EFSUN
Odamın camından içeri sızan güneş ışığı ile uyanmıştım. Fakat elimde bir ağırlık hissettim; kafamı yan çevirdiğimde, Kayra'nın elimi tutmuş ve bir kolunu bükerek kafasını koymuş olduğunu gördüm. Dün yaşananlar aklıma geldi ve şimdi yan yana uyuyorduk. Ona bakarken düşüncelere daldım. Acaba gerçekten dediği gibi miydi? Tefeci olmaktan hoşlanmıyor muydu? Ne olursa olsun, ikimiz de hata yapmıştık. Hatanın büyüğü bende olabilir; o sadece kalbimi kırmamak için mesafeli davranmıştı. Ama şimdi buradaydık, dip dibe, ve o ne zaman geldiğini bilmediğim bir saatten beri yanımda rahatsız bir şekilde uyuyordu.
Az sonra hareketlenmesiyle uyanmasına yardımcı oldum. Gözlerini yavaşça açarken beni görünce şaşırmıştı.
"Şey... seni burada böyle görünce rahatsız olmuşsundur diye uyandırmak istedim," dedim.
"Gece ne olur ne olmaz diye sana bakmaya gelmiştim. Tam giderken elimi tutunca, yanında biraz durmak istedim ama uyuya kalmışım," diye yanıtladı Kayra.
"Anladım, sorun değil. Hadi aşağı inelim de kahvaltı yapalım,"
"Tamam, sonra da senin şu oda işini halletsek ya," dedi Kayra.
"Olur, bana fark etmez,"
Odadan çıkıp aşağı indim. Merdivenin sonuna geldiğimde ise masada tam karşımda bana bakan sevimli bir kız gördüm.
"Hey, merhaba. Ben Ceylan. Seninle bir türlü tanışma fırsatımız olmadı," dedi gülümseyerek.
"Ben de Efsun, tanıştığımıza memnun oldum. Kayra'nın kardeşi misin?" diye sordum.
"Evet, abim oluyor. Otursana, kahvaltı yapalım beraber," dedi Ceylan.
Karşısına geçip oturdum. Kahvaltı yapmaya başladıktan bir süre sonra Kayra da geldi.
"Ceylan, Efsun ile tanıştınız mı?" diye sordu.
"Evet, tanıştık abi, ama pek konuşmadık. Kahvaltıdan sonra kahve içer konuşuruz," dedi Ceylan.
"Kahvaltıdan sonra biz alışverişe çıkacağız. İstersen sen de gel, ben sonradan işe geçerim. Belki,"
"Bana fark etmez, Efsun da isterse gelirim,"
"Gelirsen sevinirim," diye yanıtladım.
"Sen İstanbul'a daha önce hiç geldin mi?" diye sordu Ceylan.
"Bir zamanlar burada yaşıyordum. Küçükken, altı yaşıma kadar buradaydım. Birkaç arkadaşım var burada," dedim.
"Sahi, sen kaç yaşındasın Efsun?" diye sordu Ceylan.
"Şubatın yirmisekizinde onsekiz yaşıma gireceğim. Lise son sınıfım," yanıtladım. "Peki sen?"
"Bende lise son sınıfım. Ne güzel, bende ocakın birinde onsekiz olacağım," dedi Ceylan.
"Yaa, ne güzel. Peki hangi liseye gidiyorsun?" diye sordum.
"Altan Koleji'ndeyim. Belki sen de oraya gelirsin, olmaz mı abi? Hem bana da arkadaş olur," dedi Ceylan.
"Olabilir aslında. Tek kalmazsın sen de," dedim.
"Tabii, Efsun da isterse oluruz," dedi Kayra.
"Aslına bakarsan, benim arkadaşlarım da o okulda. Bana zaten sık sık 'gel' derlerdi, ama nasip bu zamanaymış demek," dedim.
"Yaa öyle mi? Belki tanıyorumdur. Gerçi konuştuğum pek yok ama," dedi Ceylan.
"Belki bilirsin. Ezgi ve Öykü Asil var—"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Melek
AksiHayat biz bazı şeyleri kabul edene kadar çok çabuk geçiyordu ve biz hissettiğimiz gibi yaşamamız gerektiğini kavrayana kadar bir şeyleri kaybediyorduk ve bu bazen hiç gitmesini istemediğimiz insalar olabiliyordu. Hislerimi kabul ettiğim anda oldu he...