Ertesi Gün Sabah 06.00 Metro ile Okula Giderken
Dün yaşananlar hala bir rüyaymış gibi geliyordu. Tüm gece düşünmekten gözüme uyku girmedi. Nasıl olabiliyordu da şehrin en büyük genç mafya çetelerinden birinin 1. Bölük Lideri son derece köklü, sanatsal bir okul olan Akai Ichigo Akademisi'nde benim sıra arkadaşım olabilirdi?
Aklım hala bunu almıyordu ama belki de şimdi bunları düşünmemek en iyisiydi. Çünkü bugün orkestra kulübündeki ilk günüm olacaktı. Senpailarıma hünerlerimi gösterip orkestra kulübünde iyi bir yer edinmek istiyordum. Akademi, son derece köklü olduğu ve taban puanı da çok yüksek olduğu için sadece zeki, herhangi bir sanat dalında yetenekli olan birinin girebileceği; sıradan olanların giremeyeceği çok özel bir okuldu.
Okula sadece uzaktan bakmak bile ne kadar elit olduğunu anlamamıza yetiyordu. O kadar ihtişamlıydı ki bir kez gören kafasını çevirip bir daha bakıyordu. Okulun devasa kampüsü adeta bir mahalleyi içine alabilecek kadar genişti. Okulun duvarları için kullanılmış olan kırmızı tuğlalar, okulu eski zamanlardan kalma kalelere benzetiyordu. Okul bu kadar büyük olunca haliyle öğrencileri de bir hayli fazlaydı. Okulda 1000 tane öğrenci, 50 sınıf vardı. Öğretmen kadromuz da son derece iyi hocalarla doluydu. Böyle bir okulda okumak benim için bir şerefti. Ülkede bu derece elit olan iki okul vardı. Birisi bu akademiydi, diğeriyse Kuroi Karasu Akademisi'ydi. Bu iki okula rakip olabilecek olan diğer okul ise ilk dönem görmüş olduğum muamelenin mimarı Midori Umi Akademisi'ydi.
Sınıfa adımımı atar atmaz Yağız'la göz göze gelmiştik. EN AZINDAN ÖYLE DEMEK İSTERDİM! YÜZÜME BİLE BAKMADI LANET OLASICA! Görünüşe göre okulun dışında gerçekleşmiş olaylar onun umrunda değildi. Ben de onu rahat bırakıp bu konuyu da gündeme getirmemem gerektiği kararına vardım. Bu konuyla daha fazla uğraşmamam lazımdı. Yağız ile uğraşıp vaktimi daha fazla boşa harcayamazdım. Çünkü şuan en büyük önceliğim orkestra kulübünün seçmeleriydi.
Ben daha farkına bile varamadan zaman su gibi akıp geçmiş, öğle arası kapımıza dayanmıştı. Yemeğimi alıp dünki yerime geçtim. Geçen gün gördüğüm karaltı aynı yerinde duruyordu. Artık emindim o Yağız'dı. Bu kez cesaretimi toplayıp yanına gitmeye karar verdim. Bu saçma ani karar belki de herşeyi değiştirebilirdi...
Sakin ve emin adımlarla yanına yaklaşıp omzuna dokunucaktım ki Yağız'ın uyuduğunu fark ettim. Kıvırcık saçları yüzünün bir kısmını kaplamıştı, teni ağaçların arasından gelen hafif güneş ışığı altında daha da güzel görünüyordu. Gözüme çok sevimli geldiği için yere oturup bir yandan yemeğimi yerken onu izlemeye başladım. Hava her ne kadar ılık ve bahar havası olsa da kış yeni bitmişti dolayısıyla üşüyüp hasta olmasını istemediğimden okul kazağımın üzerine giydiğim ceketimi Yağız'ın üzerine örttüm. Tüm öğle arası boyunca onu seyrettim. Zilin çalmasına 4-5 dakika kala ceketimi aldım ve orayı terk ettim.
Zorlu derslerin ardından okul bitmişti, sırada orkestra kulübü seçmeleri vardı. Büyük bir heyecanla kemanımı kapıp üst katlardaki kulüp odalarına bakınırken resim kulübünün kapısının aralığı gözüme çarptı. O küçücük aralıktan resimlere bakarken birdenbire arkamda birinin varlığını hissettim arkamı dönüp baktığımda ise Yağız hemen arkamda duruyordu. Hemen panik oldum ve arkamda ne aradığını sorucaktım ki benimle daha fazla uğraşmak zorunda olmamak için tek kelime etmeden resim sınıfına girdi ve tuvalinin başına oturup malzemelerini çıkartmaya başladı. Tabi şaşırmıştım ani bir hevesle bende Yağız'ın peşinden sınıfa girdim ve tuvalindeki resme baktım.
-Wow! Bu resmi sen mi yaptın?
Yağız utanmış bir ifadeyle :
+Hıhı. dedi.
-Senin sanatçı olduğunu az biraz biliyordum ama bu kadar yetenekli olduğunu bilmiyordum.
Yağız'ın ruh gibi yüzü ağaçta çok kalmış erik gibi kıpkırmızı olmuştu gözleri dolucakmış gibiydi bir an önce gitmemi istermişçesine konuyu değiştirip neden burada olduğumu sorunca ona orkestra kulübüne katılacağımı ve kulübün sınıfını aradığımı söyledim.
+Sen mi? Orkestra kulübüne katılmak mı? ( Histerik Kahkaha ) Güldürme beni! dedi.
Yağız böyle söyleyince acayip sinirlendim. O kıvırcık saçlarını tutup duvardan duvara vurmak istiyordum ama sakin bir sesle:
- Yapamıyacağımı mı düşünüyorsun, iddiaya var mısın? Eğer kulübe kabul edilirsem keman çalarken benim bir resmimi çizeceksin anlaştık mı? dedim.
Ben böyle söyleyince alaycı bir tavırla :
+ Peki, o zaman ben kazanırsam bütün bir yıl öğle yemeğimi sen karşılayacaksın anlaştık mı? dedi.
- Anlaştık.
Bu şekilde bir iddiaya girmiş olduk ve büyük bir gazla orkestra kulübünün kapısına gittim. Benden,
Vivaldi - The Seasons|Spring|
çalmamı istediler, ben de büyük bir zevkle çalmaya başladım. Çalarken bana şaşkın şaşkın bakışlar atıyorlardı. Tatmin olmuş gibi duruyorlardı. Şarkı bittiğinde alkışlamalarını beklemiyordum. Alt tarafı bir şarkı çalmıştım, abartılacak bir yanı yoktu ki bunun.
+İyi olduğunu tahmin etmiştim ama bu kadarını beklemiyordum. Harikaydın! dedi üst sınıflardan bir kız.
Mahcup bakışlarımdan birini yolladım ve yüzümdeki tebessümle teşekkür ettim. Diğerleri de baş parmaklarını havaya kaldırmış, 'gülümseyerek 'like'' işareti yapıyorlardı.
Gülüşüm solarken bunları düşünmemem gerektiği konusunda kendimi uyardım.
Önceki okulumda kimseyi bu denli gülümsetememiştim, aksine sinirlendirmiştim
''Senin gibiler keman çalmasın mümkünse!''
''Leya, tek yeteneklinin kendin olduğunu mu sanıyorsun!''
''Bacakların çok kalın!''
''Hocam! Sınav sorularını Leya çaldı!''
BÖLÜM SONU
YORUMLARA AÇIĞIZ .HER BÖLÜM SONUNDA ŞARKI OLACAKTIR MUTLAKA DİNLEMELİSİNİZ O ŞARKILAR KİTAP İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR YANİ DİNLEYİN ! 😀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT VE KÖMÜR L&Y
FanfictionOrtaokulda gördüğü zorbalıkların da etkisiyle liseye geçmiş olan Leya'nın Akai İchigo Akademisi'nde kömür gözlü bir kıvırcık ile yaşadığı maceralar Konusu: mafya ,okul hayatı ,müzik