Marin'in gidişinin ardından oturup ne yapacağımı düşünmeye başladım. Hemen kahvaltıya gitmezsem kısa bir süre sonra tekrar ziyaret edileceğimi biliyordum, ayrıca Marin'in kaçtığını çok geç olmadan öğreneceklerini de biliyordum. Burada kalıp hiçbir şey yapmazsam ilgim yok gibi görünebilirdi, ama Mark konuştuklarımızı duymuştu. Yine de Mark'ın beni koruyacağına inanıyordum ama boş bir inanca güvenemezdim. Marin'in arkasından gitmek de mantıklı değildi, ne tarafa gittiğini bilmesem de hızla yakalanacağını biliyordum. Hemen bir plan yapmam gerekliydi. Ama çok geçti.Mark çadıra girdiğinde hiçbir şey düşünmeye zamanım olmamıştı. Oğlan ellerini belinde kavuşturup tehditkar bakışlarıyla doğrudan gözlerime bakıyordu.
"Marin kaçtı değil mi?"
Bir şey söyleyemedim, söyleyemezdim. Ne yazık ki söylememe gerek yoktu, Mark yeterince şey biliyordu. Bıkkın bir nefes verip yanıma geldi ve eğilip çenemi tuttu, bakışlarını hala gözlerimden ayırmamıştı.
"Gidip arkadaşını bizim yerimize bulmak ister misin Ann? Çünkü bilirsin, kahvaltı saatinde bununla uğraşmak istemiyorum ve biz yakalarsak ne olacağını biliyorsun, maalesef bu kadarını öğrendin. O yüzden git, arkadaşını getir ve bu konu burada kapansın, kimseye zarar gelmeden. Anladın mı?"
Korkmuş bakışlarımı ondan çevirmeden yavaşça yutkundum ve titreyen dudaklarımla konuşmaya çabaladım.
"Nereye gittiğini bilmiyorum. Onu bulamam."
Mark çenemi bırakıp ayağa kalktı ve arkasını döndü.
"Ne yazık, biz aramak zorunda kalacağız o zaman."
Çadırdan çıkmak üzere olan Mark'ın arkasından bağırdım.
"Bekle! Tamam, onu bulacağım!"
"Acele etsen iyi olur, her saniye daha fazla uzaklaşıyor."
Mark çadırdan çıktığında hızla ayağa kalkıp çadırın arka tarafından çıktım ve koşmaya başladım. Marin'in görünmeyeceği bir taraftan gideceğini biliyordum, bu yüzden çadırların arkasında kalan yöne doğru koşmaya başladım. Kamptakilerin sesimi duyamayacağı kadar uzaklaştığımı düşündüğümde koşmaya devam ederken adını haykırmaya başladım.
"MARİN! MARİN NEREDESİN? BURAYA GELMEK ZORUNDASIN YOKSA ÖLECEKSİN!"
İleride çalılardan gelen bir ses duyduğumda yavaşladım, onun bir hayvan değil Marin olmasını umarak. Saçları dağılmış kan ter içindeki kız ardına kadar açık gözleriyle ağacın arkasından çıkmış bana bakıyordu şimdi, tıpkı delirmiş gibi görünüyordu.
"Beni yemeleri için onlara götürmene izin vereceğimi mi sandın? Arkadaşım olduğunu sanmıştım Ann."
"Marin kendine gel, iyi düşünemiyorsun."
"SEN BENİ YEMELERİNİ İSTERKEN İYİ Mİ DÜŞÜNÜYORSUN YANİ? HATTA DAHASI, BENİ YEMEK İSTİYORSUN!"
"SENİ YEMEK FALAN İSTEMİYORUM MARİN! Dinle, bu son şansımız. Mark seni geri getirmem için beni gönderdi, eğer elim boş dönersem seni aramaya çıkacaklar. Ama şimdi dönersek 2. bir şansımız olacak, Mark kimseye söylemeden konuyu kapatacak."
"Ona nasıl bu kadar güveniyorsun? O sadece manipülatif bir pislik! Beni ona götürmene izin vermeyeceğim!"
"Beni ona güvenmeye iten bir şeyler var, bilmiyorum. Sadece yaşamanı istiyorum Marin, şuana kadar ancak buraya koştuysan seni yakalamaları çok kolay olacak."
"Şimdi anlıyorum... Beni oyalamak için gönderildin! Etrafım sarıldı değil mi? Beni akşam yemeği yapmaya bu kadar meraklısınız?"
