İlk Ciddi Sınav...

11 5 0
                                    

Partinin üzerinden 1 hafta geçmişti. Wilfred'in yiğeni Persabra ile saray kütüphanesine gideceğim gün Rimas'ı da benimle gelmesi için davet ettim. 5 kitap aldığımda Persabra bana tekrar teşekkür etti ve bende memnun bir şekilde saraydan ayrılmak üzereyken Maria bana hizmetcilerinden biri ile haber yollamıştı. Birlikte hana geçtiğimizde Thom bana aileden bir mektup yollamıştı. Mektup annem gelmişti. Babam , köy yakınlardaki bir zindandan kaçan yaratıkları avladıktan sonra zindanı mühürlemek için gitmiş ama 1 hafta olmasına rağmen geri dönmemişti. Saraydan yardım istemem gerektiğini söylediğinde mektubu getiren kişinin kaç günde buraya geldiklerini sordum. Babam nerdeyse iki haftadır kayıptı. Maria'ya baktığımda düşünceli bir şekilde bana baktı. "Saray böyle durumlarda öncelikle inceleme ekibi oluşturur ve asıl ekibi , o ekibin raporlarına göre gönderir." Dediğinde tekrar mektuba baktım. "Babamın o kadar vakti yok Maria. Sizden ricam , en hızlı atınızı bu güne karşı verdiğim eğitimlerin karşılığında bana vermeniz. Eğer hala borçlu durumda kalıyorsam Kitaplarımı Rimas'a satıp borcumu öderim. Acilen babama yardım etmeliyim." Dedim. Thom bunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlattığında Maria hizmetcilerinden birini yanına çağırdı. "Luna ve Zeq'e haber verin hazırlansınlar. En hızlı 3 atımızı da Eflax için hazırlayın. Akşam olmadan yola çıkacaklar." Dedi. Bu kadarının fazla olduğunu söylesem de Maria gülerek "Anlaşmamızın bitmesine hala 3 hafta var. Geri döndüğünde tüm hikayeyi senden duymak istiyorum." Dedi ve ayrılmamız için müsade verdi.

Luna ve Zeq ile yolu kısaltmak için ormanın içinden ilerledik. 4.gün zindan bölgesine geldiğimizde Luna kedi ruhunu kullanarak tehlikelerden bizi önceden haberdar ettiği için fazla zorlanmadan yarım gün içinde zindanın girişine gelmiştik. Kapıda 7 at vardı ve biride babama aitti. Zeq köpek ruhunu kullanarak koku ve işitme duyusunu kullandı. "Çok fazla kan kokusu var ama bir kaç kişi hala hayatta. Sanırım 3. Kattalar." Dediğinde kılıçlarımızı çekip zindana girdik. Zindanın kapısı içeri girdiğimizde büyük bir gürültü ile kapandı. Bir birimize bakıp  sessizce ilerlemeye devam ettik. İlk katta asitleri ile avlarını eritip yiyen 1 metre boyundaki kızıl avcı örümcekleri vardı. Onları fazla zorlanmadan ateş büyüsü ile alt etmiştim. İkinci katta ise Garu dağlarındaki yaban domuzları vardı. Dişleri jiletten keskin ve derileri neredeyse çelik kadar sert olan bu hayvanlara kolay kolay büyüde işlemiyordu. Onları alt etmek biraz daha zor olmuştu. Zeq kendine çarpan bir domuz nedeniyle omzunu çıkardığında Luna su büyüsünü kullanırken bende şimşek büyüsünü kullanarak domuzların iç organlarını ve beyinlerini kızartmıştım. 2. Katta Zeq için şifa büyüsünü kullanmak istediğimde Zeq elimi tutup bunun için henüz erken olduğunu ve 3. Katta ne olduğunu bilmeden manamı bu kadar çabuk bitirmemem gerektiğini söylediğinde haklı olduğunu fark ettim. Omzunu sargı ile sardıktan sonra biraz dinlenip yola devam ettik. 3. Kat dev bir labirentten oluşuyordu ve çok fazla Bubi tuzağıyla çevriliydi. İlk iki katta 3 taze ceset görmüştük. Bu katta ise giriş bölümünde eski 4 ceset vardı. Zeq'e koku yoluyla girişi tekrar bulup bulamayacağını sorduğumda Zeq çantasından bir miktar bozulmuş süt çıkardı. Gülerek "Bu kokuyu zindanın son katından bile bulabilirim." Dediğinde Luna'ya bakıp "Çıkış biletimizi iyi koru Luna. Bu zindanda sonsuza kadar kalmak istemeyiz." Dedim. Luna neden işaret koymadığımızı sorduğunda Zeq gülerek "Beni korumak mı işine gelmiyor?" Dediğinde çoktan ilk dönüşü dönmüştük. "Koyduğumuz işaretleri kimin takip edeceğini bilemeyiz. Arkamızdan gelebilecek bir saldırı ise isteyeceğim son şey olur." Dediğimde Zeq bana hak vermişti. Labirentin merkezine yaklaştığımızda yerlerde bir çok parçalanmış cesat vardı. Kopmuş kollar ve bacaklar , parçalanmış zırhlar ve silahlar. Luna bana biraz daha yaklaşıp korktuğunu söylediğinde ağzını kapatıp onu duvara yaklaştırdım. Önümüzde aniden beliren 4 metre boyunda bir karartı vardı. Varlığını Luna bile hissedememişti. Zeq'e susmasını işaret edip beklemeye başladık. "Bu bir Minator. Sihir bağışıklığı var ve iri olmasının yanında bizim için de çok hızlı. Sessiz bir şekilde gitmesini beklememiz daha iyi olur." Fısıldadığımda resmen bir ölüm sessizliği oluşmuştu. Minator öylesine dolaşıyor gibi görünmüyordu. Daha çok bir şey arıyor gibiydi. Gözden kaybolduğunda bile bir süre beklemeye devam ettik. Zeq bana yaklaşıp "Yakınlarda biri var. Muhtemelen onu arıyor." Dediğinde Zeq'in yönlendirmesi ile hayatta olan kişinin bulunduğu noktaya çok daha dikkatli bir şekilde ilerledik. Bir köşeyi döndüğümüzde babam ağır yaralı bir şekilde yerde yatarken , önünde bir kadın titreyen ellerindeki hantal kılıçla önümüzde duruyordu. Yavaşça yaklaşıp "Baba!" Dediğimde kadın dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başlamıştı. Babamın karnında derin bir kesik vardı. Sargı ile devam etse de yara zamanla enfeksiyon kapmıştı. Kadın ise ondan iyi durumda değildi. Erzak ve su olmadan geçen günlerin sonunda bitap düşmüştü. Zeq ve Luna kadınla ilgilenirken bende babamın durumunu incelemeye başlamıştım. "Bize burasının basit bir zindan olduğu söylenmişti. Bilmiyorduk! Maxim bizi uyardığından onu dinlemedik! Burasının onun zindanı olduğunu bilmiyorduk!" Dediğinde Luna "Burası kimin zindanı?" Diye sordu. Kadın ağlamaya başlayıp "Benden defalarca özür dilerken bu kez ben zindanın kime ait olduğunu sordum. "Kızıl Gökyüzünün zindanı!" Dediğinde Zeq kendini yere bıraktı. Dehşete kapılmış gibiydi. Luna ise donup kalmıştı. İçimizde hissettiğimiz bir ses duymaya başladık. "Bu zindan bir çok macerasının mezarı oldu. Umarım buraya gelmeden önce sevdiklerinizle vedalaşmışsınızdır." Kadın korku içinde çığlıklar atarak "Yeter artık! Sus! Sus! Sus! Sus... Seni lanet olası kertenkele , SUS!" Diye bağırmaya başladığında Zeq onun üstüne atlayıp ağzını kapatırken Luna ise boynuna sert bir darbe indirip kadını bayılttı. Kızıl gökyüzü bizimle telekinezi yoluyla konuşuyordu. Minator hala çevrede olabilecekken böyle bir gürültü çok riskliydi. Kaldı ki aynı yolla minatoru buraya yollamasıda an meselesiydi.
Şifa büyüsünü kullanıp babamı iyileştirdiğimde. Babam başta bana sıkıca sarılırken sonrasında ise peşinden geldiğim için beni uzunca azarladı. Güçsüz kaldığımı hissediyordum. Vücudum hantallaşmıştı. "Buradan çıkmak istiyorsak plan yapmaya ihtiyacımız var! Minator her an buraya gelebilir!" Dediğimde labirent içinde büyük bir çığlık sesi yankılandı ve derin bir sessizlik tekrar labirente hakim oldu.

İkinci HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin