Artık adım Gri olmuştu. Herkesin bir adı vardı artık. Yarı aç bir şekilde çimenlerde uzanıp uyuduk.
...
Metalin metale çarpma sesiyle uyandım. Herkes uyanmıştı. Ses çukurdan gelmişti. Çukura gidip bakmaya karar verdik. Ayağa kalktım ve çukura doğru yürümeye başladım. Çukurda konserveler vardı, battaniyeler ve giyecek bir şeyler vardı. En önemlisi ise bir not vardı. Çukura atladım, notu elime aldım ve bana çukurun üstünden bakan çocuklara bakarak yüksek sesle okudum.
BURAYA GÖNDERİLMENİZİN SEBEPLERİ VAR. SİZLER BİZİM GELECĞİMİZSİNİZ VE SİZE BU KONUDA GÜVENİYORUZ. HEMDE ÇOK. GÖREVİNİZ ORADA BİR DÜZEN KURMAK VE HAYATTA KALMAK. İYİ ŞANSLAR ÇOCUKLAR, İYİ ŞANSLAR
4. HAT İLK 10 KİŞİ.
NOT: HER HAFTA ERZAK ALACAKSINIZ. VE KÜÇÜK BİR SÜRPRİZ.
2268
Hepimiz konserveleri, battaniyeleri ve giysileri Çukur'dan çıkardık. Altlarında birkaç ahşap vardı. onları da dışarı çıkardık.
Önce herkes bir konserve -ton balığı- yedi. Ve ahşaplarla ne yapacağımızı düşündük ama yapacak hiçbir şey yoktu.
''Mesajda ne demek istemiştir sence?'' diye sordu Sarı.
''Sürpriz kısmını mı diyorsun?'' dedim
''Evet''
''Hiçbir fikrim yok.''
...
Burayı düzene sokmamız gerekiyordu. Ve burada hapsolma konusu vardı. burada sıkışıp kalmıştık. Ve aşağıda ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Herkes düşünüyordu ve çok bir şey konuşmuyorduk. Çünkü konuşacak bir şey yoktu.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Üç gün böyle geçti. Ve hala yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Her gün akşam oturuyor ve buradan kurtulabilmek ve aşağıda ne olduğu hakkında konuşuyorduk ama hiçbirinin sonu gelmiyordu çünkü bilmiyorduk. Evet bilmiyorduk tek derdimiz buydu.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Konserve ye, su iç, konserve ye, yat.
Üç gün daha geçti. Tahtalarla bir tuvalet yapmaya karar verdik sabah konservemizi yerken.
Sırık ve tombul tahtaları Kuzey yönüne taşıdılar. Korum -Koruma demek yerine daha kolay olduğu için artık Korum diyorduk- ve ben planı hazırladık. Toprağı kazdık. Ve tahtalarla döşedik ucu da uçurumdan aşağıya düşecekti. Ama en fazla bir metre kazmıştık ki toprak o kadar sertleşti ki artık kazamıyorduk. Ve bir kapak yaptık. Etrafını da tahtalarla çevirdik yettiğince.
...
Akşam güneşin batışını izliyorduk. Bulutların altına doğru gidiyordu yavaşça.
''Buradan gerçekten sıkıldım.'' dedi Bacak. Çin'e bakarak.
''Evet'' diye destekledi Korum. ''Ama nasıl?''
''Her gün konuşmaktan bıkmadınız mı? Buradan çıkmanın tek yolu uçurumdan atlamak. Ama bulutların altında ne olduğunu hiç birimiz bilmiyoruz.'' Dedi Sarı, kendi kendine konuşur gibi.
Bunun üzerine Koca Ayak ayağa kalktı ve ''O zaman buradan atlarız'' dedi. Ve yürümeye başladı.
Yanına doğru hızla gittim ve ''Ölmek mi istiyorsun?'' dedim
''Çekil önümden Gri!'' dedi koyu gözleriyle tam gözüme bakarak. ''Çekil!''
''Seni ölüme terk edemem dostum'' dedim gözlerimi kırpmadan. ''Sen atlarsan bende atlarım.''
Birkaç saniye bir şey söylemedi. ''Tamam'' dedi usulca. ''Atlamayacağım.''
''Buradan ne olursa olsun çıkacağız'' dedim yüksek sesle ''Ne olursa olsun''
Ve birkaç dakika sonra hepimiz uykuya daldık
...
Sabah çığlıklarla uyandık. Herkes ayağa fırladı ve sesin çukurdan geldiğini anladık. ''Kimse yok mu?!'' diye bağırıyordu ses ''Kimse yok mu?''
Çukurun tepesine gittiğimizde en fazla 16 yaşında bizim gibi bir çocuk bağırıyordu. Bizi görünce biraz rahatladı ama korktu.
''Hoş geldin'' dedi Korum ''Hoş geldin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişik
Science FictionHatırlamamak... Hiç bir şey hatırlamıyordu. Hatırlayamıyordu Adını bile... Kendinin bir tür denek olduğunu biliyordu. Ama onları buraya neden göndermişlerdi. Hiç bir fikri yoktu Kendilerini bir çukurda buldular. Düzen kurdular. Ta ki SON'a kadar...