Seungmin, Changbin'in tüm gün boyunca sessiz kalıp, kimseyle konuşmamasını bıkkınlıkla izliyor, izlerken bir yandan da söyleniyordu. Kısa olan az ileride, çaprazında kalan bankta tek başına oturmuş, kulağında kulaklıklar takılı bie şekilde yerdeki çimleri izliyordu. Saat henüz 13.04 olsa da ikisi bugün epey yoğundu. Bu yoğunluğa rağmen Jisung'u bir kez bile Changbin'in yanında görmemişti Seungmin.
"Çimlerle mi aşk yaşıyor bu?"
Birden gelen ses ile kafasını Changbin'den çevirdi. Tam karşısında duran Hyunjin, kısık, iğrenme ifadesi dolu gözlerke Changbin'e bakıyordu. Seungmin daha fazla çocuğu göz hapsine almamak, aldırmamak için Hyunjin'e doğru konuştu:
"Senin dersin yok muydu?"
Hyunjin, gelen soruyla hızlıca arladaşına baktı. Aslında vardı hem de cidden gitmesi gereken bir dersi vardı. Ancak yapması gereken hayırlı işten dolayı Seungmin'e yalan söyledi.
"Yok aşkım, biraz önce çıktım ondan"
Seungmin başını salladı yalnızca. Tekrar gözleri ister istemez Changbin'e kaymış, büyük olanın düşünceli yüzünde gezinmişti. Hyunjin ise saatine bakıp duruyor, planı başlatmak için bekliyordu. Ama önce ateş için ortamı hazırlması gerekiyordu.
"Jeongin ile konuştunuz mu?"
Seungmin duydukları ile Hyunjin'e çevirdi başını. Ne için konuşacaktı ki? Hyunjin diğerinin bu tavırına yalandan da olsa oldukça inandırıcı bir şaşırma nidasıyla karşılık verdi. Seungmin, sarı saçlının tepkisiyle kaşlarını çattı.
"Çocuk o kadar yardım etmiş Seungmin! Teşekkür bile etmedin mi?"
"Teşekkür ettim?"
"Onu bir kahve içmeye çağırdın mı? Yoksa kuru kuru 'özür dilerim yaaa' mı dedin?"
Taklit ederken bir yandan ellerini abartıyla sallamıştı Hyunjin. Seungmin arkadaşının ne yaptığını anlamıştı ancak o bunları düşündükten hemen sonra Hyunjin konuştu:
"Hayır Seungmin. O yüzden yapmıyorum. Çocuğa ayıp etmişsin o yüzden söylüyorum"
"Tamam Hyunjin. Bir ara gördüğümde gideriz kahve içmeye."
Hyunjin, Seungmin konuşurken masanın altına sakladığı bileğine çevirdi gözlerini. Tam zamanı.
"Tamam işte götür onu şimdi"
"Şimdi mi?"
"Hey Jeongin!"
Seungmin, arkadaşının birden bağırmasıyla elini alnına vurmuş, şaşkınca ikiliye bakan küçüğe çevirdi gözlerini. Jeongin gülümsemiş elindeki bilgisayar çantasını daha sıkı tutmuştu heyecanla. Yanlarına yaklaştığında Seungmin gülümsemiş, yanındaki Hyunjin'e vurmamak için büyük bir çaba göstermişti içinde.
"Merhaba Seungmin ve Hyunjin hyung?"
Hyunjin ne diyeceğini bilemeyen Jeongin'e sanki dünyanın en tatlı şeyi gibi bakıp, konuştu heyecanla.
"Demiştim ya sana bana hyung demene gerek yok, her neyse ben sana şeyi soracaktım aslında... iki gün sonra ki partiye gidecek misin?"
Jeongin kafasını iki yana olumsuzca salladı. Hyunjin kaşlarını çattı hafifçe. Planı mahvolmamalıydı.
"Neden ki?
"Bir maket projem var ve grup arkadaşlarımdan biri son anda vazgeçti. Bu yüzden... Meşgul olacağım"
Hyunjin onu dinlerken gülümsedi. "Seungmin sana yardım eder!"
Seungmin kaşlarını çattı. Jeongin onub bu ifasesiyle hızlıca ellerini olumsuzca bir sağa bir sola salladı. "Hyunjin gerçekten gerek yok, ben hakledeceğim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yang Jeongin's House || Seungin
Fanfiction"Ev her zaman kaldığın, yaşadığın yer değil, bazen kalbinde yaşattığın kişidir" İlk bölüm hariç düzyazı |Ara Verildi|