"Tabi ki hayır Marin! Sadece geri dönelim, iyi olacağına söz veriyorum."
"Şimdi!"
Ormanın içinde yankılanan bağırış ile ağaçların arkasından Marin'in etrafını çevreleyen 5 kişi çıkması bir olmuştu. Titreyen ellerim ve şaşkınlık içindeki gözlerim ile donmuş şekilde onu izlerken Marin etrafındaki 5 kişiyle dövüşmeye çalışıyordu. Aniden hemen arkamdan, kulağımın dibinden gelen bir ses duydum.
"Güzel işti Ann. İş birliği yapmakla iyi yaptın."
Dilim tutulmuş gibi sessizce olanları izlerken Marin çoktan yakalanmıştı, direnmesi bir şey değiştirmemişti.
"BANA İHANET ETTİĞİNİ BİLİYORDUM ANN! HEPSİ SENİN SUÇUN! UMARIM ÖMRÜN BOYUNCA BUNU AZABIYLA YAŞARSIN! SENİ LANETLİYORUM!"
Bir şey demek için ağzımı açtığımda bir parmak dudaklarımı bastırarak beni susturdu.
"Bir şey söylemene gerek yok, doğru olanı yaptın."
Diğerleri Marin'i kampa geri götürdüğünde sadece Mark ve ben kalmıştık. Sırtımı bir ağaca yaslamış hala olayları kavramaya uğraşıyordum.
"Marin dayanıklı değildir ama oldukça iyi dövüşür. Az kişi olsaydı hepsinden kurtulup kaçardı, yine de fazla ilermeyemezdi gerçi."
"Sen... Söylediğin bu değildi..."
"Ya sen de onunla kaçsaydın? Böyle bir şeyin riskini alamazdım."
Mark karşıma geçip bir kolunu başımın üzerine koydu.
"Seni sevdim Ann, gitmene izin vermeyeceğim. Bugün doğru şeyi yaptın, sessiz kalırsan hayatta kalırsın. Ve bana güvenmen konusunda,"
Kulağıma eğilip fısıldayarak söyledi son sözlerini, sanki etrafta duyabilecek biri var gibi.
"Doğru kararı verdin."
Geri çekildiğinde buz kesmiş gibiydim; kıpırdamıyor, zorlukla nefes alıyordum. Kendime gelmeye çalışırken Mark beni yavaşça çekerek ağaçtan ayırdı ve bileğimden tutarak kampa geri götürdü. Yürürken hiçbir duygu sergilemedim, durmadım, kaçmaya çalışmadım. Yalnızca Mark'ın beni götürmesine izin verdim. Kampa geldiğimizde çadırıma girdik, hala şokta olduğumdan beni sakince yatağıma oturttu.
"Kahvaltı için geç kaldın, yine de bir şeyler getiririm birazdan. Ne de olsa akşam yemeği yemezsin muhtemelen, değil mi?"
"Sen... Tam bir canavarsın."
"Bu genelde birilerinin son sözü olur."
Mark çadırdan çıkmak üzereyken omuz üstünden bana bakarak tekrar konuştu.
"Kıymetini bil."
***
Marin öldü, yani muhtemelen. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Önceki bölümde seçimler eksik geldi, dahası eşit sayıdaydı. Bu yüzden kısmen seçimi iptal ettim, bu bölüm sonunda da seçim yok.
Bu bölüm sizden tek istediğim kitaba prim yapmanız veya panonuzda paylaşmanız. Buraya kadar okuduysanız beğenmişsiniz demektir, gerisinin gelmesi için de daha fazla okuyucuya ihtiyacım var. Bu bir interaktif kitap ve eğer okuyucum olmazsa devam edemem, siz olmazsanız bu kitap da olmaz.
Okunma, oy ve yorumlar sonraki bölümün süresini etkiliyor, güzel okunursa sonraki bölüm birkaç gün içinde gelebilir
Hepinizi seviyorum, kendinize iyi bakın ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anne'nin Akvaryumu [İnteraktif Hikaye]
Misterio / SuspensoAnne'nin Akvaryumundasın. Ya da belki değilsindir. Bunu sen bile bilemezsin. Gerçekliğini kaybedeceksin. Burada aklını yitireceksin. Ama en önemlisi, bunları yapan kişi sen olacaksın. Seçimini yap, kararını ver ve hikayeyi belirle. Unutma burada her...