#10#

40 9 14
                                    

Medya: Fack Check ~ Nct 127

Uzun süredir yeni bölüm gelmediği için gerçekten çok özür dilerim. Bu ficin okunmayacağını sandığım için yüzüne bile bakmıyordum. Meğersem okuyanlar varmış. Her birinize teşekkür ederim.

~

1 ay sonra...

''Hay ben senin gibi alarmın,''

Sinirle telefonumu elime aldım. Alarmım yaklaşık on yedinci defa çalıyordu. Alarmı kapatıp telefonumu yatağın üzerine bıraktım. Gündelik olarak her şeyin aynı gelişmesi beni sıkmıyor hatta hoşuma bile gidiyordu. Ekstra bir olay yoktu ve her şey tıkırındaydı. 

Saati kontrol edip lavaboya ilerledim. Soğuk suyu yüzüme çarptım. Nasıl bir gelişme bekliyorsam artık, ayna da kendime baktım. Yüzüm hala aynıydı. Ayaklarımı yerde sürüyerek mutfağa ilerledim. Ablam uzun süredir şehir dışındaydı. Bende uzun süredir evde tektim. Dersler yüzünden Minho ile sık görüşemiyorduk. Mesajlaşmayı tercih eden insanlardık. 

Aşırı sağlıklı (!) olan kahvaltımı hazırlamak için buzdolabından sütü çıkardım. Mısır gevreğini kaseye döküp üzerine süt ekledim. Oturma odasına geçip üçlü koltuğa oturdum. Televizyonu açıp rastgele bir kanalı izlemeye başladım. Mısır gevreğinden sadece bir kaşık yediğimde telefonum çaldı. Arayan her zaman aynıydı, Hea Woo. 

Aramayı cevaplayıp ahizeyi kulağıma götürdüm. Min-ki ortalıklarda gözükmüyordu. ''Efendim, Hea Woo.'' Şimdi sabah sabah bana ötecekti ve asla susmayacaktı. ''Benimle alışverişe gelir misin? Diğerleri gelmiyor. Ama sen gelirsin, değil mi?'' Cevap vermeden suratına kapattım. Hangi geri zekalı sabahın dokuzunda birisini arayıp benimle alışverişe gel, derdi ki?

Telefonumu koltuğun üzerine bırakıp sıkıcı sabah haberlerini izlemeye devam ettim. Min-ki'nin ani miyavlaması ile bakışlarımı sağa çevirdim. Sahi, ona mama koymayı unutmuştum. Hızlı adımlarla mamayı getirdim ve yem kaplarını doldurdum. Yeniden koltuğa oturduğumda sanki maraton koşmuş gibi yorgundum.

Telefonumun yeniden çalması ile ofladım. Ama oflamam yarıda kaldı çünkü arayan Minho'ydu. Canlı bir sesle yanıtladım aramayı. ''Efendim?''

''Nasılsın?''

''İyiyim, sen?'' Gülümsediğini hissetmiş gibi bende gülümsedim. ''İyi. Kapının önündeyim, gelsene.'' Söyledikleri çok şaşırmama sebep olmuştu. Uzunca bir düşünmenin ardından, ''Biraz beklemen lazım ama.'' dedim. Beni onayladığını gösteren bir şekilde mırıldadı. 

Aramayı sonlandırıp odama koştum. Çünkü üstümde pembe pijamalarım vardı.

Dışarı çıkıp Minho'nun yanına gittim. Motoruna yaslanmıştı. Beni görünce birkaç adım öne geldi. Koşarak yanına vardım ve kollarımı onun boynuna doladım. O da kollarını belime doladığında kıkırdadım. Başını geriye çekip yüzüme baktığında geniş bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. 

''Neden çağırdın beni?'' Yarım ağız güldü. ''Çağıramaz mıyım? Sevgili olduğumuzu düşünmüştüm.'' Ona sarılmayı bırakıp biraz geri çekildim. ''Öyle demek istememiştim.'' Gözleri gözlerimdeydi. 

''Özledim.''  

''Bende seni özledim.'' Sabahın dokuzu olsa da umurumda değildi. Eliyle motorunun koltuğuna vurdu. ''Gezelim mi?'' Küçük bir çocuk gibi gülümsedim. ''Olur.'' 

Bana siyah bir kask verip kendi kaskını taktı. Motora binince bende arkasına oturdum. Çok şükür ki pantolon giymiştim. Ellerimi onun beline yerleştirdim. ''Sıkı tutun.'' dedi ve gaz verdi. Motora binmek sebepsiz yere çok eğlenceliydi.    

Ama bir anda motor yan yattı. 

~

(3. Ağız Anlatım)

Minho ve Eun Hee hastaneye getirildi. Minho'nun bacağında ve kolunda kırıklar vardı. Eun Hee ise iç kanama geçirdiği için ameliyattaydı. Ama kimse yanlarına gelmemişti. Çünkü kimsenin haberi yoktu. Minho'nun kolu ve bacağı alçıya alındı ve hastane odasında beklemeye alındı. Eun Hee ise hala ameliyattaydı.

~

Lee Minho'dan...

Gözlerimi açtığımda ışık beni çok rahatsız etti. Sol elim ile gözlerimi siper etmeye çalıştım ama kolum çok ağır geldi ve kolumu kaldıramadım. Gözlerimi kırpıştırarak başımı sola çevirdim. Kolum alçıdaydı? Nasıl olmuştu ki bu?

Bilincim yerine geldiğinde vücudumda bir acı ve ağrı hissettim. Bacağımın bir kısmı da alçıdaydı. Sahi, Eun Hee neredeydi? Ona ne olmuştu ki? 

Aklıma en son motorda olduğumuz gelince kaza yaptığımızı hatırladım. Aniden önümüzdeki araç durunca motoru yatırmıştım. Yoksa tabiri caizse önümüzdeki aracın bagajına girecektik. Ve araç mini cooper gibi olacaktı. 

Ağrıyan başım beni daha da zorluyordu. Beklemediğim bir anda kapı açılınca içeri Jisung ve Changbin girdi. Endişeli gözüküyorlardı. Changbin endişeyle konuştu, ''İyi misin? Nasıl kaza yaptın?'' Yerimde zorla doğrulmaya çalıştım. Ufak bir debeleniş sonrası oturmayı başardım. Eun Hee'yi görmek istiyordum. 

''Eun Hee'' İlk kelimem onun ismi olmuştu. ''İyi mi?'' Cevap vermediler ve odadaki ikili koltuğa oturdular. Diğerleri neden gelmemişti acaba. 

''Diğerleri kalabalık yapmamak için gelmediler. Ama geçmiş olsun dilekleri var.'' Başımı olumlu anlamda sallayıp yanıtladım Jisung'u. Eun Hee'den neden bahsetmiyorlardı. Ona bir şey mi olmuştu? Ya da burada mı değildi? Neler oluyordu?

''Eun Hee nasıl? Nerede şu an?'' Bakışlarını kaçırınca ters bir şeyler olduğunu fark ettim ve ağrıyan vücuduma rağmen ayağa kalkmaya çalıştım. Changbin beni engelledi. ''Hop! Aslanım yavaş ol. Nereye böyle?'' Sinir ve gerginlik karışımı bir ses tonu ile ''Sorularıma cevap verin o zaman!'' dedim. ''Eun Hee nasıl?''

''Ameliyatta.'' Mal gibi Jisung'a bakakaldım. Omuzlarım benden habersiz düştüler. Benim yüzümdendi. Ona motora binmeyi teklif eden bendim. 

Eğer ona bir şey olursa, kendimi asla affetmezdim.






Bölüm geç geldiği için gerçekten çok özür dilerim. Boş bulunduğum ilk an yazmam gerekirdi. LGS'ye girdiğim için aktif değildim zaten bu yıl. Bir de şu an rahatsızım bu yüzden bölüm gecikti. Biraz kısa oldu ama özür dilerim. Umarım beğenirsiniz :)



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DRIVE - Lee Minho / YNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin