"Saat sabah üçte uçağımız var. Direk uçuşla gidiyoruz." Alya bavulundan giyeceği rahat kıyafetleri çıkarmış geriye kalanı bavuluna koyup kapatırken Saul'e seslendi. Saul yaşadıkları bir bir gözlerinden geçerken kendini sıcak duşun altında rahatlatıyordu. Alya onu için hiç tereddüt etmeden eşi olan adamı kendi diliyle reddetmiş üstüne içindeki saklı güçle Alfa ya kafa tutmuştu. Şimdi her şey değişmek üzereydi. Alya gerçekten bir cadıysa ne olacaktı? Onlar vampirlerin dostuydu kurtların değil. Alya Saulden gelmeyen cevap üstüne banyo kapısını açıp içeriye baktı. Hayatının nasıl bu raddeye geldiğini düşündü. Roman karakterleri gibi bir hayat değil de sakin ama sorunlu bir şekilde ilerliyordu hikayesi. Türler arası bir savaş yoktu veya kurtarılmayı bekleyen bir insan değildi. Canlı kanlı leopar eşinden ret yemiş sonra eşi olmadığı bir kurt adamla birlikte olmaya karar vermiş ve hiç haddi olmadan kendi bölgesinin alfasına rest çekmişti. Geri dönmeme olayı çok farklı boyutlara dönmüştü. Tek umudu Saul'un ailesinin onu kabul etmesi veya orada yerleşebilecek bir yer edinmesiydi. Buraya dönmek istemiyordu. Her ikisi de akıllarındaki karmaşıklıkla bir diğerinin karmaşıklığını hissedemez olmuşlardı. Sessizce hazırlıklarını yaptılar ve gece on bir civarında taksi onları hava alanına götürmek için evden almıştı. Her ikisi de hayatlarının sorgusunu kendi içlerinde verirken elleri birbirine kenetlenmiş sanki kendi savaşlarını birbirlerinden güç alarak yenmeye çalışıyorlardı. Kaya ise Alfanın karşısında kendi hakimiyetini kazanıp insan formuna dönmek için volta atıyordu. Kendisi Alya'yı reddettiğinde bu kadar canı yanmamıştı. Ama Alya'nın onu reddedişi içinde anlatılamaz bir acıyı körüklemişti.
Koltukta yarı uyur şeklinde uzanan Saul burnuna gelen kahve kokusuyla kafasını kaldırdığında Alya'nın elinde kendileri için alınmış birer kahve vardı. Olduğu yerde oturup Alya'yı da kucağına oturtarak kahvesinden bir yudum aldı. İlk kez bu kadar yan yana olup da sessizliklerini korumuşlardı. Birbirlerine olan temasları sanki ikisinin de akıllarında tüm büyüttükleri sorunları silip süpürmüştü. "Her ne kadar olanlar yarı yarıya kafamda soru işareti olsa da ben seninle kalmayı seçiyorum Saul; geri dönmek istemiyorum seninle birlikte senin bölgende kalmak istiyorum." içindeki korkuyu atıp açık konuşmayı seçmişti Alya. Saul ise bu duyduklarına sevindi ama babasının dedikleri de onu düşündürdü aklına gelip. İkisi de birbirlerine olan bağları yüzünden gidecek yerleri olmayabilirdi. "Ne oldu? Neden sessizsin?" Alya Saul'un sessizliğinden ve hissettiği huzursuzluktan hoşlanmadı. "Sen benim yanımda olmayı seçtiğin sürece nerede kaldığımızın önemi yok Alya." tutuşunu daha da sıkarak Alya'yı kendine çekip "Kalacak hiçbir yerimiz olmazsa bile sürü olmadan istediğimiz ülkede normal insanlar gibi yaşayıp hayatımızı sürdürebiliriz" dedi dudakları birbiriyle buluşurken. Son on yılda çok kurt adam gördü eşlerinden vazgeçmeyip kurtluğundan vazgeçerek normal insanları gibi yaşamayı seçen. Neden onlarda yapmasın? İşte şimdi Saul rahatça eve gider ve ailesine Alya'yı tanıştırırdı. Ölüm hariç hiçbir şey çaresiz değildi.
