"Başka bir şey mi? Kaza değil mi ? Ne demek istiyorsun Zhan?"
¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬
"Zhan cinayet mi demek istiyorsun? Yao mu yapmış?"
"Öf yanlış anladın. Cinayet sayılır aslında. Zaten bu sebepten yargılandı. Asıl gerçek şu. Bunu annem söylemişti o zaman çok da dikkate almamıştım. Sana gelirken ışıklarda durdum. Yeşil ışığın yandığı dikkatimden kaçtı çünkü kafam o adinin söyledikleriyle doluydu. O fren sesini duyduğumda kaçabilirmişim. Zaman varmış ama ben öyle üzgün ve dalgındım ki sadece arabaya bakıp kaldım. O dalgınlığım olmasa, bu kazadan kurtulabilirmişim kısacası. Buna sebep kimdi? Yao. Bu kazada bebeğimi yüzümü, kimliğimi kaybettim. Sebep kimdi? Yine Yao. Seni kaybettim, sana kırıldım, kızdım. Ailelerimiz dağıldı, kahroldu. Sen ihanet ettiğimi sandın kahroldun. Bebeğimizle acılar çektin. Bu kelime bile yetersiz kalıyor. Ya ben? Beş koca yıl acıyla kıvrandım. Yüzüm, bedenim, kalbim, ruhum paramparça oldu. Her bir parçayı onarmak için uğraştım. Tam beş yıl. Daha saymakla bitmez. Ya şimdi? Şimdi Yibo ikimiz de endişe içindeyiz. Yine bebeğimizi onun yüzünden kaybetmek üzereyiz. Üstelik bu kez yine hayatım tehlikede. Tüm bunlara sebep kim Yibo? O Yao denilen cani. Şimdi söyle bana içimde bu kadar acı ve hırs varken onun ölüşü mü beni etkileyecek? Çok sadistçe evet ama bundan çok büyük zevk alacağım. Zevk de değil içim çok rahatlayacak. Hiç bir suç cezasız kalmıyorun canlı örneği olacak. Belki bebeğim rahat uyuyacak. Çünkü o gelişmiş bir canlıydı Yibo anlıyor musun? Bir kız. Elleri, ayakları kalbi olan bir canlıydı karnımda öldüğünde. Jiyang doğru söyledi. Onu Xiao Zhan'ın tabutuna koymuşlar. Külleri benimle o kavanozda. O hep benimle artık diye düşünüyorum."
Yibo sessizce ağlıyordu Zhan gibi. Zhan öfkeyle bağırıp çağırmıyordu. Hüzünle anlatmıştı bunları göz yaşları içinde. Canı yanıyordu hala. Yibo'nun da canı yandı onunla. Bazen konuşulmayan veya sadece yaşanılanları anlatarak konuşulanlar farklı oluyordu. Acıyı çeken ve yaşayan biliyordu. Yibo yerinden kalkıp Zhan'ı kucağına çekti. Saçlarını okşuyor, öpüyordu. Zhan artık hıçkırıklarla ağlıyordu. Yaşadıklarının korkunçluğu daha bir su yüzüne çıkmıştı kendi anlatırken.
"Bebeğim, aşkım, gün ışığım benim. Konuşamıyorum. Ne desem az, ne söylesem boş. Sadece haklısın. Bu senin hakkın ve benim de. Birlikte izleyeceğiz. Umarım sadece burada çekeceği ile kalmaz. Tanrı ona cehennemde bile rahat vermesin."
"Umarım Yibo'm umarım. Artık dinlenmek istiyorum. Sanki üstümden büyük bir yük kalktı. Öyle rahatladım ki anlatamam. Şimdi yalnızca kollarında uyumak istiyorum. Yarın yeni ve güzel bir gün olacak."
¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬
İdam günü
Beklenen gün nihayet gelip çattı. Aile erkenden infazın gerçekleşeği binaya gitti. Hepsi huzurluydu. Nihayet suç cezasız kalmıyordu.
Zhan, Yibo ve diğerleri farklı bir odada bekliyordu. Gaz odası bir paravanla kapatılmıştı. Ailelerinden farklı bölümdelerdi ama tüm olayı da daha yakından izleyeceklerdi. Ortak devletlere ait kamera canlı yayın yapacaktı. Zhan Guanyinx ile konuşup canlı yayını yapmamalarını rica etti. Sonuçta Ricci ailesi de oğullarının bu görüntülerini izleyecekti. Onlar Yao'ya teslim ol demişler, olmayınca ilişkilerini kesmişlerdi. Yine de onların evladıydı. Hiç bir anne, özellikle bu acıyı görmek istemezdi. Hem toplumda kötü etkileri de olabilirdi. Zhan bunu çok düşünmüştü. Etkilenmem dese de etkilenecekti. Kaç ölüm görmüştü ki. Kaçının canlı canlı öldürülmesini izlemişti. Doğa kanunu dedikleri belgeseller de bile buna katlanamaz, kapatırdı televizyonu. Evet çok hıncını vardı. Nefret doluydu. Ama idam şekli çok acımasızdı. Bunu sonuna kadar izleyebileceğinden emin değildi artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal & Revenge ~ Yizhan ~ İhanet & İntikam
FanfictionMucizeler her şeyin ve herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini gösterir. Bu söze hem inanıyorum hem de inanmıyorum. Ben bir mucizeyim ve ikinci bir şans verildi bana. Bu mucize Tanrı tarafından bahşedildi ve mucizeye biri de yardım etti. Ama her...