Alya onu saran kollarda biraz olsun rahatladı. Birden kendini karşılaştırma yaparken buldu. İkisi benzeyebilirdi ama ikiside farklıydı ki en büyük fark Saul bir kurt adamdı. Kaya ise normal bir insan. Diğer fark sarılışları. Kaya'ya karşı çok büyük bir arzusu ve her şeyiyle kör kütük sahiplenme vardı. Peki ya Saul? Onda yaşadıklarından bir ders alınmışlık vardı. Tecrübe. O istediği kadar ona yanaşan ve ona iyi gelen tatlı bir ruhsal ihtiyaç hissediyordu. Sarılmasına karşılık vermedi, kolları bedeninden ayrılınca yine eve doğru yöneldi fakat kapıyı kapatmadı. İsterse Saul arkasından gelebilirdi. O duş alırken belki oralarda takılabilirdi. Yalnız kalmak yerine etrafında birini istemişti. Sıcak bir duş onu kendine getirebilirdi. Yağmur damlaları gibi kafasından aşağıya düşen her bir damla su onu yıllar öncesine götürüyordu. Sahi kaç yıldır onu görmüyordu? Evet aynı birimdeydiler ama sanki ayarlanmış gibi hiçbir nöbetlerinde bir araya gelmemişler hatta özel günlerde yapılan iş yemeklerinede zaten sırf bu yüzden katılmıyordu Alya ; ki ne hikmetse Kaya da asla katılmıyordu. Kaya'nın sabahki bakışını hatırladı da ilk karşılaştıkları günde de ona aynı şekilde bakmıştı ve ilgisini ona çekmişti.
"Lanet olsun" diye bir bağırtı arkasından da demir bir şeylerin yere düştüğünün sesi Alyayı düşüncelerinden çekip çıkardı. Hiç düşünmeden havlusuna satılıp aceleyle kendini duştan çıkardı. Mutfağa sadece saniyelerle girdiğinde Saul'u bir elinde tava bir elinde de mutfak beziyle dökülen yağları silerken buldu. Gözleriyle Saul'e baktı herhangi bir yerinde yara, yanık veya bir başka şey görmeye çalıştı. Güvendeydi. Turp gibiydi.
"Ne yapıyorsun Saul?" Dedi Alya küçük bir çocuğu azarlarcasına işaret parmağını ona sallayarak.
"Sana kahvaltı hazırlamaya çalışıyordum ama sanırım bu konuda asla yetenekli olamadım" Saul elindeki tavayı tekneye koydu ve dönüp Alya'ya baktı. "Canım birşey çekmiyor Saul sadece uyumak istiyorum. Uyanınca dışarda yemek yesek ya?" Soru sormak istememişti ama öyle gibi çıksada ağzından odasına doğru ilerledi. Klimasını çalıştırıp camlarını kapattı ve gün ışığını engellemesi için black out perdelerinide. " Gidecek misin?" Dedi arkasından ona bakan Saul'e. Saul ne cevap vermesi gerektiğini Alyanın yüzüne bakıp anlamaya çalışırken "gitme evde birinin varlığına ihtiyacım var. İstediğini yapabilirsin filim izle veya gelip burda bile uyuyabilirsin. Sabah sabah burda olduğuna göre gece sende uyumadın" Alya konuşurken yatağına girmişti bile. Saul duyduklarını daha tam ölçüp tartmadan kurdu Alyanın yanına yerleşmesi için içinde heyecanla zıplıyordu.
Yine o anı yaşıyordu. Eline tutuşturulan nişan yüzüğü. Evlenmelerine sadece iki hafta kalmıştı. Saçma bir kavga çıkarıp bunu ayrılma noktasına getiren Kayanın yüzünü gördü. Gözlerinden alevler çıkıyordu resmen. Alya da sinirliydi, boyun eğmez; tükürdüğünü tekrar yalamazdı. Hışımla arabadan inmeden öncesini hatırladı ve yine olsa yine yapacağı şeyi yaptı Kayanın yüzüne sağlam bir yumruk indirmişti. Kalbindeki anlam veremediği bir yerde çok büyük bir acı vardı ve zamanlardan sonra aynı yer sızlıyordu Alyanın. Bilinci açılmaya başladığında kafasının üstünde küçük öpücükleri ve sakinleşmesi için mırıltıları duydu. Sonra kocaman kollarla çevrelenmiş bedenini hissetti. Saul yanındaydı. "Gitmediğin için teşekkür ederim" dedi Alya olduğu yerde gerinirken. Saul ile göz göze geldiler onun yanında rahat hissediyor asla çekinceleri yoktu. Yıllardır aynı evi paylaşan iki kişi her yönden birbirlerini karşılık beklemeden tatmin eden iki yakın karakterdiler sanki.
"Alya Acıkmadın mı? Ben açlıktan ölüyorum da" Saul Alya'yı yataktan çekerek kaldırdı. Dolabın önüne geçip içindeki kıyafet yığınına baktı Alya. Rahatlık istiyordu çok kısa olmayan bir eşofman şort üzerine V yaka bir tshirt geçirdi. Saul onu giyinirken izledi bedeni n sırt kısmını görüyordu. Ensesinde Caduceus sembolü bir dövme vardı. Çok asil gözüktüğünü düşündü Saul. Yanına gidip ona sarılmak, öpmek istedi. Ama Alya'nın ona olan açıklığını bununla kamçılamayacaktı. Yorgun ve bitkindi şu an bedenen ne kadar sağlıklı görünse de yaydığı koku gerçekten ne kadar yıpranmış olduğunun habercisiydi. Alya'nın eline aldığı eğlenceli üzerinde gökkuşağı ve ayıcıkların olduğu çoraplar bir nebzede olsa kendini iyi hissetmek için yaptığı küçük dokunuşlardı. "Ne yemek istersin?" Alya çoraplarını giymiş kendisine bakan Saul'e sordu. Soruyla kendine gelen Saul "Et olan her şey kabulümdür" deyip sırıttı. Alya da kaç zamandır güzel bir steak yemediğini farketti ve onu adanın en iyi steak restoranına götürmeye karar verdi. Ama bu kıyafetle oraya gidemezdi hemen çoraplarını çıkardı. Saul şaşkınlıkla Alyaya bakarken üstünden tshirtünü çıkarmasını izledi dolapta bebek mavisi üzerinde beyaz çiçekler olan diz üstü bir elbiseyi üzerine geçirdi, arkadan zipini çekmesi için yanına yaklaştı. Aniden gelişen bu değişim Saul'u heyecanlandırdı ve elleri titreyerek zipi çekti iç güdüsel olarak ellerini omzuna getirdi ve o daha iç dünyasında aklında geçenleri süzüp karar veremeden dudakları ensesindeki dövmeyi öptü. Ne yaptığını anlayan Saul kafasını kendine çeviren Alyaya baktı. Alyanın gözlerinde gördüğü şaşkınlıkla karışık üzüntü, sevinç ve daha anlam veremediği duyguların hangisinin en çok olduğuna karar vermeye çalıştı. Eş olayı kutsaldı evet ama Alya onundu; onun olmalıydı gerçek eşini reddetmesi gerekse bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM
Loup-garou30lu yaşların başındaki sıradan uçuk kaçık bir hemşirenin hayatı nasıl fantastik olabilir ki? Kader ağlarını çok güzel örüyor. Yanlış bir zamanda yanlış bir kaza, kimlerin kaderini etkileyeceğini bilmeyen asi bir kurt adam.