4 Yıl...

11 3 0
                                    

Köyümün girişine geldiğimde bir kaç kişi ile selamlaşmıştım. Köşke doğru attığım her adım biraz daha gerilmeme sebep oluyordu. Annem , babam ve kardeşim... Onları son görüşümden beri yıllar geçmişti. Luna'yı ise habersiz bir şekilde yalnız bırakmıştım. Göreceğim tepkileri düşünerek köşkün kapısına kadar geldiğimde genç bir kız beni görüp selamlamıştı. Tokasındaki borsk taşından tanıyabilmiştim. Bu kardeşim Mila'ydı. Gülümseyerek dizimin üzerine çöküp "Mila!" Dediğimde önce bir birimize baktık kısa bir süre. Sonrasında ise kollarımı açmamla Mila "Abi?" Diyerek bana doğru koşmuştu. Annem "Mila o kim?" Diyerek bize doğru gelirken "Küçük bir kız bile beni tanıdı ama sen tanımıyorsun anne!" Dediğimde annem koşarak bana doğru gelip ikimizide yere düşürmüş ve sarılmıştı. Gülerek duruma alışmaya çalışırken bu kez Luna avına saldıran bir kaplan gibi tepemde bitmişti. "Beni arkada bıraktın! Şerefsiz herif!" Diyerek kolumu ısırdığında burnunun üstüne küçük bir su topu fırlattım. Babam gürültülere öfkelenerek "Ne oluyor burda Anna! Bu gürültü ne?" Diye üstümüze geldiğinde "Ahhh... Yüce lord Maxim, eşiniz kızınız ve hizmetçiniz bana saldırdılar." Dediğimde babam mahçup bir şekilde benden özür dileyip "Sizin neyiniz var! Misafirlerimizi ne zamandan beri tartaklamaya başladınız!" Dediğinde herkes kahkaha atmaya başladı. Babam şaşırmış bir şekilde "Tanrım! En sonunda delirdiler galiba!" Dediğinde "Bana Vera ile görüşürken 'Kadın milletinin sağı solu belli olmaz. En aklı başında olanı bile delirebilir.' demiştin." Dediğimde gülerek "Haklısın hepsi delirebiliyor." Dediğinde bir an duraksayıp arkasına döndü. "Eflax!" Dediğinde gülerek Maxim'e sarıldım. Birlikte köşkün bahçesine geçtiğimizde soğuk içecekler eşliğinde konuşmaya başladık. Aradan geçen 4 yıl boyunca ailemdeki herkesin neler yaptığını dinlerken zaman akıp geçmişti. Nüfus patlaması ve babamın adaletli yönetimi kasabayı ihya etmiş ve ticarette bir kaç önemli noktadan biri haline getirmişti beldeyi. Annem ise hesaplar ve beldedeki kadınların gelişimine destek olup ekonomiyi biraz daha canlandırmıştı. Mila ise özel bir öğretmenle büyü derslerine bu yıl başlamıştı. Öğrendiği büyüleri bana gösterirken ki heyecanına çok mutlu olmuştum. Luna ise usta bir su büyücüsü olmuştu. Yemek için ortak salona gecerlerken çantamdan hediyelerini çıkardığımda ailem dahada mutlu olmuştu. Luna için gücünü arttıracak bir bileklik ve su sanatlarında nadir bulunan bir büyü kitabı , annem için el yazması kitaplar ve bir kaç güzel elbise , kardeşim için bir elbise ve kuruyucu özellikli tılsımlar verdiğimde babam dikkatle kendi hediyesini bekliyordu. Ona kör bir kılıç uzattığımda "Kusura bakma baba. Bunu iki yıl kadar önce doğudaki deniz altı zindanında bulmuştum. Sana daha iyi halde teslim etmek istesemde gittiğim yerlerde bunu düzeltebilecek düzeltebilecek iyi bir demirci bulamadım." Dediğimde Maxim kaşlarını çattı ve kılıcı eline aldı. "Eflax! Bu düşündüğüm şey mi?" Dediğinde "Efsanevi şövalye Damis'in kılıcı. Yıllar içinde rutubetten ötürü biraz paslanmış ve kabzasındaki yakut düşmüş. Onun yerine kaplan gözü bir taşda verip düzeltirmek istemiştim." Dediğimde babam kılıcı masaya koyup bana sarıldı. Evdeki hizmetcilere ise kaliteli kumaşlar ile terzi masraflarını karşılayacak bir para verdim hediye olarak.

Akşama kadar hoş sohbet bir şekilde konuşup akşam yemek hazırlamak için mutfağa girdiğimde tüm hizmetçiler şaşırmıştı. Eski evimden hatırladığım ve sevdiğim bir yemek olan acılı bir kebap ve yanına salata ile soğuk ayran yaptığımda hizmetçiler çok şaşırmıştı. Yemeği benim ısrarımla birlikte yediğimizde ise daha çok şaşırdılar. Başlarda onları denediğimi düşünseler de zamanla ciddiyetimi anlayıp , hizmetçi patron ilişkisini arkadaş ilişkisine çevirdim. Hizmetçilerin çoğu köyümüzün eski sakinlerinden ve arkadaşım olan kişilerdi. Maxim ile yemek masası dağıldığında başbaşa kalmıştık. Bir sigara yaktığımda yanıma yaklaşıp "Eee... Bizim 5 yıl boyunca neler yaptığımızı öğrendin. Sen neler yaptın bu sürede? Seninle ilgili duyduğum son şey imparatoriçe yiğeni Miha'yı kurtardığın o günle alakalı şeylerdi." Dediğinde gülümseyip "Her zaman fark ediyorsun!" Diye mırıldandım. Kadehindeki şarabı tazelerken anlatmaya başladım.

İkinci HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin