4.10 (BİTKİ ÇAYI)

417 75 68
                                    

Ertesi günün akşamında Louis, elleri arasındaki bardaktan dumanı tüten ada çayının acımsı kokusunu içine çekerken aklındaki düşüncelerle boğuştuğunu gösteren alnı, hafifçe kırışmıştı. Aklında boğuştuğu düşünceler, Harry denen adamla dün yaşadıklarından kaynaklanıyordu. Annesine bu bitki çaylarını veren kişinin kendisi olduğunu söylediği için bu bitki çayı bile ona Harry denen adamı hatırlatıyordu.

İnanmalı mıydı bilmiyordu ama bazı şeyler Louis'yi ikna ediyordu da... İngiltere bir savaştan yeni dönmüştü ve annesinin daha önemli şeylere yatırım yapması gerekirken bir altın kadar değerli olan bu bitki çaylarının evde olması zaten olağandışı bir durumdu. Harry denen adamın giyim kuşamını ve altındaki arabayı gözden geçirince bu akıl almaz söylemlerin ne kadar doğru olabileceğini düşünmeden edemiyordu.

Ve bu adam, söylediği her şeyde doğru olabilir miydi? Eşi olduğunu söylerken bile?

Ah... Saçmalık!

"Anne?"

Jay, bir yudum aldığı kahve bardağını bırakıp karşısında oturan oğluna gülümsedi. "Efendim canım?"

"Bana neden bitki çayları yapıyorsun?"

"Dediğim gibi, seni yatıştırıp baş ağrını alıyor. Bugünlerde ihtiyacın olduğunu düşündüm."

"Bu çayları nereden alıyorsun?"

Oyunbaz bir tavırla gülümseyip, "Noel Babadan sipariş etmiş olabilirim," diyerek kahvesinden bir yudum daha aldı.

"Noel Babanın adı Harry mi?"

Jay bir an durdu. Bozuntuya vermemeye çalışsa da az önceki rahat tavrına karşılık bocalayan hareketler sergiliyor, tedirgince bakışlarını kaçırıyordu. "Oh... Ha-hangi Harry'den bahsediyorsun?"

"Adamın biri dün önüme çıktı ve bana eşim olduğunu söyledi." Histerik bir kahkaha atarak, "Delirmiş!" dedi. "Ama asıl mesele, evdeki çayları kendisinin getirdiğini söylemesi. Onu tanıyor musun anne?" Jay'in sessizliği üzerine yüzündeki tebessüm düşerken, "Anne, sana soruyorum," dedi.

"Louis... Belki de bunu onunla konuşmalısın. Yani... Harry'le."

"Zaten konuştuk! Bana eşim olduğunu söyledi ve hiçbir şey diyemedim bile! O benim eşim değil ki, benim eşim veya âşık olduğum kimse yok ki! Beni özlediğini söyledi, beni istediğini söyledi, bensiz olmaya dayanamadığını söyledi, evimiz varmış ve- ve o bunları dedi ama ben hiçbir şey hatırlamıyorum!" Annesi yanına oturup ona sarılana dek ağlamaya başladığını anlamamıştı. "Hatırlamıyorum, anne. Tanrım, hiçbir şeyi hatırlamıyorum..."

"Biliyorum bir tanem, biliyorum güzel oğlum..." Saçlarına öpücük kondurup sırtını okşuyor, hafifçe sağa sola sallanıyordu. "Hatırlamak için zorlama kendini, ne olursa olsun buradayız."

"Hatırlamıyorum... Sadece bir kez gördüm ama o yanımda olsun istiyorum. Bana çok güzel bakıyordu. Nasıl baktığını biliyor musun? Tanrım... Âşık gibi... O bir büyücü, bunları hissetmeme neden olan kötü bir büyücü!"

"Kimse büyücü değil." Ondan ayrılıp yanaklarını tutarak, baş parmakları yardımıyla gözlerini sildi. "Harry iyi biri."

"Demek... Onu tanıyorsun?"

Yorgun bir tebessümle, "Fazlasıyla," diye mırıldandı.

"B-ben inanamıyorum. O... O sahiden benim eşim mi?"

Jay'in, oğlunun yaşlarını silen parmakları yavaşladı. Dudaklarındaki tebessümün yanına bir de gözlerinde şefkatli bakışlar belirdiğinde, "Evet," dedi sessizce. "Eşin."

Remember Me 🌻 | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin