Bölüm 21

1.2K 101 17
                                    

              Saul

Sante'nin yersiz sorusuna karşılık kendini açıklamak zorunda kaldığı için Alya adına sinirlenmiştim. Kendi eşini daha on üç yaşında bulmuşken benim eşimi bulamamam ve üstüne bunu bilmesine rağmen aptalca soruyu sorup beni germek nedendi ki? Rosa ne kadar sevimli bir kadın olsa da Sante'den kalır yanı yoktu yeri geldiğinde ikisi de pislik olabiliyorlardı. Alya'nın kokusu yine gün yüzüne çıkmaya başladığında Yasemin kokusunu sevmeye başladığımı hissettim. Kulaklarımda evin önünde duran araba sesi geldiğinde akabinde gerçekleşen kapının kırılma sesiyle irkildim. Alya'nın yasemin kokusu daha da yoğunlaşınca  kapıda beliren Salvayor'un kurdunu gördüm. Ortamı kokluyordu. Neden böyle bir şey yaptığını sorgulamam anlamsızlaştı ellerimi bulan eller dikkatimi çekti Alya'nın bizden korktuğunu hatırladım yanıma doğru onu çekerken Kardeşimin ağzından dökülen kelimeler beni olduğum yerde kalmama sebep oldu. "Eşimin üstünden ellerini çek!" tehdit tınısı en üst seviyedeydi ve hiç vakit kaybetmeden üstümüze atılmıştı. Her şey ağır çekim misali gözümün önünde oynadı. Babamın Alya'yı kucaklayıp kenara itmek istemesi Alya'nın ellerinin ellerimde kilitli kalması hep beraber savrulmamız. O kadar dengesiz bir haldeydik ki o savrulmada Alya benim altımda kalıp yere sürterek kaydık. Ellerimin arasında kayıp pelteye dönen bedenini kucakladım. Babam kurdunu dışarıya çıkararak onu ellerimden almaya çalıştı vermedim. Onu veremezdim. Salvator'un bana salladığı pençeyle sol omzumda kocaman bir yara açıldı, bu saldırı artık hoş görebileceğimden daha sıkıcı bir hal aldı kurdum onunla savaşmak için kontrolü ele geçirdi. Saniyeler içinde annem Alya kucağında ortamı terk etti. Yanında gitmek istesem de Salvator'u durdurmalıydım. Geliş güzel salladığım pençemle bende Salvator'un sağ omzunda kocaman bir yara açtım. "Definito! Trasforma immediatamente" Alfanın emriyle olduğumuz yerde kaldık ve emrine uyarak insan formumuza döndük. Babam ilk kez üstümüzde Alfa kontrolünü kullanmıştı. Çok kavgalar etmiştik ama hiçbir zaman bu denli büyük ve birbirimiz için yıkıcı değildi. Hem kendi omzuma hem Salvator'un omzundan akan kana baktım ikimizde nefes nefeseydik. Kurduyla savaştığı her halinden belliydi. "Neler oluyor burada!" babamın otoriter sesi ona bakmamızı sağladı. Heybetli bedeniye üstümüze doğru geliyordu. Ensemden tutan tek eliyle beni ayağa kaldırıp olduğum yerde ayakta durdurdu aynısını Salvator için de yaptı. "O...O benim..." Salvator sesini bulmuş ama geveliyordu "Ne Diyeceksen hemen söyle Salvator! Bu yaptığın hiç hoş karşılanacak bir şey değil!" babamın sesi ikimizi hala daha sindirmek için ağırlığını koruyordu. İçimdeki ürperti bunun bir an önce bitmesini ve Alya'nın yanına gitme isteğimi körüklüyordu. "O benim eşim" dedi. Eş? Bir kurt adamın veya insan yavrusunun tek  bir eşi olur. Salvator Alya'ya eşi demekle ne saçmalıyordu ki?  "Bakın! Sürü bağına bakın o benim eşim!" ellerini göğsüne vurup bizi ikna etmeye çalışıyordu. Onu dinledim. Sürü bağıyla hepimiz ona bağlandık ve gerçek söylüyordu. Puzzle parçasını bulmuştu. Tamamlanmıştı. İsabella kapıda belirdi. "Alfa sanırım bir sorunumuz var" dedi ilgimizi çekerek. Kafama üşüşen konuşmalar daha kötüydü. "Anlat isabella" dedi babam ve oda anlatmaya başladı. Alya'nın Millennial olduğu, neslin sonuncusu olduğundan her ırk likandan eş sahip olabilecek anahtar bir ruha sahip olduğuyla ilgili bir şeyler daha. Zaman nasıl geçti bilmiyorum. Bunları dinlerken Salvatorla birbirimize açtığımız yaralar çoktan iyileşmeye başlamıştı. Aklıma hücum eden şey korkunçtu. Sevdiğim kadın abimin eşiydi. Beni bırakmayacağına söz veren Alya'm şimdi ne yapacaktı? Beni bırakacak mıydı? Yoksa sözünü tutup ben eşimi bulana kadar benimle mi kalacaktı? Ellerimle onu Kaya'ya değil de Abime vermem çok daha acı vericiydi.

Alya

Üzerime atılan kurttan sonra hiçbir şey hatırlamadım sadece inanılmaz bir acıyla bilincimi kazandım. Bedenimdeki en küçük hücreye kadar ağrım vardı. Kılımı kıpırdamamak dedikleri şey bu olmalıydı. Hayatım boyunca böyle bir acı ne yaşadım ne de yanından geçtim... "Uyanıyor" etrafımda hissettiğim heyecanlı hareketlilik bedenimdeki ağrıları düşünmek yerine etrafımda kimler var diye dikkat edip biraz ilgimi başka bir yöne çekmemi sağladı. Sol tarafımdaki ağrıya odaklanınca yaralanan yerimin neresi olduğunu anladım. Sanırım omzum çıkmış yanında da kesinlikle köprücük kemiğimi de kırmıştım. Bedenime sarılan sekiz bandajı hissedebiliyordum. Tüm gücümü toplayıp gözlerimi açtım. Tam karşımda ayak ucumda Regina duruyordu. Sağ yanımda dizlerinin üstün çökmüş elimi avcunun içinde tutan Saul korkmuş gözlerle beni izliyordu. İsabella ise karşı duvardaki dolapların üzerinde bir şeylerle uğraşmaktaydı. Yanan mumlar çeşit çeşit bitkinin kokusu ve parlayan kristaller oraya bir Altar kurduğunu ve esas işini yaptığını gayet iyi bilecek kadar uğraşmıştım bu işle. "Nasılsın?" Saul'den çıkan duygusuz kelime yüreğime hançer gibi saplandı. Neler oluyordu ki? "Ağrım var. Su alabilir miyim?" dudaklarım o kadar gergindi ki en küçük dudak oynatışımda kesinlikle çatlayıp kocaman bir yarığa sahip olacaktım. Regina hemen suyu bir pipet yardımıyla içmem için dudaklarıma doğru getirdi. İçime dolan ferahlık bir tık daha enerji dolduğumu hissettirdi. "Neler oldu anlatacak mısınız?" merak ediyordum, öğrenmeliydim. "Nereye kadar hatırlıyorsun?" soru İsabelladan gelmişti. "Evi basan kurt adam sonrasında yere doğru savrulmam... Gerisi yok." dedim. "O bizim en büyük oğlumuz Salvator Alya" Regina araya girip konuştu mahcuptu "O senin eşin Alya. Senin son nesil olduğunu sana söylemiştim. Dolayısı ile sanırım her ırkla eşleşebilecek bir ruha sahipsin." İsabella Saul'u işaret ederek " Leopar eşin olduğunu söyledi ama reddedilmişsin." Soru cümlesi değil sadece bildiği şeyi teyit etmek ister gibiydi sadece kafamı olumlu olarak sallamakla yetindim. Ben Saul'un eşini bulmasını beklerken benim tekrardan bir eşe sahip olmam hiçte doğru değil. İçimde duygu seli oluştu. En fazla gün yüzüne çıkan ise SUÇLULUK... "Saul ile yalnız konuşabilir miyim?" Regina ve İsabellanın yanımızda olması evet güzeldi ama Saul'e vereceğim güvence esnasında yanımızdaki varlıklarını istemedim. Onlar dışarıya çıktıktan sonra biraz bekledim. Saul sorgulayan gözlerle beni izliyordu, keşke kendimi daha yukarıya çekip ciddiyetimi belli edebilseydim konuşma esnasında. "Yanıma gelebilir misin?" dedim sessimdeki çatallanmayı geri itmeye çalışarak. Hemen dediğime itaat etti yanıma çömelip elimi tuttu. "Bak sana bu söyleyeceklerim çok uçuk gibi gelebilir ama bana güvenmelisin. Seni sen eşini bulana kadar bırakmayacağım. Zaten ben bir kez reddedildim hiçte bunu anlamadım. Dolayısı ile sen vazgeçene kadar yanındayım. Anladın mı?" gözlerindeki boşluk hissi beni daha çok gerdi. Duygu olmayan sabit gözler benim gözlerimi takip etti. "Seninle konuştuğumun farkında mısın?" dedim tekrardan. Bir göz kırpma süresinde dudaklarını kendiminkilerde hissettim. 

