ARKADAŞ

23 2 0
                                    

Gürültülü bir zil sesiyle gözlerimi sıramda açtım. Moralim bozuktu. Çünkü o uzun yolu iki beslenme çantasıyla zar zor gelmeme rağmen bana yemek hazırlatan şahıs gelmeye bile tenezzül etmemişti.

Önümdeki kıza hangi derste olduğumuzu sordum.

Q : Son derse girdik.

- Ne?

Q : Öğle arasından beri hayatsız gibi uyuyorsun Leya. Bir tabutun eksik.

- Öyle mi? O kadar uyumuş olamam ya.

Q : Ama uyudun. Hocalar öldüğünü sanmıştı ki bir anda nefes aldın. Böylece yaşadığına kanaat getirildi.

Utangaç bir şekilde başımı öne eğdim.

Aslında 40 dakika olan ama bana 40 saat gibi gelen o dersten sonra eşyalarımı topladım ve okuldan çıktım.

İçimden eve gitmek gelmiyordu. Zaten çok yavaş hareket ettiğim için metroyu kaçırmıştım ve diğer metronun gelmesine bir buçuk ya da iki saat vardı. Ben de zaman geçsin diye parka doğru yol aldım. Çantamı bankın üzerine bıraktım. Parkta kimse olmadığı için birazcık eğleneyim dedim. Önce kaydırağa çıkıp birkaç kez tekrar tekrar kaydım.

Sonra gözüme ilk kestirdiğim salıncağa atladım. Yavaş yavaş sallanırken kafamı zincirlere yasladım ve boşa giden yemeği düşündüm.

Yağız okula neden gelmemişti?

Ya başına bir şey geldiyse...

Ya yemeği tekrar yaptırırsa?

Onun için onca zahmete katlanıp sabah sabah aynı yemekten iki porsiyon pişirmiştim.

Ben kara kara bunları düşünürken birden arkamda bir ürperti hissettim ve kabuslarıma girip hayatımı bana zehreden o şahsiyetlerin sesleri kulaklarımda yankılandı.

+ Aa zırlak bebeğim! Nerelere dalıp gittin böyle!

Arkamı döndüm, bir de ne göreyim?

Ülkü ve Merve!

Ü : Biz, çok sevgili arkadaşların olarak neye bu kadar kafayı taktığını merak ettik doğrusu!

Hemen salıncaktan kalktım ve :

- Bu sizi hiç alakadar etmez.

dedim.

MR : Ne demek alakadar etmez! İnsan hiç eski arkadaşlarına böyle der mi?

Merve geldi ve omzuma kolunu atıp :

MR : Öyle değil mi Ülkü?

dedi.

Ü : Öyle bebeğim.

MR : Aşk acısı falan mı çekiyorsun yoksa bizden gizli? Bu seferki kurbanın kim?

- Saçmalamayın! Ne aşkından bahsediyorsunuz siz! Sen de çek kolunu omzumdan! Siz benim arkadaşım falan değilsiniz, bana böyle davranmayı kesin!

Ü : Duydun mu Merve bebeğim? Leyacık yürek yemiş de bize cevap veriyor!

MR : Duydum, Ülkücüğüm. Gel şuna kim olduğunu hatırlatalım.

Üstüme yürümeye başladılar. Merve arkama geçip kollarımı kavramıştı.

Ülkü de yerden aldığı bir odun parçasıyla üstüme doğru geliyordu.

Çaresizce çırpınırken ağzımdan tek kelime çıkmıyordu. Tam sopayı kafama yiyecekken bir el Ülkü'nün bileğini tuttu ve sopayla birlikte indirdi.

ZÜMRÜT VE KÖMÜR L&YHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin