8. Bölüm

226 47 20
                                    

Billie Eilish, everything I wanted


Keyifli okumalar canlarım.

Günler birbirini kovalıyordu. Geçen zamanı yakalamak mümkün olmadığı gibi ölenlerin ardından yakılan ağıtların zamanın uzaması kimseye yardımcı olmuyordu.

Tüm yaşananların ardından hayatın günlük akışını bozmadan ilerlemeye devam etmesi şaşırtıcıydı. Birilerinin felaketi olan olaylar, geri kalanı hiç ilgilendirmiyor gibiydi. Her gün ölen insanların arkasında Voldemort'un olduğunu bilip bir şey yapamamak, Harry'i oldukça sinirlendiriyordu. Öfkesini dindirmesini sağlayan tek kişi soluk benizli, gri gözlü gençti.

Zümrüt yeşili gözlerin sahibi kitap okuyan gencin ne düşündüğünü merak ediyordu. Eskiden onun sabit düşüncelere sıkışıp kalmış, biraz sığ biri olduğunu düşünürdü. Lakin onunla zaman geçirmeye başladığından beri onun hakkındaki düşüncelerinin birer birer yıkılmasına sebep olmuştu. Bunun onun üzerinde kötü bir etki yaratması gerekirken aksi oluyordu. Sarsılıyordu ve bu onu daha fazla tanımak istemesine sebep oluyordu. Gerçekte kim olduğunu öğrenmek, sahip oldukları deneyimleri harmanlayarak geleceğe daha iyi hazırlık yapmalarını istiyordu.

Hogwarts'ta gördüğü kişi ile yanında olan kişi arasında dağlar kadar fark vardı. Bu sadece değişim miydi, yoksa gerçek karakterini şimdi mi gösteriyordu? Belki de her ikisi birdendi.

Kimse Draco'ya yaklaşan savaştaki rolünü söylemediği için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Şuan için annesinin iyi olduğunu bilmek ona yetiyordu. Babası Azkabandaydı, Karanlık Lorda olabildiğince uzaktı. En azından şuan için öyleydi.

Tatillerde her zaman evinde bir köşeye çekilir kitap okurdu. Çoğu kimse onun bunu yapmaktan ne kadar zevk aldığını bilmezdi. Aslında birçok şeyde iyi olduğunu da kimse bilmezdi. O, onlara göre basit, zorba insanın biriydi. Derin düşünceleri veya duyguları olamazdı. Kendisi hakkında böyle düşünüldüğünü çok iyi biliyordu. Aslında umurunda olduğu söylenemezdi, bunu kendisi yapmıştı.

Kendisine göre o, her çocuk gibi, başta ebeveynleri olmak üzere çevresindeki insanların davranışlarını kopyalamış, düşüncelerini sorgulamadan kabul etmişti... Şimdilerde bazı şeyler için geç kalmış hissediyor, nasıl üstünden gelip diğerlerine yetişeceğini düşünüyordu.

Halıda dizlerini kendine çekmiş, Bir İdam Mahkumunun Son Gününü okurken kendi içinde bir kargaşa yaşıyordu. Kafasını kaldırıp dağınık saçlı olana baktı. Arada avucu içinde sıktığı parşömene bakıyordu, zümrüt yeşili gözleri dalgınca. Onun baktığını görüp görmediğini, düşündüğü şeyler arasında kendine yer olup olmadığını merak ediyordu.

Düşüncelerinin ipini yakalamayı başardığında, sonunda okuduğu kitaba odaklanmayı başarabildi. 'Elbet zihnim daha özgür olsaydı, gözlerimin önünde bu hücrenin her taşı üzerinde sayfa sayfa açılan bu tuhaf kitaba ilgi duyardım.'* gözleri cümle üzerinde oyalanmadı fakat zihni onu dikkatle çiğnedi.

'Mezarın kapısı içeriden açılmaz.'* Bu cümle onu sarsarken kitabı kapattı. Bir gün her canlı gibi ölümü tadacağını biliyordu. Fakat son zamanlarda ölümün nefesini ensesinde hiç olmadığı kadar fazla hissediyordu. Kendi için önemli olan insanları kaybederse ne yapacağını bile bilmiyordu. Sevdikleri için birçok şey yapabileceğini biliyordu. Sadece aynı odada bulundukları kuzguni saçlı çocuk kadar cesur olabileceğini düşünmüyordu.

O, iyiliğin timsali değildi, bunun pek tabi farkındaydı, yaptıklarının bir sınırı vardı. Gözleri buluştuğunda göz bebekleri titredi. O kadar uzun süre kendisine nefretle bakan gözlerde şimdilerde şefkat emaresi görmek gri gözlü olanı şaşırtıyordu. Bu ona sahip olduğu tüm her şeyden daha kıymetli geliyordu. Sonunda kendisine, zümrüt yeşili gözlerin sahibinde yer bulduğunu düşünüyordu.

avada kedavra | drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin