Harry gözlerini araladığında, kollarında bir beden hissederek şaşırmış olsa da, onun, günlerdir kollarında olmasını dilediği eşi Louis olduğunu fark ettiğinde dudaklarına huzurlu bir tebessüm kondu.
Harry uyurken çok kıpırdayan biri değildi, Louis ise uyurken bile sürekli Harry'ye sarılma ihtiyacı hissederdi. Belki de bu alışkanlık sayesinde, hafıza kaybı yaşamış olsa da bilinçsizce Harry'nin kolları arasına girmişti, tıpkı dün akşam yürürken Harry'nnin koluna girmesi gibi. Ya da sadece, Harry, ona olan özleminden uyku sersemi hâlde ortalarındaki yastıkları atıp Louis'yi kendine çekmiş bile olabilirdi. Ne olursa olsun, iki türlü de Harry için günler sonra yaşanabilecek en iyi durumdu.
Aralarına koydukları yastık artık ayakları dibindeydi ve Louis kendini Harry'nin kollarına yaslamış, sakince uyuyordu. Harry de onu sararak, sıkıca kendine bastırıp saçlarını öptü, kokladı, bir kez daha öptü ve sardığı kısımları usulca okşadı. Uyandırma pahasına olsa bile eşiyle birlikte olmanın tadını çıkarmak istiyordu.
"Harry..."
"Günaydın bebeğim."
"Gü... naydın...?"
"Yemin ederim ben yastığı almadım," diye, hızla açıklamaya başladı, onun rahatsız olabileceğini düşünerek. "Uyandığımda böyleydik. Sen kollarımda uyuyunca... Ben de bu ânı kaçırmak istemedim."
Uykulu hâlde gülümseyip Harry'nin göğsüne iyice kurulduğunda, kendisini sıkıca saran eşinin kalbinin ne kadar hızlı attığını duyarak huzurla gözlerini yumdu. "Bence biraz böyle kalmamızda bir sakınca yok, Harry."
Rahat bir nefes verip, "Bence de," diye mırıldandı. Bir müddet eşiyle öyle kalıp sohbet etti. Louis son bir haftadır ilk kez böyle huzurlu uyuduğunu söylediğinde Harry onu daha da gömdü kendine, sanki diğer günlerdeki huzursuz uykuları silip atacakmış gibi.
"Birlikte kahvaltı yapalım," dedi Louis. Harry'nin göğsüne gömüldüğü için sesi boğuk çıkıyordu ama bu sıkıca sarılma ve göğüse gömülme hissi onun için çok hoştu.
"Elbette."
Birlikte yataktan kalkıp rutin işlerin hemen ardından mutfaktaki masaya kahvaltı hazırladılar. Yediler, birbirlerine lokmalar yedirdiler, Harry her üç dakikada bir Louis'yi yanağından öptü, Louis ona bolca gülümsedi, sohbet ettiler... Her şey öylesine huzurluydu ki, bu huzuru devam ettirmek için Harry işe gitmek bile istemiyordu.
Yemekten sonra Harry yattıkları yeri toplamaya başlamıştı ki, çok geçmeden çalışma odasındaki piyanonun tuş seslerini duydu. Öylesine, sesi duymak için basılmışa benziyordu. Elindeki malzemeleri koltuğa bırakıp çalışma odasına gittiğinde, eşini piyanoyu incelerken bularak gülümsedi.
"Hoşuna gitti mi?"
"Çok asil görünüyor. Sen mi çalıyorsun?"
"Hayır, sen..."
Şaşkınca ona baktığında, Harry keyifle gülerek piyanoya yaslanıp eşinin yanağını okşadı.
"Evet, sen çalıyorsun. Hatırlıyorsan geçen gün, yaptığın işlerden biri evimizde duruyor demişti. Bu piyano da o iş işte. Kollarıma gelip keşke piyano çalabilseydim diye sızlanırdın. Bu isteğin benim için bir emir oldu. Böylece hep çalmak istediğin piyano derslerini almaya başladın. Bugüne kadar üç resitalde çaldın."
"İnanamıyorum..." Hevesle piyanoya baksa da hüzünle tekrar eşine döndü. "Hiçbir şey hatırlamıyorum ki... Ve eğer bir gün hatıralarım yerine gelse bile notaları tamamen unutmuş olmaktan çok korkuyorum."
Harry onu belinden yakalayıp kendine çektiğinde, Louis utansa da ellerini eşinin göğsüne yerleştirmekten kaçınmadı. Yeşil gözlerindeki güven verici bakışlar, Louis'nin yabancılık duyduğu hatıralar içinden çıkarıp onu rahatlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me 🌻 | Larry ✔
RomanceLouis hiç bilmediği bir evde uyandıktan sonraki günler boyunca gizemli bir adam tarafından takip edildiğini fark eder. Adamı her gördüğünde hem ürker hem de derin, karmaşık ve kalp sızlatan hisler duymaya başlar. Gizemli adam bir gün karşısına çıktı...