Saul

Söylediklerini defalarca aklımdan geçirdim. Ya ölene kadar beraberdik yada ben eşimi bulana kadar. İşte bunun ne zaman olacağını bilemezdik. O yüzden ya ölene kadar ya da bir saat sonrasına kadar olabilirdi. Üç haftadır odamızda onun iyileşmesi için yanından ayrılmadım. Beraber yemek yedik beraber uyuduk. Salvator eve adımını atmadı olaydan sonra evden gitti. İsabella onu eve getirtmek için ne kadar çaba sarf etse de gelmemişti. Alya'nın güçlerini gün yüzüne çıkarmak için her gün odaya gelip ona bir kaç şey öğretmeye çalışsa da Alya'nın basit kurallar ve yapılacakları bildiğini keşfettik. Gerçek güçlerinin aktive olması için adasına geri dönmemiz ve ritüel yapması gerekiyormuş. "Ben yatmaktan çok sıkıldım. Gün batımını izlemeye gitsek olur mu?" yemek yemesine yardım ederken sabahtan beri olan somurtmasının nedenini anladım. "Eğer kendini iyi hissediyorsan tabii gidebiliriz" elimdeki çatalla ağzına son lokması olan ravioli koyarken. Yüzündeki duygu değişimi o kadar hızlı oldu ki etrafa yaydığı enerjiden benim bile düşen enerjimi yerine getirdi. İşte benim duygu durumumda böyle bir etkisi vardı. "Yarın hastaneye gidip son kontrolünü yaptıracağız eğer her şey tamamsa bu bandaj yığınından kurtulacaksın" dedim giyinmesine yardım ederken. "Onlardan kurtulmak için sabırsızlanıyorum. Şu şekilde birine muhtaç olmak çok can sıkıcı" "Ben bu olayın içindeki biri mi oluyorum?" dedim hayretle yüzüne bakarak. "Kendim dışında herkes benim için biri oluyor lütfen alınma Saul..." dudaklarıma kocaman bir öpücük kondurdu parmak uçlarına yükselerek.  "Hem ben her işini halletmek zorunda kalan şu her şeye koşan bir karakterlerdenim bana yardım edilmesine pek alışık değilim biliyorsun." yüzünü yere eğip konuşması mahcup olduğunu gösteriyordu ama gerçekten bağımsız bir kadın olduğunu biliyordum. Gururu onu bu durumdayken çok fazla rahatsız hissettiğini hissedebiliyordum. "Hadi gidelim" deyip ellerimi beline sardım ve önden gitmesi için onu biraz itekledim. Odadan çıkıp merdivenlerden aşağıya sakince indik. İnerken Alya'nın yüzünü ekşittiğini görsem de onu durdurmak veya neyi olduğunu sormak istemedim. Alt kata iner inmez tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Daha ben ne olduğunu anlamadan karşımızda duran Salvator ve onu elinden her ihtimale karşı tutan annemle göz göze geldim. Alya olduğu yerde kaldı. İlk kez gerçek anlamda karşılaşmış ve birbirlerine bakıyorlardı. Abimin burun deliklerinin genişleyip kapanması Alya'nın yasemin kokusunun artması ve bir adım geri atmasıyla üzerime yaslandı ellerim hemen Alya'nın beline sarılıp onu arkama aldım. Kimi kimden koruyordum ki? Abim ona asla zarar vermezdi ama bana verebilirdi. Zaten yapmadık mı bir kaç hafta önce... 

BENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin