Aradan iki gün geçtiğinde Berk cevapla geldiğinde harekat için 3 gün kalmıştı. Kafam hala rüyada kalmıştı ama bunun için vaktim yoktu. Organizasyonu tamamlamam gerekiyordu. Aksaklık oluşabilecek yerleri , ikmal ve saldırısı olabilecek yerleri tek tek hesaplanmıştım. Evin içinde ise devamlı kafamın içinde bölgeyi feth etmeye çalışıyordum.
Annem ve Maxim ile vedalaşıp yola çıktığımda bir günün sonunda İmparatorluğun kuzey ve doğu sınırındaki bölgeye geldim. Bölgede 400 şövalye ve 80 maceracı beni bekliyordu. Merkeze çıktığımda Minator , kızıl, Sfenks , kitsune , ateş ve buz nefesi , Medusa'nın kızı Maria, Griffin ve orman perisini çağırmıştım. Ormanın içine girdiğimizde cehennem kurtları önümüzde belirdiğinde kılıcımı çekip ilerlemeye başladığımda uluyarak ortaya çıkan bir Kürt belirmişti. Sürülerin alfası buydu. Sürü ile benim birliğimin arasına oturduğunda birliğime beklemesini söyleyip Kızıl ile alfanın önüne geldim. "Bu o! Neden burada olduğumuzu soruyor." Dediğinde kılıcımı kınına sokup sürüye baktım. Alfanın gözlerine tekrar baktığımda "Buradaki kasabayı kendi imparatorluğuma katmak istiyorum. İmparatorlukla , kasaba arasında bir engel durumundalar şuan." Dediğimde Kızıl ve alfa kendi aralarında konuşmaya başladı. "Sana hayatını borçlu olduğunu biliyor ve savaşın iki grup arasında sadece kayıplara sebep olacağını söylüyor." Alfa savaş yerine bir tür anlaşma peşindeydi.
-En son ne zaman bir insana saldırmışlar?
- Bir kaç yıl önce bir maceracı onlara saldırmış. Onlarda maceracıyı öldürmüşler.
- Eğer savaşmaktan vaz geçerlerse onlara kasaba ile dağ arasındaki bölgeyi tesis ederim. Orada bir geçit ve ya patika yol yok. İnsanlardan uzak şekilde yaşaya bilirler. Lakin burası için ısrar ederlerse savaşıcaz malesef.
- Alfa size teşekkür ediyor. Lakin mevsim geçişleri sırasında av sıkıntısı çekmek istemiyorlar. Bu yüzden kış döneminde de av alanı olarak kuzey sınırını istiyorlar. Sadece kış aylarında kullanmak için.
- İnsan yollarından durmaya bir alfa olarak söz verirse , bende ateş kes için ona söz veririm.Kızıl teklifimi ilettiğimde Alfa sürüsüne uluyup teklifimi kabul ettiğinde arkama döndüm. Şövalye ve maceracılara doğru ilerleyip durumu anlattığımda komutan çekimser davransada Hougl "Bu canavarlar sözlerine sadık olan nadir türlerden. Eğer söz vermişlerse tutacaklardır." Dediğinde Wager kararı bana bırakmıştı. "Sözlerini bozana kadar bizimle müttefikler." Dedim ve Alfa'ya doğru dönüp "Kızıl eğer bizimle müttefik olmak istiyorlarsa arkadaşlarıma yardım etmeliler. Kuzeydeki Orkların imhası için bize destek olabilirler mi?" Dediğimde sürüdeki dişileri ayırıp tüm erkek kurtlar Hougl'a destek vermişlerdi. Şövalyelerin bir grubunu ve maceracıların 10 tanesini kasabayı korumak için gönderirken birliği ikiye bölüp belirlenen yerlere doğru hareket ettik. Doğu bölgesinde öğlen geçmek üzereyken bataklığa girdiğimizde kızıl şövalyelere destek verirken bende Sfenks ve Naya ile birlikte Hydra'nın inine doğru ilerledim. Wager ve diğerlerinin örümceklerle savaşma sesleri duyulduğunda Hydra suyun altından tüm ihtişamı ile çıkmıştı. Yıldırım topu ile Naya saldırdığında "Bunun bir anlamı yok. Derisi iletken değil." Dediğimde kılıcımı ikinci kez çekip Sfenks'in sırtından bataklığa atladım. Sfenks Hydra'nın boğazına saldırdığında Naya da omurgasına saldırmıştı. Bende tüm gücümle bacaklarına zarar vermeye odaklanmıştım. Sert derisine sadece yüzeysel çizikler atabilirken aynı zamanda da Hydra'nın zehirli dişlerinden ve keskin pençelerinden kaçmaya çalışıyorduk. Hydra sfenks'e doğru hamle yapıp geri döndüğünde , zamanlamasını tutturamayan Naya ile karşı karşıya kaldığında elimi kaldırıp "Zaman döngüsü!" Diye haykırdım. Hydra ve Naya'nın hareketleri durma noktasının biraz üstünde yavaşladığında Naya'yı yıldırım topu ile vurup Hydra dan uzaklaştırırken Hydra'yı da büyük bir alev topu ile vurdum. Hydra devrilirken kuyruğu göğsüme çarptığında ise bataklığın içine düştüm. Üzerimdeki kuyruğu beni dibe doğru bastırırken hava çemberini ve su elini kullanmak istesemde gücüm yetmiyor ve devamlı olarak bataklığın balçık zeminine biraz daha gömülüyordum. Kılıcımı son nefesimi kullanarak kuyruğunun başlangıç noktasına doğru sapladığımda üstümden çekilmesi ile kendimi bir anda zeminin 5 metre üzerinde havaya savrulurken bulmuştum. Tekrar ve tekrar ateş topları ile saldırırken Sfenks'e "Dikkati dağınıkken gövdesine vurup onu düşür. Sonra da başını tutabildiğin kadar yerde tut." Dedim ve tekrar bataklık zeminine atladım. Sfenks gökyüzü doğru uçup tüm hızı ile Hydra'nın gövdesine vurduğunda canavar acı içinde yere yığıldı. Sfenks başına doğru geçtiğinde ise kılıcımı tüm gücümle savurup karnında bu kez biraz daha derin bir kesik açmıştım. Ön ayaklarını hava çemberi ile sabit tutarken diğer elimle karnındaki kesiği tutturmaya çalışıyordum. Naya bana doğru savrulan kuyruğu yıldırım topu ile engellediğinde kesiğe elimi koyup alev mızrağı diye defalarca bağırmaya başladım. Bu sırada Naya ise defalarca yıldırım topunu kullanıp Hydra'nın kuyruğunu neredeyse koparmıştı. Burnumdan kan gelmeye başladığında görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı. Sanki ormandaki agaçlar etrafımda dönüyor gibiydi. Naya'nın bana dokunması ile kendime geldiğimde "Cehennem duvarı!" Diye bağırdım. Alevler Hydra'yı ikiye böldüğünde Sfenks'e seslendim. Naya beni ayakta tutmaya çalışırken "Hydra'nın kalbini al ve kasabaya git. Bende en kısa sürede gelicem!" Dedim ve Sfenks'in üstüne atlayıp Wager'e desteğe geçtik. Örümceklerin önce bacaklarını, sonrasında ise kafalarını keserken Wager'in hayatını bir kez Sfenks , ve bir kezde orman perisi kurtarmıştı. Kızıl'ın alev topları ile akşam çökmek üzereyken son örümceği de öldürmüştük. Sağlam zırh ve ağır kılıçlar şövalyelerin tüm gücünü bitirdiğinde bu kez Berk'e atladım ve Kızıl ile Naya'yı yanıma alıp bu kez maceracıların yanına doğru hareket ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Hayat
FantasyBilim kurgu... Bu benim ilk hikayem olacak. Bu sebeple değerli fikirlerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.