İkisi de bavullarını transporta vermiş el bagajlarıyla koltuklarını bulmaya çalışıyorlardı. Alya biletlerine ekstra para ödeyip acil çıkış kapısını almıştı. Rahat koltuklara yerleşip yolculuğu beklemeye koyuldular. "O kadar insanın içinden kimse burayı istemedi mi?" diye hayıflandı Saul. "Nasıl yani?" diye soran Alya'ya "Bu koltuklarda oturmak büyük sorumluluk ben o sorumluluğu sevmiyorum" dedi kemerini bağlamış Alya'nınkini bağlamak için üstüne doğru eğilmişti. Alya'nın muzip bakışını yakalayınca "Yapmadım de Alya" "İşi garantiye almak için ekstra parada ödemiş olabilirim" dedi ve Saul'un dudaklarına küçük ama ateşli bir öpücük kondurdu. Öpüşmeleri daha da derinleştiğinde onları uyaran bir öksürme ile öpüşmeyi kestiler. Hostesin hoşnutsuz bakışları altında hiçbir şey demeden oturdular. Alya önündeki ekrandan yolculuk için film seçmeye çalışırken "Demek Napoli'ye gidiyoruz" dedi Saul "Evet ailenle tanışıp onların tavırlarına göre tatilimizin gidişatını düzenleyebiliriz dedim" dedi Alya ve seçtiği diziyi Saul'e işaret etti. "Ha bu arada hiç ailenden konuşmadık. Kimlerle tanışacağım?" Hiçbir şekilde aileleri hakkında konuşmamışlardı. Saul biraz düşünceli tavır takındıktan sonra gülerek "Tam bir şenlik içine gireceğini şimdiden söylemeliyim." Alya devam etmesini anlatan bir el hareketi yaptı. "Annem, babam ve bir abimle bir de benimle doğan diğer ikizimle tanışacaksın..." "Ne yani annen bir başına evde dört erkekle mi hayatını geçiriyor!" Alyanın sesi inanmaz şekilde çıkarken "Öyle deme annem bir Luna bize evet bakıyor ama ben ve ikizim doğunca sürüden bize yardımcı olması için bazı kurt kadınlar bizim büyümemizde anneme yardım ettiler" gülüşü daha da büyüyerek "Hala daha da ediyorlar." dedi. Alya bir evde baba dışında doğacak erkek çocuğunun sorunları büyüttüğüne inanıyordu. "İnanılmazsınız" deyip arkasına yaslandı ve kulaklığın birini Saul'e verip diziyi başlattı. Alya bir kız kardeş sorununun olmadığına çok sevinmişti. Erkek kardeş için kız kardeşler tam bir felaket olabilirdi sevgili olayında. Erkeklerin umurunda bile olmazdı bu konuda kendini şanslı hissetti ve yolculuklarının tadını çıkarttılar.
Pilot iniş için hazırlandıklarını anons ettiğinde Alya Saul'un omzunda uyuya kalmıştı. Anonsla birlikte Saul'un eliyle Alya'nın yanağını okşayıp uyanmasını sağladı. Alya uykusundan kurtulmak için iyice yerinde gerindi bu esnada V yaka olan tshirtünden göğüsleri Saul'un ilgisi bayağı çekmişti. Yaşananlardan dolayı sanki yıllarca monotonluğa bağlamış evli bir çifttiler. Romantizm, heyecan her şeyleri sanki sönmüştü. Saul bunu değiştirmeliydi. İçinde olan tutkuyu Alya ile paylaşmalı ve aralarındaki bu güzel bağı beslemeliydiler. İçinde kopan fırtınayı Alya'ya göstermeliydi. İlk birlikte oldukları geceye kadar eş bağı olduğunu düşündüğü şeyin birleştikleri anda aslında eş olmadıklarını anladığında hayal kırıklığına uğramıştı. Ama ikisinin de var olan başka bir bağları vardı ve bundan gayet memnundu. "Eve gitmeden önce bir şeyler yiyebilir miyiz?" diye sordu Alya. "Çok mu acıktın yoksa biraz daha bekleyebilir misin?" Saul'un aklına iki yer gelmişti Alya'nın açlık durumuna göre birini seçecekti. Alya'nın dudakları sanki beyni ve midesi birbiriyle konuşma yapıyormuşçasına ördek gibi uzattı bu haline dayanamayan Saul onu kendine çekip ateşli bir öpücükle dudaklarının güzelliğini sahiplendi. Alya toplum içinde bu denli rahat davranamıyordu, hemen kendini geri çekmek istedi ama Saul ayrılmalarını engelleyecek bariyerleri olan kollarının birini beline sarmış diğerini de Alya'nın başının arkasına konumlandırıp kendine doğru baskı uyguluyordu. Ayrıldıklarında nefes nefeseydiler. Alya yolculuğun ortasından beri içinde büyüyen bir kıpırtının olduğunu Saul'e söylemeli miydi? Sanki yıllardır kendi kendine konuştuğu hayal ürünü diye düşündüğü ikinci benliği gün yüzüne çıkmak için kendini daha çok belli etmeye başlamıştı. Kitaplarda okuyordu kurt adamların içinde saklanan kurt forumları gibi sanki onunda içinde bir varlık vardı anlamlandıramadığı ve onun hareketleri içini gıdıklıyordu. Saul Alya'nın kokusuna ek hafif yasemin kokusunu içine çekti. Değişim onunda fark ettiği bir şeydi. "Sana söylemem gereken bir şey var ama..." Alya daha sözünü bitirmeden karnı acıktığını ilan edercesine guruldadı. Mahcupça gülümseyerek "Demek istediğim buydu" dedi ve Saul'un elini tuttu. Beraber bavullarını almaya doğru giderken kalabalığın çoğu bavullarını almış oradan ayrılmışlardı. Alya'da orta seviye Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu vardı. Yemek yemeye oturmayı beklemek yerine şimdiden konuya girmeye karar verdi ama konuya nasıl başlayacağını bilemiyordu. "Ne hissediyorsun Alya?" Saul huzursuzluğuna daha fazla dayanamadan konuya girmesi için onu cesaretlendirdi. "Siz hayvanınızı içinizde nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu. Neden bu şekilde başlama gereği duymuştu ki? Saul beklenmedik soruya kaşlarını şaşırmış bir şekilde kaldırıp gülerek Alya2ya doğru bakıp elini dudaklarına götürüp öptü "Bebeğim sence bu konuşmayı beni ilk keşfettiğinde sorman gerekmez miydi?" dedi Alya bu cevaba gülümseyerek ve içindeki huzursuzluk rahatlayarak vereceği cevaba odaklanmıştı ki "Uçağın televizyonuna baktığımda İtalya topraklarının üzerin de uçmaya başladığımızda sanki içimde var olan başka bir varlık var gibi hissetmeye başladım. Sence biz insanlarda böyle bir şey olabilir mi?" Saul söylediğine karşılık bu sefer kaşlarını çattı düşünceliydi böyle bir şey hiç duymamıştı ama "Tamam bende sana bir şey itiraf edeceğim. Senin çok tatlı bir Narenciye kokun var ve ilk kez senden bu kokuna ek yasemin kokusu aldım bence bunun bir açıklaması olması gerek. Sürünün büyüğü olan sadık bir kurt cadımız var ondan öğrenebiliriz istersen" Saul o kadına gitmek ister miydi emin değildi. En son gittiğinde kader yollarının bulanıklığından bahsetmişti. Geleceğini görememişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM
Lupi mannari30lu yaşların başındaki sıradan uçuk kaçık bir hemşirenin hayatı nasıl fantastik olabilir ki? Kader ağlarını çok güzel örüyor. Yanlış bir zamanda yanlış bir kaza, kimlerin kaderini etkileyeceğini bilmeyen asi bir kurt adam.