Küstah Büyücü...

9 5 0
                                    

Gözlerimi açtığımda tül bir perdeye bakıyordum. Yatağın etrafını saran kaliteli bir şeye benziyordu. Nefes alırken gelen güzel kokuyu daha iyi hissetmek için derin bir nefes çektiğimde ağrıyan göğsüme doğru elimi götürdüğüm. Bu kez dahada keskin bir acı hissettim. "Yerinde olsam fazla bastırmazdım. Kırılmayan bir kaç kemiğinide kendin kırmak istiyorsan başka tabi." Sesin geldiği yöne baktığımda genç bir kadın kadehini dolduruyordu. "Bu sefer neredeyim?" Diye sorduğumda gülerek bana doğru döndü. "Uyandığın yere nasıl gittiğini unutmayı alışkanlık haline getirmek için biraz fazla genç değil misin?" Tül perdenin ardından mimiklerini gördüğümde gülümsememe mani olamamıştım. Elindeki kadehi hafifçe havada çevirirken , elimi karnımın üzerine indirdim. "İnsan öldürmemi isteyebilecekleri yaşlardayım işte. Sen hesap et." Diye cevap verdim. Doktor perdeyi aralayıp bana bir bardak uzattı. "Bu ağrılarını biraz daha hafifletir. Şifa büyüsü yapsakta yaraların sadece büyü ile geçemeyecek kadar ciddi durumdaydı. Hydra zehrini de hesaba katarsak , ölmeyişin gerçek bir mucize." Dediğinde kadehi kafama diktim. Doktor kadehi geri alırken "İmparatora kibirli olduğunu ima edip sorgulamadan verdiğim kadehi kafana dikmen garip." Dediğinde "Arkana bakarsan cevabını alırsın." Dedim.  Doktor arkasına yavaşça döndüğünde sis dumanı yükselmişti. Naya gözünde şimşekler dolanırken "Bunun imasını bile bir daha yaparsan kafanı koparırım doktor!" Dediğinde doktor bana doğru yaklaşmıştı farkında olmadan. Koltuk altlarına doğru ellerimi uzatıp "Böhh!!!" Dediğimde ise çığlık atıp ayağa fırladı. Doktor korkmuş şekilde odadan dışarı çıktı. Derin nefeslerle kendimi kontrol altına alıp bayılmam sonrasında olanları sordum. Naya kedi formuna girip kucağıma kıvrılıp yattı.

- Sen bayıldıktan sonra iki imparator görüşüp barış yaptılar. Savaşa sebebiyet veren kişiler ve olaylar ise yoğun bir incelemeye tabi tutuluyorlar. Hydra ile savaşın esnasında yaralarından fark etmedin muhtemelen ama zehirlenmişsin. Odyssa kralı ile savaşında da büyük ölçüde mana kaybedince vücudunun direnci tamamen kırılmış. Neredeyse 9 gündür uyuyordun. Kızıl senin için çok endişelendi. Yanından bir an olsun ayrılmadı ve yemek yemeyi red etti. Maxim kasabaya dönmek zorunda kaldı. Seni Kızıl'a emanet ederken çok üzgündü. Doktor Granger ise geldiğin günden beri seninle ilgileniyor.

Derin bir nefes alıp kediyi ensesinden tutarak yatağın dışına çıkardım. Kendime şifa büyüsü yapıp acımı biraz daha hafifletince etrafa bakınmaya başladım. Naya ne olduğunu sorduğunda öfkeli bir ses tonu ile "Bırak artık şu soytarılığı... Her kimsen!" Dedim ve yataktan kalktım. Naya telaşla yatmamı isterken kapıya doğru ilerlediğimde ortadan yok oldu. kapının büyü ile mühürlediğini fark ettim. Cama doğru ilerlediğimde ise odanın köşesinde kendini gizlemiş birinin varlığını hissettim ama umursamadım. Yerler hafif hafif aydınlanıyordu. "Nasıl anladın?" Diye sordu gizlenmeye devam eden kişi. Olgun bir kadına aitti bu ses. "Naya! Onu görmeyi istiyordum bayılmadan önce ama kasabayı koruması için geride kalmasını istemiştim. Her ne olursa olsun ona verdiğim görevi terk edip buraya gelmezdi." Dedim. Kadın yerinden kalkıp bir silüet gibi etrafımda dolaşırken masanın üzerinde duran sigarama yöneldim. Sinir bozucu bir hayalet gibiydi ama umursamaya niyetim yoktu. Sigaramı yakıp kapıya yöneldim ve mührü kırıp kolidora çıktım. Bir kaç basamak indiğimde karşıma kılıçları ile iki muhafız dikilmişti. "O meyve bıçakları ile ne yapmak istediğinizi bilmiyorum ama yolumun üzerinde duruyorsunuz." Dedim ve üstlerindeki zırhlara manyetik alan büyüsü yapıp , onlar merdivenlerden yuvarlanırken aşağı inmeye devam ettim. Önüme ateş duvarı büyüsü yapıldığında etrafıma bakınıp duvarda asılı olan halıyı alıp ıslatarak yürümeye devam ettim. Kapıdan dışarı çıktığımda güzel bir bahçe vardı karşımda. Derin bir nefes alıp ıslık çaldığımda "Ejderhanı arıyorsan o buraya gelemez." Dedi beni izleyen silüet. Ona doğru bakıp "Emin misin?" Dediğimde gözlerinin içine bakmama şaşırmış gibi görünüyordu. Uzak bir bölgeden büyük bir yıkım gürültüsü geldiğinde , gülerek "Bence gelebilir!" Dediğimde dev bir ateş topu gökyüzüne yükseldi ve içinden hızla çıkarak Kızıl bana doğru gelmeye başladı. Üstüme atlayıp beni yere düşürdüğünde kedi formuna geçmişti. Göğsüm biraz acısada ona biraz sarılıp kafasını okşamıştım. Etrafımız şövalye ve büyücüler ile sarılırken , Kızıl'a bakıp sanki hiç kimse yokmuş gibi "Neler oluyor? Bende savaş alanından sonrası yok." Dediğimde Kızıl etrafımızı saran gruba bakarken "Savaş alanında yapılan son görüşme sonrasında savaşı tetikleyen durumların incelenmesi için ortak bir araştırma ekibi kuruldu ve bir kaç ticari anlaşma ile barış anlaşması imzalandı. Senin durumun kritikleşmeye başladığında ise imparator Talius'un ricası ile seni en yakın yerleşim yeri olan Gökyüzü imparatorluğunun Bosd şehri Kontes'i Yulia'nın köşküne getirdiler. İlk geldiğimizde iyi karşılandık ama senin Odyssa'a ordusuna yaptıkların öğrenildiğinde bize sıkı bir tecrit uygulanmaya başladılar. Şehrin dışında senin kendine gelmeni bekliyordum." Dediğinde gülerek "Sahipsiz topraklarda yaptıklarımızı duymamaları iyi olmuş..." Dediğimde gülmeye başladım. Kızıl başlarda delirdiğimi düşünüyor gibi bana bakarken , kısa zamanda o da gülmeye başladı. "Haydra , kurtlar , Orglar , Kara ejderler... Bunlarda bizi durdurmak için kılıçlarla gelmişler..." Kahkahalarıma engel olamazken askerler daha ciddi bir konuma geçerti. Birisi kiyafetimi çekiştirirken arkama baktığımda küçük bir kız çocuğu "Sen benim babam mısın?" Dediğinde gülerken gözümden akmaya başlayan yaşı silip kıza doğru döndüm. "Ben..." Dediğimde kız bana sarılmıştı. "Annem senin savaşa gittiğini söylemişti. Savaştan döndüğünden beri senin uyanmanı bekledim." Dediğinde tüm sözlerim boğazıma düğümlenmişti. "Hep uslu bir kız oldum baba. Annemi hiç üzmedim. Yemeklerdeki sebzeleri bile hep yedim , bundan sonra da yemeye devam edicem." Dediğinde Odyssa'a ordusunda ölen insanlar , geldiğim dünya da ölen insanlar gözlerimin önüne gelmişti. Gözümden bu kez canımın acıması ile yaşlar süzülürken "Ben seni çok özledim baba. Bir daha hiç gitme olur mu?" Dediğinde burnumdan çok fazla miktarda kan gelmeye başlamıştı. Birisi çocuğu benden almaya geldiğinde tek hissettiğim şey onu korumaktı. Elimi kaldırıp "Yıldız kalbi!" Diye haykırdığımda Kızıl son anda kolumun alt tarafına vurup elimi havaya kaldırmıştı. Gök yüzündeki bulutlar ortadan ikiye ayrılırken çıkan büyük ışık topu küçük bir şehri yok edebilecek kadar büyük bir enerjiye sahipti. Elimi çevredeki askerlere ve Kızıl'a doğru çevirdiğimde Kızıl başını eğip "Ben senin dostunum Eflax. Burada bize düşman olan kimse yok." Dediğinde askerlerin gözlerindeki korkuyu net bir şekilde görüyordum. Aynı onların benim gözlerimdeki korkuyu ve paniği gördükleri gibi. İçeriden çıkan zırhlı bir kadın bize doğru yaklaşırken kız çocuğu ellerini ona doğru uzatıp "Anne!" Dediğinde elimdeki kontrolümü kaybetmiştim. Kolum aşağı inerken kızı yere indirip bulanmaya başlayan midemdeki kusmuğu ağzımda tutmak istesemde başaramadım. Dizlerimin üzerine düşerken boş midemdeki herşeyi dışarı kusmaya başladım. Kızıl "İyi misin Eflax?" Dediğinde ona baktım. Bir çok anım gözlerimin önünden geçiyordu. "Odyssa kralı , başkenti yok edecekti. Şehir bir ejderhaya dayanamazdı. Başkentte bir sürü masum sivil vardı. Ben... Ben böyle olmasını istemezdim... O askerlerin ölmesini istemezdim... Ben sadece sevdiklerimi tekrar kaybetmek istemedim... Ama , ya onları sevenler..." Dediğimde zırhlı kadın kucağındaki çocuğu bırakıp bana doğru yaklaştı. "Be... Ben... Özür dilerim..." Dediğimde kadın , askerlere gitmesini işaret etti. Askerler tereddütlü bir şekilde geri çekilirken gürültü ile dışarı çıkan hizmetçileride eve geri gönderdi. "Bize biraz müsade edebilirmisin?" Dediğinde Kızıl bana bakıyordu. "Merak etme o iyi olacak." Dediğinde kısa süre kadına bakıp , tekrar bana baktı. "Sen elinden geleni yaptın Eflax. O adam ve beraberindeki süvariler kurtarılamazdı. Hırsları gözlerini ve merhametlerini çoktan kör etmişti. Sen masumları korumaya çalışıyordun sadece." Dedi ve geldiği yöne doğru uçmaya başladı.

İkinci HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin