İLK GÜN

38 3 0
                                    

Dünya üzerinde yaşadığımız gezegen... üzerinde milyarlarca canlı milyarlarca insan yaşıyor onların hepsinin dış görünüşleri karakterleri farklı hepsinin yaşam öyküleri farklı hepsi kendi hikayesinde başrol oynuyor aslında işte bu insanların hepsini aslında iki şekilde ayırırız iyi ve kötü... işte asırlardan beri iyiyle kötünün efsanevi mücadelesi konu olmuştur kitaplara dizilere filmlere bunların hepsinde ise kural şudur :iyiler daima kazanır peki ama ya iyiler kazanamazsa...

Ben yine bu düşüncelerle boğuşurken fen öğretmenimiz o monoton okulun ilk günü okulun ilk günü konuşmalarından yapıyordu:

-evet çocuklar bu sene fen bilgisi derslerinize ben gireceğim adım canan akyol umarım iyi anlaşırız.bugün ders işlemeyeceğim çünkü okulun ilk günü bu yüzden serbestsiniz.

Sonunda lafını bitirip romanını açmıştı. Aslında bu bugün dinlediğim 3. sıkıcı konuşmaydı arkamı dönüp sınıfa baktım kızlar kendi aralarında erkekler de kendi aralarında takılıyorlardı. Ben de sırasında uyuklayan sena yı yanıma çağırdım. Biz ikimiz bu grubun ikisine de dahil değildik. Kızlar bizi pek sevmezdi duygular karşılıklı biz de onları sevmezdik sena yanımdaki boş sandalyeye oturduğunda yüzünden sinirinni okuyabiliyordum sinirle konuştu:

-hem sabahın köründe kaldırıyorlar hem de hiç ders işlemiyorlar kanka yha... uykuma yazık oldu

Onu onaylarcasına konuştum :

Evet yaa şu sabah kalkma işkencesi nedir yhaa

Sohbetimizi kapının tıklatılışı böldüğünde ben dahil bütün sınıf bakışlarımızı kapıya çevirmiştik . gelen kişi müdür yardımcımızdı. Arkasında da bir kız vardı kız bana tanıdık gelmişti ama yüzünü tam görememiştim öğretmenle müdür yardımcısı biraz konuştuktan sonra bize döndüler:

-arkadaşlar bu yeni arkadaşınız eda tekin bundan sonra bu sınıfta okuyacak.

Sena ile gördüğümüz yüz karşısında sadece birbirimize bakmakla yetindik. Ben bu kızı bir yerlerden hatırlıyordum ama nereden nereden?belki sena hatırlıyordur diye ona sordum

-kanka bu kız sana da bir yerlerden tanıdık geldi mi?

-kimdi bu eda ya eda tekin eda tekin yok hatırlayamadım

Biz onu hatırlamaya çalışırken kız sınıftakilerle tanışıp yerine oturmuştu bile

Bu boş geçen 5. dersimizdi ve diğerlerinin aksine aşırı derecede sıkılmıştım bu sırada nihayet 6. derse giriyorduk ve bu son dersti.ve maalesef matematik öğretmenim zaten sıkıcılıktan işkence gibi geçen beş dersin ardından şimdi de matematik işliyordu

Bazen bana bir masal gibi geliyordu yaşadıklarım çünkü bir hayli gerçeklikten uzaktı.henüz 8. Sınıfa gitmeme rağmen omuzlarımda dünyanın yükünü taşıyordum ben kahraman olmayı hep televizyonda izlediğim okuduğum şeylerden öğrenmiştim ama bir gün onların yerine geçeceğimi hiç düşünmemiştim. Tamam gerçeği söylemek gerekirse her zaman onlardan biri olmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmiştim bir gün bu dileğimin gerçek olacağını nereden bilebilirdim ki...

Her şey dört takım elbiseli adamın bana parlak bir kristal vermesiyle başlamıştı.o andan sonra görünüşüm değişti benden on yaş büyük biri gibi görünmeye ve dünyayı daha güzel hale getirmek için çalışan koca bir ekibin içine girmiştim yetmemişti en değer verdiğim insanları da bu işin içine sürüklemiştim çünkü bana bu sırrı sadece 'dürüstlüğünden şüphe etmeyeceğim insanlara' vermem söylenmişti o günden sonra ben ve takımım 3 yıllık bir eğitimin ardından ''gizli dünya'' nın poüler takımlarından biri olmuştuk çünkü birçok başarıya imza atıyorduk ve bu da rakiplerimizi delirtiyordu onlar bizim aksimize iyiliği değil kötülüğü savunan iyi takımları başarısızlığa uğratmak için gizli dünyanın kötü yöneticileri tarafından kristal verilmiş insanlardı iki tarafın tek ortak yönü her iki tarafın da insan her iki tarafından savaşçı olması...

Peki kazanan kim?

Hayatım kafamın içinden film şeridi gibi geçerken melek hocanın sorusuyla irkildim:

-söyle bakalım Zeynep bu denklemin cevabı kaç?

Zaten matematikle aram kötüydü bir de üstüne böyle bir durumda olmak üstüne tuz biber olmuştu uzun uğraşlardan sonra denklemi çözmüştüm tam cevabı verecekken çok aşina olmadığım bir ses benden önce davrandı:

-6

Arkamı dönüp sesin geldiği yere baktım yine adını hatırlamakta zorlandığım o isimle karşılaştım adı her ne karın ağrısıysa hala hatırlayamıyordum ama benle bir derdi olduğu belliydi sınıfa geldiği ilk andan itibaren bana olan bakışları soğuk ve nefret doluydu bir kez göz göze gelişimizde de bana bebek gibi dil çıkarmıştı kesin vardı bir derdi!

bu sorudan sonra zil çaldı. öğretmen çıkmıştı. çantamı toplarken yanıma geldi:

-bundan sonra kaybetmeye alışsan iyi olur canım dedi.tam arkasını gidecekti ki önüne geçip onu durdurdum:

-sen benden ne istiyorsun ya söylesene ne istiyorsun benden?

Bu sırada çıkmak için hazırlanan diğerleri de bize odaklanmışlardı

Sana söyleyeceğim tek şey şu:

Kazanmak istiyorsan hızlı olmalısın


O söylediği son cümleden sonra çekip giderken biz senayla onun ağzından çıkan son cümlenin şokunu atlatmaya çalışıyorduk bu cümle ikimizi de 3 yıl öncesine götürmüştü şimdi ikimizin de aklında tek bir soru vardı


O geri dönmüş olabilir mi?


SAVAŞÇILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin