Genç savcı, geç saatlere kadar o an'ı kendine hatırlatmaya çalıştı. Her ne kadar Murat'ın boynuna sokulduğunu ve, o izi parmaklarıyla değil de, dudaklarıyla yaptığını hayal etse de; bu yakınlaşmadaki rolünü öyle kolayca kabul ettiğine inanamıyordu. Bir kere, kendisi Murat'tan daha uzun boyluydu, bu yakınlaşmadaki erkek rolü kendisine ait olmalıydı. "Bütün bunlar saçmalık!" diye homurdandığında, kendisinin birkaç saat önce yaptığı gibi kapıdaki gürültülü yumrukları da duyması bir oldu. Hızla kapıya seğirtti, fakat gelen, umduğu kişi değildi.
"Ufaklık, hayırdır?" diye sordu.
"Fareler kapanlara yakalanmıştır. Yevmiyemi verirsen leşleri çıkartırım savcı ağabey."
"Bunu neden gündüz yapmıyorsun?"
"Gündüzleri adliyede oluyo'n ki. Kapını da bizimkiler gibi açık ko'muyo'n, yoksa bizi hırsız mı belliyo'n?"
"Estağfurullah," diyen Emre, yana çekildi. Belli ki ufaklığın gönlünü, ona yevmiyesini vererek almalıydı.
Ufaklık, Emre'nin bakmaya tiksineceği fare ölülerini toplayarak bir torbaya koydu. Bu farelerin Ortaçağ'da insanları ne kadar uğraştırdığını düşünerek, ufaklığa çok sevdiği kolalarla bir jest yapmaya karar verdi Emre. Fakat ufaklık, işini bitirip kolasını içerek dinlenirken, buraya çok farklı bir amaçla geldiğini belli etti.
"Seni görmüşler," dedi.
"Neyimi görmüşler?"
"Şu gasteci Murat'ın evinden çıktığını... onunla ahbaplık ettiğini söylüyorlar."
"Ahbaplık suç mu?"
"Sen onun hakkında söylenenleri duymadın herhal..."
"Ne söylüyorlarmış?"
"Gasteci Murat... ahlaksızmış işte."
"Ne ahlaksızlığı?"
"Anla işte ağabey... Belediye başkanının karısına sulanıyo'muş zamanında. Bu yüzden karıyı boşadı başkan."
Emre, Murat'ın Murat hakkındaki itiraflarını hatırlayarak gülümsedi. "Senin aklın ermez böyle şeylere," diye dostça söyledi. "Hem her duyduğun şeye de itibar etme. Kim bilir benim hakkımda neler söylüyorlardır."
Fakat telefonu, yeni bir mesajla titredi. Ufaklık, kaşlarını çatarak indirdi bakışlarını Emre'nin yüzünden, telefonuna. Ve Murat'ın göndereceği bir şey kalmadığına göre geriye, "Şahin benden ne istiyor yine?" diye ofladı, ufaklığa duyurmadan. Açtığı resimde, Murat'ı bir rakı masasında buldu. Evinde gördüğü fotoğraflardan birkaç yıl daha yaşlıydı, fakat masanın başköşesinde bir kadın oturuyordu. Emre'nin eli, istemsizce boynuna gitti. Hâlâ telefonun üzerindeki başparmağı da kayarak galeride duran yara'nın fotoğrafını açtı.
Emre, artık geçmişin yüklerini birer birer boynundan atmalıydı. "Şu yara kremi sana daha yakın, uzanabilir misin?" diye sordu ufaklığa.