komşunun gözü

104 13 6
                                    

adal

eve girdiğimde olanların farkındalığı bir anda yüzüme tokat gibi çarptı. iğrenme hissi vücudumu kaplarken adımlarımı hızlıca tuvalete yönlendirdim. babamla annem uyuyordu, abim de odasındaydı muhtemelen. kendimi tuvalete atar atmaz kapıyı kapatamadan klozete eğilip kusmaya başladım. basıncın etkisiyle gözlerimden akan yaşları durduramıyorken adım seslerinden abimin geldiğini duydum. yanıma çöküp sırtımı sıvazlamaya başlayınca sonunda boşalmış olan midemle klozetin yanına oturdum. titreyen ellerimle biraz tuvalet kağıdı alıp ağzımı silerken abim ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarımı silmeye çalışıyordu.

"ne oldu abicim? hasta mısın?" dedi usulca. ağlamam şiddetlenirken dokunuşundan uzaklaştım. al işte, dokunulma fobim tetiklenmişti tekrardan. tanrı bilir bu sefer ne kadar sürecekti.

"dokunmayayım mı? pekala,bak uzaklaştım." dedi geriye çekilirken. benim hakkımda her şeyi biliyordu, fobimin tetiklendiğini anlayacak kadar tanıyordu hareketlerimi.

derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışırken abimin telefonunun çaldığını duydum.

"efendim oğuz? evet abicim geldi merak etme." cevabı dinledikten sonra daha kısık sesle konuşmaya başladı, yanımda olsa da duyabilmek için enerji harcayamamıştım. 

telefonu kapattıktan sonra bana döndü. "oğuz geliyor, daha iyi misin şimdi? çay yapayım mı sana, boğazın acımıştır." başımı onaylar anlamda salladım. yanımdan kalkıp mutfağa yöneldiğinde ben de titreyerek kalkıp elimi yüzümü yıkadım. mutfağı es geçip balkona geçtim ve bir sigara yaktım. titremem asla geçmiyordu ve çok yorgun hissediyordum ama asla uyuyamayacağımı bilecek kadar çok atak geçirmiştim. sigarayı derince içime çekerken abim elinde iki kupayla balkona girmişti. bilerek benden en uzaktaki sandalyeye oturup elindeki çaylardan birini önüme koymuştu. kupayı elime alıp sıcaklığın kansızlıktan donan ellerimi ele geçirmesine izin verdim. biraz üfledikten sonra bir yudum aldım, papatya çayıydı.

birkaç dakika sessizlik içinde oturduktan sonra tekrar abimin telefonunun çalmasıyla ayağa kalktı. oğuz gelmişti muhtemelen. birkaç saniye içinde ikisi birden geri geldiğinde oğuz'un patlamış dudağı dikkatimi çekti. birkaç saat önce orada olmadığından emindim.

abimin yanına otururken sordum, "du-dudağına ne oldu?" sesim kusmaktan ve ağlamaktan çatallaşmıştı. oğuz elini 'önemli değil' dercesine salladıktan sonra "sen iyi misin?" dedi. 

iyi miydim?

iyi...

miydim?

olanların tekrardan beynimde canlanmasıyla başım dönmeye başlamıştı. oğuz abime bir şeyler fısıldadıktan sonra abim kalktı ve muhtemelen odasına gitti. oğuz ise temkinlice bana yaklaştı.

tekrardan gözlerim dolarken neredeyse duyulmayacak şekilde fısıldadım, "değilim..."

oğuz tabi ki duymuştu beni.

"biliyorum... biliyorum özür dilerim koruyamadım seni, söz verdiğim gibi..."

küçükken verdiği sözden bahsedince hıçkırdım.

flashback/8yil once

"adal! adal bak ne buldum!" 

küçük çocuk en yakın arkadaşına elindeki solucanı gösterirken ağzı kulaklarındaydı. "senin olsun!" 

daha kısa olan çocuk önce sevinçle gülümsese de sonradan aklına dolan düşünceyle tekrar yüzü düştü.

"babam bunu eve götürmeme izin vermez ki..." oğuz omuz silkti ve parmağına dolanmış solucanı tekrar çimlere bıraktı. kolunu arkadaşının omzuna attıktan sonra fısıldadı.

"söz veriyorum bundan sonra seni her şeyden koruyacağım! biz en yakın arkadaşlarız, değil mi?"  adal gülümsedi.

"evet! en yakın arkadaşlarız."

flashback sonu

hıçkırıklara boğulmama saniyeler kaldığını hissederken oğuz sarılmak istercesine bana yaklaşmıştı ama irkilerek geri çıktığımı görünce direkt uzaklaştı.

sonunda kendimi tutmayı bırakıp ağlamaya başladığımda oğuz karşımda sakinleşmemi bekliyordu sabırla. küçüklükten beri böyle anları çok yaşamıştık, bu yüzden az çok biliyordu ne yapması gerektiğini.

biraz sakinleşene kadar sessizce ağladım, hıçkırıklarımı içimde tutmaya çalışıyordum babamlar duyup uyanmasınlar diye.

sonunda sakinleştiğimde oğuz yüzüme baktı.
"feza bıraktı beni buraya." dedi bir anda.
algılayamadan,"ne?" dedim.
"yolda karşılaştık, bırakayım dedi."
kafam karışık bir şekilde, "peki." diye mırıldandım.
feza...
onun hakkında ne hissettiğimi bilmiyordum fakat bugün o kadar iyi davranmıştı ki bana...
panik atak geçirirken yanımda durmasından bile rahatsız olmamıştım, ki abim ve oğuz dışında kimseyi istemezdim yanımda öyle durumlarda.

bir süre daha konuşmadan dururken güneşin doğmaya başladığını fark ettim.
bir geceyi daha geçirmiştim, öyle mi?


anamız babamız yok deriz // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin