Seviyordum, hem de her şeyden çok. Efsun hayatıma girdiğinde sanki bana renkler bahşedilmişti. Her şey cıvıl cıvıl, adeta güneş gibi doğmuştu. Onun benden korktuğu ilk anda bile ona kıyamayacağımı anlamıştım.
Ceylan'ın aramasıyla gerçekliğe döndüm. Keşke beni o arasaydı.
Ceylan: "Abi, peri kızı beyaz melek olmasın, annem gibi olmasın, bizi bırakmasın. Kurtar abi peri kızını."
O an zaman durdu, içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Etraf, annemin beyaz melek olduğu zaman gibi kokuyordu. Ama o peri kızıydı, beyaz melek olmak istemezdi ki.
Ceylan: "Abi, peri kızı beyaz perinin kırmızıya döndü, abi annemiz gibi oldu. Yetiş abi, kurtar onu, sonu annem gibi olmasın, olamaz, olmamalı. Bizi bırakamaz abi, bırakamaz. Ben bir kişiye daha böyle bir ölümü yakıştıramam, abi çabuk..."
Son sözleriyle sesi gitgide kısılmıştı, biliyordum o da kıyamıyordu.
Koray'ın bana seslenmesiyle kendime geldim. Faysal'ın ciddi bakışları ve Koray'ın "Kalk abi, yetişmemiz lazım" demesiyle ayağa zar zor kalktım. Peri kızı bizi bırakmazdı ki, yapmazdı; o şakasını bile yapmayı sevmezdi. Gidiyorduk, bilinmez bir geceye ama bildiğim bir şey vardı: Tek giden peri kızı değildi.
---
**GEÇMİŞ**
Her zamanki gibi ters tarafımdan kalkmıştım. Etraf borcunu ödemeyen dünya kadar insan kaynıyordu. Borç alanlar ve borcuna sadık olmayanlar... Her şey sözde bu kadar basitti, ama gerçek asla böyle değildi. Şirketteki işlerimi halledip, borç verdiğim insanların yanına gidip onları tehdit ediyor olmak, onlardan değerli şeyler almak kolaydı bir tefeciye göre; ama bir iş adamı için bu lanet işe bulaşmak istemezken, bana miras kalmıştı ve bu dünyanın en kötü şeyiydi. Bu yolda tek başıma değildim, yanımda olanlar ise zaten en yakınlarımdı. Doğduğumuz gün bu kader bize çizilmişti ve biz bu kaderin altında eziliyorduk.
Şirketteki işlerim bu gün erken bitmişti. Şirketten çıkıp arabama binmiş ve bizim mekana gidiyordum. Ben, Faysal ve Koray mekanda buluşup, kimin bize ne kadar borcu var, kimin ödeme tarihi geçmiş, hepsini hallediyorduk. Babalarımız küçüklükten arkadaştı, haliyle biz de öyleydik; üç koca aile, üç sıradan ama bir o kadar pis adam ve sonucunda bize boyun borcu gibi kalan bir iş.
Sonunda mekana varmıştım. Beni kapıda karşılayan sürü halindeki adamlar, bizi korumak için buradaydı, ama onların içinde bile bize borcu olan çoktu. Bize bedel ödüyorlardı.
Faysal: "Bir an hiç gelmeyeceksin sanmıştık, Kayra bey."
Kayra: "Bir dur be oğlum, gelir gelmez lafları diziyorsun."
Koray: "Eee, bu işler şirket yönetmek kadar kolay mı sanıyorsunuz, Kayra bey?"
Kayra: "Sende başlama Koray. Parayı karıyla kızla yiyeceğinize, benim gibi kafayı kullanın da iş kurun kendinize. Okul okudunuz o kadar sene."
Faysal: "Yok be oğlum, bize bu zor geliyor, ona nasıl uğraşalım?"
Koray: "Bize değil, sana zor geliyor Faysal. Silahçılık oynayacağına bir iş kursan, bize de hayrın dokunurdu belki."
Faysal: "Benim kendime hayrım yok, size mi olacakmış? Hem sen diyorsun 'belki' diye, sanki sen çok iyi bir iş yapıyorsun."
Koray: "En azından götümüzü kolluyorum."
Kayra: "Neyse gençler, kavganızı sonra edersiniz. Şimdi ise dönelim."
Koray: "Aynen abi, yoksa bu Faysal susmayacak."
Faysal: "Hoşt köpek, ne ara çok konuşan ben oldum?"
Koray: "Neyse ne, abi şimdi bize borcu olan Hakan Vural adında bir eleman var. İyi bir işte çalışıyor, ayrıca eski doktormuş."
Kayra: "Şu an ne yapıyor peki bu adam?"
Koray: "Şu an bir şirkette pazarlama bölümünde, ama biraz paraya ve kumara düşkün bir insan. Zaten o yüzden doktorluğu bırakmış. Zamanında da çift okul okumuş, iyi yatırım yani. Bir eşi ve bir de üvey kızı var, lise son sınıf, zeki ve başarılı biri."
Kayra: "Gerçekten kumar için mi, yoksa parayı kızın okulu için mi alıyor? Biz zaten belli kişilere burs veriyoruz. Okul için borç istiyorlarsa ve doğruysa, zaten takibini de yapıyoruz."
Koray: "Abi, kim üvey kızı için yardım eder ki? Kumara düşkünse eğer..."
Kayra: "Sende haklısın. Peki, bu adamın ev adresi ne? Bir gidip uğrayalım bakalım."
Koray: "İzmir Çeşme'de oturuyorlar abi. Bahçeli, geniş, iki katlı müstakil bir evleri var. Baya varlıklılar ama adamın niye borç aldığı kısmı saçma geliyor. İşte bizimkilerden Emir ile Mert var, seni orada bekliyorlar. İzmir'e yaklaşınca arar, tam yerini öğrenirsin evin."
Kayra: "Tamam, ben gidip bir görüşeyim Hakan ile, biraz gözünü de korkutayım borcu için."
Koray: "Hadi, yolun açık olsun abi."
🧚♀️
İzmir'e geldiğimde beni adamlarımdan birkaçı karşılamıştı.
"Hoş geldiniz, Kayra Bey. Adamlarımız Hakan Vural'ın tam yerini tespit ettiler."
"Nerede oturuyormuş peki?"
"İzmir Çeşme'de, iki katlı bahçeli müstakil bir ev."
"Hemen gidelim oraya, kendisi ile uzun uzun konuşmak istiyorum."
🧚♀️
Bir saatlik bir yolun ardından sonunda evi bulmuştum ve onu içerde görünce işimin kolay olacağı için sevinmiştim.
Beni görmesiyle adeta donup kalmıştı, sonra hemen kendini toparlayıp gülümsemişti. Niye gülüyordu ki? Belki canını alacaktım.
"Hoş geldiniz, Kayra Bey, buyurun içeri geçin."
Sevsinler senin o tatlı canını, salak herif. İlk anda bile canımı sıkıyordu bu adam. Benim ne diye buna borç vermiştik lan biz?
"Buyurun, oturun şöyle, ben hemen geliyorum."
"Otur sende, nereye gidiyorsun? Seninle konuşmak için geldim ben."
O esnada içeriye bir kadın girdi.
"Hayatım, kim gelmiş?"
Beni görmesiyle biraz durmuş ve öylece bakmıştı.
"Sizinle daha önce hiç tanışmıyorduk."
"Hayır, sanmıyorum. Ben eşinizi tanıyorum sadece."
Demenle kadın koltuğa oturup pür dikkat bana bakmaya başlamıştı. Bir süre sonra ben de konuya girmiştim zaten.
"Hakan, buraya neden geldiğimi az çok tahmin ediyorsundur. Benden senetle borç aldın ve iki ay beklememize rağmen hala geciktiriyorsun ve ödemiyorsun. Tahminen ne zaman ödeyeceksin? Yoksa borcuna sadık bir adam değil misin?"
Cümlemi bitirmemle eşinin ayağa kalkıp bağırması bir oldu.
"Ne saçmalıyorsunuz siz? Benim kocamın borçla harçla işi olmaz, gayet parası vardır onun."
"Aysel, lütfen sus iki dakika, Kayra Bey ben..."
"Ne demek iki dakika sus, Hakan? Yalan atıyorlar sana."
"Aysel Hanım, lütfen susar mısınız? Bu kocanız ile benim aramda bir mesele. Evet, Hakan, sen ne?"
"Ben şu an borcunuzu ödeyemem."
"Ne demek borcunu ödeyemezsin?"
Tam sinirle ayağa kalkacakken içeriye giren kızla ona bakakalmıştım. Kız da bir bana bir de Hakana bakıyordu, belli ki onu da burada görmeyi planlamıyordu. Bu sessizliğin uzadığını düşünerek konuştum.
"Kızını ver o zaman."
---
Evet arkadaşlar, ilk kurgum ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın lütfen. Görüşürüz canlarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Melek
ActionHayat biz bazı şeyleri kabul edene kadar çok çabuk geçiyordu ve biz hissettiğimiz gibi yaşamamız gerektiğini kavrayana kadar bir şeyleri kaybediyorduk ve bu bazen hiç gitmesini istemediğimiz insalar olabiliyordu. Hislerimi kabul ettiğim anda oldu he...