7

1.1K 69 11
                                    

Lütfen okumadan önce buraya yıldız bırakın.

Keyifli okumalar.

Ölmeden 40 gün önce öleceğimizi hissedermişiz. Peki ben ne zaman öleceğim? Çünkü her gün ölecekmiş gibi hissediyorum. Sanki gittikçe kendi dünyam daralıyor gibi..

"Sizler! Eğitilmiş askerlersiniz! Bu oyunu temiz oynamanız lazım!"

Pamir omuzları dik bir şekilde eğittiği 100 askerin karşısındaydı.

"Saha karanlık. Elinize verdiğimiz ışın silahların belirli süresi var. Eğer aklınızı da kullanırsanız oyunu bitirirsiniz. Geçemezseniz.. cezaya biz karar vereceğiz."

Aram elindeki bardağı çevirirken dikkatle önündeki adamlara bakıyordu. En iyi olanlar İtalya'ya göreve gideceklerdi. Kötü olanları eğitmeye devam edeceklerdi.

"İki saatiniz var! Elinizden gelenin en iyisini yapın. Size güveniyoruz."

Melisa Erdem

Elimdeki son mamayı da kedinin önüne katıp başını okşadım. Deli kedi. Uzun zamandır aç kalmış gibiydi. Hiç kimse yemek vermemiş. Gerçi hep obur bir kediydi ama incecik kalması gözümden kaçmamıştı.

Ayağa kalkıp üstümü düzenledim. Kediye son bir bakış atıp bahçenin çıkışına ilerliyordum ki duvara yaslanmış beni izleyen Oğuz ile göz göze geldim.

"Bu kadar temiz olma."

Korkuyla bir adım geriledim. Gülümseyip bana doğru yaklaştı. Fazla iri birisiydi. Tarzı renkliydi ve her yerinde takılar vardı. Ağzındaki sakızı patlatıp eğildi.

"Korkma. Issırmam. Daha değil."

Yutkundum. Ne istiyordu? Tekrar bana dokunursa, bu sefer Aram'da yoktu. Çevreme bakındım telaşla. Kimse yoktu. Gözlerimi kapatıp hızla açtım ve dik durmaya çalıştım. Hayır. Bu sefer izin vermeyecektim.

"Fazla gözüme batıyorsun Dilsiz. İyi anlamda mi kötü anlamda mı onu da öğreneceğim. Çok yakında."

Nefesini bana üflediğinde irkildim. Fazla dibimdeydi. Bu bile rahatsız ediyordu. Tekrar güldü. Son bir bakış atıp ıslık çalarak yanımdan uzaklaştı.

Bu nasıl bir kafaydı ya? Cidden bu çocuktan uzak durmalıydım. Gidişini izlerken telefonumun zil sesiyle kendime gelip çantamdan çıkardım. Ekranda yazan Aram yazısıyla derin nefes alıp verirken biraz bekledim. Bilmem kaçıncı çalışta açtığımda soğuk sesi bedenimi titretti.

"Bir daha geç açarsan o telefonu kırarım."

Göz ucuyla etrafa bakındım. Yoktu. Şükür.

"Kapının önünde bekle."

Telefon kapandığında gözlerimi kapattım. Allah'ım sesi çok korkunç geliyordu. Kesin bir şey yaptım.

Hızlı adımlarla okul kapının önüne geldim. Kimse yoktu. Durduğum yerde bir bacağımı aynı ritimde oynatırken etrafıma bakınıyordum.

Bir anda siyah lüks bir araba önümde durdu. Penceresi yavaşça açıldığında Aram'ın kızarmış gözleriyle bakıştım.

"Bin"

Hiç bekletmeden bindiğimde arabayı normalden hızlı sürmeye başladı. Konuşmuyor, bana bile bakmıyordu.

Onu inceledim. Çenesi kasılmış, gözleri kızarmıştı. Bir şey olduğu kesindi. Gözlerim direksiyonu tutan kanlı elini gördüğümde korkuyla konuştum.

"E-lin?"

"Kes sesini!"

Bir anda bağırmasıyla irkildim. Beklemiyordum. Bana hiç bağırmazdı.

SuskunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin