mattia vlad morleo & mauro paolo monopoli,
at the window, moanful breaths______
Kimyasalları tatmanın organiksizliği midemi bulandırıyor.
Simsiyah ellerime bakıyorum, ne de amansız bir katran.
Bu katranlık diyaframıma bulaşmış, kaburgalarımın aşağısı en derin koyulukta. Safir hattı faciası neden bunlara. Héloïse neden bunlara. Olsun diyorum, bu eğer bir Beata Viscera ise zihnimi öldürmeliyim önce.
Yıkanıyorum. Sabun ne işe yaramaz, suyu bile pisletiyor. Kabullenemiyor sarışınlığım, kanalizasyona akıp giden siyahlar beni mermere vuruyor. Bilincim açık, en deruni şekilde bu bilgiler; o gece kanalizasyonda başka siyahlar da ağırlanıyor. Gittiği yere kadar, balçığın içine.
O balçığı görmüşüm gibi dehşetler içindeyim. Ne yaptın diye haykırasım var, neden yaptın, neden bu kadar bendenizcisin, neden beni denizinden çabucak arındırdın?
Saatler boyu haziranın sonuna dek kaldım sanki o nil yeşili banyoda. Aktıkça yeniledim, aktıkça sabunu bıraktım, suyu kestim, arıza verdi her tel.
Kışım onlu onsuz geçti, baharım onlu onsuz ve yazım, sıcağıyla yamanlığımı bir işkence gibi kavuracağını içten içe bilmeme rağmen yine onsuz geçti. Onlu onsuzlar vücut sıcaklığımdan düşük sezonlarda kaldı. Şimdi yükseğim ve bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyor termometrem.
Temmuzdayız. Denize uzağım, çok uzağım. Alkolü de bıraktım artık. Alkolü deniz yaptığım anlara gülmekle, ağlamakla meşgulüm. İsmimden sonra ismi geçmiyor, o benim için artık bir Mandela etkisi.
Gerçek gibi düşündürüyor fakat değil. Elimi daldırsam boynuna içinden geçermişim gibi. Öyle ki elimi hiçbir zaman daldıramayacağım gerçeği cildimi rendeliyor.
İşim yok artık. En iyi tasarımcılardan değilim, başım boş. Âvâreyim.
İlhamım dudaklarının altındaki bendi, kendini tek celsede sildi ve artık yalnız bir çölüm.
Tek fark altın sarısı kumlar obsidyene bürünmüş.
Anlıyorum.
Obsidyen derken ne demek istediğini anlıyorum. Bu bir varış. Öngörüyor, beni çeviriyor koyuluğa. Biliyor içten içe, bu bağın toksik olacağını, bencilliğinden ötürü benim uzakta kalıp kararacağımı biliyor.
Histeri krizi gülüşü. Tutulmaz bedenim, sallana sallana kahkaha atıyorum. Su çoktan kapalı, yüzüme akmıyorlar. Yüzümden akanlar var. Hak etmediğimi bağırmak gibi bir istekle sızlanıyorum. Mevsimlerle beraber adımlarını öptüm, onu istedim lakin şimdi elimde bendenizcilik var.
Kaptanı o. Evi denizin karşısında, tasarımlarında soğuk mavilikler söz konusu. Öylesine işlenmiş ki içine kopamıyor. Yapışmış, illetimsi bir buhran. Seni tanımasaydım buhranı daha çok. Filizlendi iki gün önce içimde, son konuşmamızdan bu yana çok geçse dahi yeni yeni filizlendi. Tanımış olmayı dileyerek sarı saçlarımı bukle bukle yaptığım gecelerden tanımamış olmayı dilediğim ve hep siyah kaldığım gecelere.
Ne dinlemeyi bilir ne durmayı.
Zihnim yamuk. Karmakarışık bir çokgen, elmas şeklinde olmasını isterken binlerce yuvarlak çizgi. Mecbur bırakılan bir ilişkiyi varmış gibi göstermek dışında bir günahım varsa rögar kapaklarından taşayım diye dua ediyorum.
Bir kere dinle deyişlerim bu kadar indirgendiyse gururum bir daha barışmaz benimle diye düşünüp gülümsüyorum. Zira ben aşkı zirvede tutmayı bilip kollarımla onu sarmalaktan gocunmuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2b jeon's jewel
Fanfictiono gün dediklerini hatırlamadığını söylüyorsun ama uçmamıştın, ayıktın berceste taehyung. bana seni ezmemi söyledin. dokusu olağanüstü bir kağıt olmayı ve benim de kullandığım kalemlerden biri olup senin üzerinden insafsızca geçmemi istedin. başımı d...