kalmayacağı gerçeği hayatında ki en büyük yenilikti. Normalde onun 'beni ilk günden eve mi atıyorsun' şeklinde kendisine takılması gerekirdi; ama Baran'da anın etkisiyle garip bir utanç seziyordu. İşte bu ilginçti.
Gözüne o kadar tatlı geliyordu ki arabayı kenara çekip tadını bir kez aldığı ve asla doyamayacağı dudaklara tekrar kapılmak istedi. Islak ve üşümüyor olsalar yapardı da ama vakit kaybetmek istemedi.
Elini radyoya uzatıp açtı. Baran'ın dikkati aniden arabaya dolan müzik sesiyle dağılıp Anıl'a döndü.
Anıl gülümseyip dikkatini tekrar yola verdi.
"Dünya döner tek bir yana, aşk durdukça doğsun diye gün bir daha
Ben de döndüm tеkrar sana aşk durdukça sönmek için yana yana..."
Baran ardına yaslanıp kendisine bakarken mayışıkça "Merak ediyorum eğer kıskanmasaydın gelir miydin hiç?" diye sordu.
Anıl, omzunu silkti. "Gelirdim çünkü konu sen olunca ben, ben olmaktan çıkıyorum." Güldü. "Muhtemelen biraz daha kendi kendime üzülürdüm ama mutlaka özlemim bu savaşı kazanırdı. Hem sadece kıskançlık da değil ki," Nefesini düzenlemek için kendine bir saniye verdi ve devam etti. "Seni özlemiştim."
Baran'ın yüzü onu özlediğini söylediği gülümsemeyle aydınlandı. Gözleri sıcacıktı. İlk defa onun birisine böyle baktığına şahit oluyordu ve bu şanslı kişi kendisiydi.
Ona soracağı soruyu unutturan aşk dolu ifadesiyle iyice şapşal bir aşığa döndüğünü düşündü Anıl.
Dakikalar sonra eve geldiklerinde hızlıca içeri girdiler. Evin içi sıcacıktı. Ama ikisi de sırılsıklam bir halde titreyerek birbirine bakıyordu. Loş ışıktan kurtularak evinin aydınlığına kavuşunca kızarmış ela gözlerin, ıslanıp birbirine girmiş kumralların tatlılığına dayanamayıp hızla dudaklarını öptü.
Baran ona karşılık verip beline sarıldı. Aceleci bir hızla öpüşürlerken Anıl öpüşmeyi derinleştirmeden zorlukla ayrıldı. Gözlerinin içine bakan Baran'a kısık sesle konuştu. "Sana kıyafet vereceğim, titriyorsun bir an önce duşa gir."
Baran iç çekip kollarını çözdü. "Sanki sen farksızsın." diye mırıldanışını görmezden gelip yatak odasına gitti. Dolaptan temiz kıyafet ve kullanılmamış iç çamaşırı çıkartıp sessizce onu izleyen Baran'a verdi.
Ama elini bırakmayan Baran özlediği hin bakışlarla bakıp gülümsemişti. "Sen de gelsene."
Anıl'da aynı şekilde gülümseyip göz kırptı. "Sonra." Boşta kalan eliyle gözünün altını okşayıp yanağını öptü kokusunu içine çekerek. "Hadi oyalanma."
Baran banyoya gittikten sonra mutfağa gidip ısıtıcıya su koydu. Baran ise oyalanmadan çıkmıştı. Bir havluyla saçlarını gelişi güzel kurularken yanına geldi. Usulca arkasından dolanıp Anıl'ın ıslak ensesini okşadı. İrkilen Anıl'la gülümsemişti. "Git ben hallederim." dedi kahve yapacağını tahmin ederek.
Anıl yanından istemeye istemeye giderken Baran ardından "Oyalanma." diye seslenmişti.
Islak kıyafetlerden kurtulup sıcak suyun altında bedeni rahatlarken dediği gibi oyalanmadan çıktı. Gece boyu olanları, söylediklerini ve bu zamana kadar yaşadıkları her şeyi düşündü. Hiçbir anından pişman değildi. Baranla yüzleştikten sonra kalbinde ki ağırlık kalkmıştı. Şimdi de bir an önce kumralın yanında olmak onunla doyasıya konuşmak istiyordu.
Mutfağa girdiğinde Baran'ın dumanı tüten kahveleri kupalara döktüğünü gördü. Göz göze geldiler. Üstünde en sevdiği yeşil tişörtüyle gözlerinin rengi ortaya çıkmıştı. Elindeki bardağı Anıl'a uzattı. "Al bakalım şampiyon."
Elindeki kupayı alırken ondan gelen kendi duş jelinin kokusu içini bir hoş etti. Aşk böyle bir şey miydi? En ufak aitlik hissettiren bir şey insanı mutlu ediyordu.
Beraber koltuğa geçip oturduklarında bir bacağını altına alıp Baran'a döndü. Biraz kendimi anlatabilir miyim sana? Hiçbir soru işaretin kalmasın istiyorum." Meraklanan kumral çocuk başını salladı hafifçe. "Anlat bana."
Anıl nerden başlayacağını bilemedi ama konuşmak istiyordu. Sanki bir anda dilinin kilidi çözülüvermişti. "Önceleri tatlı atışmalarla başladı biliyorsun, ablanın arkadaşı olmamın sorumluluğuyla mesafe koymam gerekiyordu. Aramızda ani gelişecek bir kıvılcım hata olurdu."
Dalgınlıkla Baran'ın alnına dökülen nemli tutamları okşadı parmakları. Baran bu hareketle başını koltuğa yasladı. "Ben kendimi çektikçe sen şaka da olsa bana gelmeye devam ettin. Ben mesafe koydukça daha da samimi olduk. Sonra alıştım işte sana. Bugün bir şey olsa da ona anlatabilsem, bir hata yapsam da bana takılsa yine diye düşünür oldum. Şakaların ya gerçek olsaydı diye minik hayaller kurmaya bile başladım elimde olmadan." sonra kendiyle dalga geçercesine güldü. Baran'da duyduklarından son derece memnun olarak gülümseyerek bakıyordu ona.
"Beynimi istila ettin."
Baran başını daha da yaklaştırdı. Şimdi Anıl'ın kokusunu soluyacak kadar ona yakındı. Alttan alttan ona bakıp güldü. "Sen de benimkini istila ettin amına koyayım. Her gün acaba ne yapsam da Anıl'ı delirtsem ne yapsam onunla konuşmaya devam ederim diye."
Anıl gülerek başını eğip dudaklarına küçük bir öpücük kondurup hemen geri çekildi yoksa dudaklarına dalıp konuşmasına devam edemeyecekti.
"Görüştüğümüz zamanlarda güzelliğine, bende hassasiyet oluşturan kokuna, gözlerini kocaman açıp heyecanla bir şeyler anlatmana içim gidiyordu. Sımsıkı sarılıp bırakmamak istiyordum. Sonra zamanla sana dokunabilecek herkesi kıskandım. Senden bir ışık alınca ise her şey daha da dayanılmaz oldu. Ödüm koptu benden vazgeçeceksin diye. Öylesine, diğerleri gibi bir heyecanım diye."İç çekti. "Hatalarımı ikimiz de biliyoruz ama inan ki çok mutlu edeceğim seni sevgilim. Bana inanıyorsun değil mi?"
Sevgilim derken sesi titremişti. Baran'ınsa onu izleyen gözleri...
Baran'a bugün her ne oluyorsa yine tek kelime edemedi. Duygular ağır geliyordu, kısık sesle "İnanıyorum evet" dedi.
"Şimdi sarılabilir miyim doya doya özgürce?" Baran kalbi hızlanırken cevap olarak yanına sokuldu sevgilisinin.
Başını Anıl'ın boynuna yaslayıp doya doya kokladı sevgilisini. Sürekli portakal kokusundan dem vuran Anıl kendi kokusunun farkında mıydı acaba? İçine çektiği koku onu rahatlatırken kollarını sımsıkı sardı ona.
"Senin de söylemen gereken bir şey yok mu?" Anıl'ın beklenti ve küçük bir heyecanla sorduğu soruyla boynuna sokulu yüzünde ki yumduğu gözlerini açtı. Bir an aklına gelen şeyle doğrulup Anıl'ın parlak kahvelerine baktı. Boğukça cevap verdi. "Seni seviyorum."
Dudakları yavaşça birleşirken üst dudağını zevkle emip küçük küçük ısırdı. Anılın dudaklarını iştahla yalarken Anıl'da aynı istekle dudaklarını yalayıp emiyordu. Başını yana eğip öpücüğü derinleştirirken dilini diline sürterek belindeki eliyle onu iyice kendine çekti. Çıldıracak gibiydi. Zihnini toparlamak için bir nefeslik boşluk bırakarak ayrıldı dudaklarından. Ama gözleri hala kızarmış dudaklardaydı.
Anıl yaramazca dudaklarını birbirine sürterek bastırırken zorlukla konuştu. "Ben de senin endişelerini yok edeceğim zamanla. Çünkü ben de ilk defa birisine karşı böyle hissediyorum. Kısa zamanda nasıl oldu bilmiyorum ama sana çok değer veriyorum. Bu yüzden seni üzmemek için elimden geleni yapacağım Anıl."
İki sevgili o gece sabaha kadar sohbet ettiler. İlk karşılaşmalarından tutun derslere kadar bile her şeyden bahsettiler. Bazı anlar aralarındaki durdurulamaz çekime kapılıp öpüşüp koklaşarak birbirlerinin dokunuşlarında sırılsıklam aşık olmanın dayanılmaz mutluluğunu tattılar. Gece sabah olurken en son birbirlerinin kollarında uyuyakalmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmura Aşık (BXB)
Novela JuvenilKendisine emanet edilen kedilere bakmak için arkadaşının evine giden Anıl, arkadaşının küçük kardeşi Baran'ı orada bir erkekle görür. İkili arasında küçük bir sır olarak kalacak bu konu iletişimlerini artırır. Baran: O gün hayalet görmüş gibi olduğ...