1. bölüm

817 97 113
                                    





Ben Jungkook. Yirmi iki yaşında, yaşadığım sürüde herkesi kıskandıracak güzelliğe sahip bir omega'yım. Özgüvenim yüksek, ailemin göz bebeği, babamın gururu Jeon Jungkook.

Yalan...

Bunlar içinde tek doğru olan güzelliğim ve özgüvenim. Ailemin bana olan hayranlığı da sevgisi de olgunlaşmaya başladığım ve kimliğimin omega olduğunu öğrendikleri güne kadardı.

On beş yaşında ilk kızgınlığıma girdiğimde omega olduğum ortaya çıkmış ve onlar için mide bulandırıcı utanç kaynağı olmuştum. Bu yüzdendir ki, her türlü hakarete ve aşağılamalara maruz kalmıştım.

Kimse bana karışamazdı, asla kendimi ezdirmezdim ama söz konusu aile dediğim insanlar olunca elim, kolum ve dilim bağlanıyordu. İşte şimdi yine o günlerden biriydi.

"İstemiyorum" dedim yine günlerdir olduğu gibi ama asla beni dinleyen olmadı. Evlenmek istemiyordum, özellikle de kendini bir halt sanan sürü liderinin azgın ve karaktersiz oğluyla evlenmek istemiyordum.

Ama sesimi duyan yoktu.

"Sana fikrini soran olmadı! Alfa Min-ho ile evleneceksin, buna mecbursun! Şimdi odana defol ve ben haber vermeden çıkma"

"Peki"

Sadece 'peki' diyebildim başka söyleyecek cümlem yoktu. Ne yaparsam yapayım düşüncelerinden vazgeçmeyecekti ve bende ona laf anlatmaktan bıkmıştım. Sessizce odama girip yatağıma uzandım ve düşünmeye başladım.

Ben bu yaşa kadar ailem tarafından her türlü hakarete ve eziklenmeye sessiz kalmıştım, ama evlilik olamazdı. Ben hayallerimdeki beyaz atlı prensimi bekliyordum ve ağzı kokan Min-ho'nun benim gibi güzel bir omega'nın hayatını karartmasına göz yumamazdım.

Olmazdı ben Alfa'mı, çocuklarımın babasını bekliyordum bu zamana kadar.

Ruh eşimin bir delta olduğunu öğrendiğimde ise herşey değişecekti..

*****

Aldığım odaya kapanma cezasından sonra lavaboya gitmek gibi kişisel ihtiyaçlarım dışında hiç çıkmamıştım içerden. Tabiki de kimsenin umrunda olmamış, açlıktan öldüm mü diye sorulmamıştı.

Ben yine umursamaz maskemi takmış, cezam bittiğinde ilk işim nehir kenarına gitmek olmuştu. Pantolonumun paçalarını sıyırıp yerim bildiğim Kaya'nın üzerine oturup ayaklarımı suya daldırmıştım.

Kollarımı geriye yaslayıp gözlerimi kapatırken huzuru iliklerime kadar hissetmiştim. Tepedeki güneş, kuş cıvıltılarına karışan su sesleri ve ayaklarımı içinde sallandırdığım ılık su..

Benim için huzurun tanımı buydu, ve birde yengem Yora'nın dizlerine yattığım zamandı...

"Omegam?"

İşte ben huzurluyum demiştim ya?? Siktir edin, huzur kim ben kim! Huzurumdan sıyrılarak gözlerimi açıp bana sırıtarak bakan herife bakmıştım.

"Ben senin omegan değilim Tanrı'nın cezası! Şimdi siktir git."

"Tch. Senin gibi naif ve zarif bir omega'ya küfür hiç yakışmıyor, biliyor musun?"

"Aaa gerçekten mi ya?? Hemen kendimi düzeltiyorum bekle."

Göz devirerek yanıtlamıştım onu ama Min-ho inatla kenarda durarak beni izliyordu. keşke o iğrenç yüzünü dağıtabilseydim..

"Çok tatlısın, biliyor musun omegam?"

"Şimdi sen söyleyince bir midem bulanmadı değil yani, onun bunun alfa'sı."

FORLORN-JİKOOK (Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin