24-Amerika'ya dönüyoruz

67 11 12
                                    

    

     "Babam öldü mü yoksa?"

             ¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬

     "Yu San, oğlum bunu nereden duydun? Kim söyledi böyle bir şeyi sana?"

     "Babacım kimse söylemedi. Teyzem ve amcam konuşurken duydum. Onlar Çince konuşuyodular ama ben anladım."

     Yibo oğlunun bu kadar zeki olmasından gurur duyuyordu ama bu tehlikeli bir noktaya gitmişti. Odağını yine konuşmalara çevirdi.

     "Oğlum, sen Çince konuşmayı veya konuşulanları anlamayı ne çabuk öğrendin?"

     "Baba biliyosun işte ben San babam gibi zekiyim çabuk öğreniyom. Sen de öyle demiştin ya."

     "Haklısın oğlum öyle diyordum. Öylesin gerçekten. Konuya dönelim. Onlar ne dedi de sen bu şekilde anladın? Hem ölmenin ne olduğunu biliyor musun?"

     "Tabi biliyom. Teyzem anlattı. Ölünce çok uzaklara gidiyomuş sevdiklerimiz. Gelemiyolamış ordan. Bazen mucize oluyommuş. Sürpiz yapıyollamış."

     "Ama ne oldu da sen ölüm lafını duydun?"

     "Amcam dedi ki küçük beye çok üzülüyom. Babası gelmiycek. Ölümü anlatmak ne kadar zor. Teyzem de kızdı amcaya. Bir daha ölüm lafını edersen seni kapının önüne atarım dedi."

     "Anladım oğlum. Ama dediğim gibi bunlar için çok erken. Birazcık daha büyüdüğünde anlatacağım sana. Şimdi uyumalısın. Baban mutlaka rüyana gelecektir. Hadi bebeğim uyuyalım artık. Seni seviyorum, tatlı rüyalar."

     "Tamam babacım, sana da tatlı rüyalar. Sen de babamı rüyanda gör ve ona de ki oğlun seni özlüyo. Belki seni dinler."

     Yibo oğlunu kollarına alıp uyuttu. Yu San'ın derin uykuya daldığından emin olunca kalkıp çalışma odasına gitti. Bu gece içmeye çok ihtiyacı vardı. Oğlunun sözleri onun kalbini parçalamıştı. Değil şimdi ileri de bile ne diyeceğini bilmiyordu. San neden gitmişti. Biliyordu. O gece ayrılmamalıydı oradan. Kalsaydı San'ın uyuşturulduğunu anlardı. Her şey çok farklı olabilirdi o zaman. Ne kadar bu doğal tepkidir dese de Xuan, kendini affetmiyordu Yibo. Kanapeye uzandı. Bir bardak viski çarpmıştı. Aklında deli fikirler dolaşıyordu.

     *Acaba Zhan'a söylesem onun babası gibi davranır mı? Geçici bir süre için. Oğlum biraz daha büyüyene kadar. Ahh saçmalama Yibo. Olacak şey mi bu? Genç bir adamdan hayatını istiyorum. Üstelik sevdiği biri varken. Elbette kabul etmez. Zhan neden çıktın karşıma? Her yönden sıkışmış durumdayım. Bütün servetimi bağışlasam. Yibo giderek saçmalama seviyen yükseliyor. Zhan'ı ne sanıyorsun sen? Üstelik de sevdiği biri varken. Nasıl birisi acaba? Benden yakışıklı mı? Yakışıklı olsa ne fark eder Yibo? O da benim San'a yaptığım gibi onu terk etmiş. San umarım son anlarında seni asla aldatmadığımı öğrenmişsindir. Beni affet aşkım, çok çok üzgünüm. Yok emin ol daima seni seveceğim. Zor olsa da seni oğlumuza anlatacağım. Kendi yaptıklarımı da. Hiç kimseyi hayatıma almayacağım. Bu günden itibaren Zhan ile de ilgilenmeyeceğim. Üç haftadan biraz fazla oldu ama sanırım hep onu sen sandım. Ona doğru çekildiğimi düşündüm. O da sevgilisi ile barışacak ve mutlu olacaktır. San sevgilim söyle bana o niye kalbimi bu kadar acıtıyor???*

     Yibo kendisi ile hesaplaşma içinde uyuya kaldı kanapede.

     İki günlük sabah rutinini bozan tek şey Xuan'ın evde olmasıydı. Sevindi, nihayet onunla konuşabilecekti. Bu sabah kahvaltı, gülüşmeler eşliğindeydi. Yu San ve Xuan gürültülü bir şekilde yemeklerini yiyorlardı. Xuan Yibo'nun sessizliğinin farkındaydı. Aniden gelen telefon, trafiği bir anda alt üst etti. Zhan kötüleşmiş hastaneye kaldırılmıştı. Tabi bu da planın bir parçasıydı. Jing'i uzak tutma planı. Defileye kadar elbette. Xuan ve diğerleri akşam kararlaştırmıştı bunu. Zhan'ın doktoru Jiyang ile görüşüp ziyaretçi yasağı koymuştu. Zhan aşırı stres sonucu nefes darlığı çekiyordu. İlk işiydi yorgunluk ve stres doğaldı. Hastane doktoru onu özel tek odaya almış Jiyang ve Cheng dışında herkesi yasaklamıştı. Defileye kadar dinlenmeliydi. Jiyang Jing'i de arayıp durumu hakkında bilgi vermişti. Jiyang onu kışkırtmaya da ihmal etmedi.

Betrayal & Revenge ~ Yizhan ~ İhanet & İntikam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin