5 ay sonra
Aylar hızla geçmişti. Her hafta bir ya da iki kişi geliyordu Çukurdan. Bu süre zarfında. Çukurun nasıl çalıştığını gözlemlemiştik. Aniden sessizce kapanıyordu sürgülü bir metalle. 1 saat sonra açılıyordu ve gelenler geliyordu.
Tam 47 kişiydik. 20 tane kulübe vardı. Birde Ana Bina adını verdiğimiz Göktepe'nin yönetim binası. Evet, buraya Göktepe ismini vermiştik. Çocuklar -Gençler- gruplara ayırmıştık. Her grubun bir Lideri vardı. Kasaplar, bildiğimiz kasaplardı ancak hayvanları kendileri yetiştiriyordu. Liderleri Koca Ayak'tı. Çiftçiler, Suyun çıktığı yerin hemen yanına bir ekim alanı kurmuştuk ve burada Çiftçiler çalışıyordu. Liderleri Bacak'tı. Yemekçiler, bizim karnımızı doyurmakla görevlilerdi ve liderleri Tombul'du -Şaşılacak bir durum (!)-. İnşaatçılar. Adları gibi bazı şeyleri inşa ediyorlardı. Liderleri Sırık. Ve son olarak Temizlikçiler. Etrafın temizliğinden onlar sorumlulardı. Liderleri Acer'di. Ve çoğunlukla küçük çocukları buraya veriyorduk.
Ve ben... Beyin takımındaydım. 9 Kişi olarak Liderdik. Grupların liderleri ve denetimden sorumlu burayı yöneten bizler, Korum, Sarı, Dazlak ve Ben... Yönetim bizdeydi ve Ana Bina'nın en üstünde kalıyorduk.
154 gündür buradaydık ve herhangi bir şekilde kaçamıyorduk. Aslında buradan kaçma girişimiz bile olmamıştı. Günlerdir bir dedikodu yapılıyordu: İpte birini Uçurumdan aşağı Sarkıtırsak ne olur? Güzel bir fikirdi ancak bayağı riskliydi. Bunun için Dazlak toplanmaya karar vermişti ve Ana binanı en güvenli yeri olan Toplantı odasına gittim. Burayı hiç sevmiyordum. Tek bir pencere bile yoktu. İçeri adımımı attım ve o anda birkaç dakika geciktiğimi fark ettim.
Dazlak ''Yine geç kaldın'' dedi ciddi bir sesle.
''Seni bu yüzde Uçurumdan atcağız.'' dedi Korum gülerek.
''Çabuk olalım, Lütfen. İşimiz başımızdan aşkın.'' dedi Koca Ayak. Yordun olduğu her halinden belli oluyordu.
''Tamam'' dedi Dazlak ''Konumuz şu uçurumdan birini Sarkıtacak mıyız?'' diye tamamladı. ''Oylamaya sunuyorum.''
Herkes elini kaldırdı.
''Peki'' dedi bu sonucu hiç beklemediğini belli ederek. ''Gönüllü olan varmı?''
Herkese teker teker baktı. Kimse ses çıkarmadı. Derin bir nefes aldım ve ''Ben''dedim.
''Aslında'' dedi Korum. ''Benim sarkıtılmam iyi olur. Son günlerde Göktepeliler beni sevmiyor.
''Tamam, seni sarkıtalım Korum'' dedi Dazlak
...
Herkes kendi işinden bezmiş bir şekilde yemekhanedeydi. Yemeklerini yerken olayı açıkladı Dazlak. Bizden yaşça büyük duruyordu. Ve her ay yapılan seçimlerde başkan o seçilmişti. Üç seçim yapmıştık daha ve ikisini Dazlak birini de Sarı kazanmıştı.
''Sizleri dinledik ve orda ne olacağı konusunda sizlerle aynı fikirdeyiz.'' dedi. Konuşmayı biliyordu. ''Oylama sonucu ile ipi Korum'a bağlayacğız ve onu sarkıtacağız.'' Yemekhaneden tezahüratlar yükseldi.
Çok geçmeden işlerine dönmüştü herkes.
Korum yarın öğlen vakti sarkıtılacaktı. Çalışmalar başlamıştı.
Her ne kadar yönetimde olsam da benimde bir işim vardı. Yoklama. İşten kaytaran var mı yok mu benim görevimdi. Bütün grupları dolaşıyor ve rapor alıyordum
İlk önce Çiftçilerin yanına gittim. ''Selam, Kardeşim'' dedi Bacakla el sıkışırken
''Selam''
''Herkes tam mı?'' diye sordum boyu çok kısa ama akıllı olan çocuğa
''Evet'' dedi otururken. ''Benden kimse kurtulamaz.'' İlk Liderliğiydi ve bunu gayet iyi yapıyordu.
''Kara ne yapıyor?'' dedim gülerek. Kara'yla hiç anlaşamıyorlardı. Kara, iki ay boyunca Çiftçilerin Lideri olmuştu ve Bacak'a çokta iyi davranmamıştı. Bacak'ta ona iyi davranmayacaktı. Bunu biliyordum
''İyi'' dedi sırıtarak. ''Ona en önemli görevi verdim, Sulama'' diye tamamladı ve gülmeye başladı.
''Neden anlaşmıyorsunuz?'' diye sordum
''Ona sor!'' dedi yüksek sesle.
''Neyse'' dedim ''Benim daha çok işim var.''
...
İşim bitmişti ve yemekhanede herkesten önce oturuyordum. Yanıma Yanık ve Cehen oturdu. Cehen'in gözleri Cehennem gibi sarı idi. Bu yüzden ona Cehennem adını verdik ancak daha kolay söylendiği için ona Cehen diyorduk.
''İşlerin nasıl geçti'' dedi Yanık. Daha geleli iki hafta olmuştu ancak hemen uyum sağlamıştı. Ufak tefekti. Temizlikçi olmayı kendi hiç isyan etmeden seçmişti. Normalde kimse Temizlikçi olmak istemezdi.
''İyi'' dedim ''Yoruldum.''
Tombul ''Yemekler hazır!'' diye bağırdı. Küçük büfemize gittim ve biraz pilav ve bezelye aldım. Tekrar oturduğum yere gidip yemeye başladım.
Birkaç dakika sonra yemekhane neredeyse dolmuştu. En son gelenlerden biri Sarı'ydı.
Buraya geldiğimizden beri boyu uzamıştı.
''Ne yapıyorsunuz?'' dedi yorgun bir sesle. Yanıma oturdu.
''İyi'' dedi Yanık.
''Korum'u aşağı sarkıtmak için her şey hazır.'' Dedi Sarı gülümseyerek ''Şu an bile sarkıtsak bir şey olmaz.''
Ana Bina'daki odama gitmiştim ve Çukurdan nadiren gelen cipslerden birini yiyordum Göktepe'ye bakarak. Göktepe'de kar yağmazdı. Yağmurda. Her zaman hava açık ve güneşli olurdu. Çünkü bulutların üstündeydik. Yani çok yüksek bir yerde olduğumuzu düşünüyordum.
Ben bunları düşünürken kapının tıklatıldığını duydum. ''Kim o?''
''Korum geldi dostum''
''Gir içeri, kapı açık''
İçeri girdi ve yanıma oturdu. Yeşil gözlerini üzerime dikti. ''Nasılsın?''
''İyiyim'' dedim
''Düşündüm de, Yarın belki sağ dönemeyebilirim. Biraz laflayalım diye geldim.'' dedi
''Bahse var mısın?'' dedim
''Ölüp de bahsi kazanırsam ne vereceksin bana'' dedi sırıtarak.
''Neyse,'' dedim ''Bu sağ dönme konusunda ciddi değilsin demi?''
''Aslında,'' dedi düşünceli bir şekilde ''Biraz da olsa ciddiyim''
''Dostum, Yerden yüksekliğimizi hesaplayabilirsen buradan kurtulacağız dedim.'' Ona destek vermeye çalışarak.
''Buradan kurtulmamız çok zor'' dedi. ''Bizi buraya her kim tıktıysa bizi izliyor. Ve kaçmamıza izin vermezler''
''47 kişiyiz dostum'' dedim ''Savaşabiliriz.''
''Böyle bir yer yapacak teknolojiye sahip olan kişilerle mi?'' diye sordu Alay edercesine ''Sanmıyorum...''
''Bize biraz güven, dostum.''
''Onlar istemedikçe çıkamayız'' dedi Korum. ''Neyse'' diye devam etti. Birden neşelenmişti ''Biraz Korsuyu ister misin?''
''Tabi ki, Korsuyunu kim istemez'' dedim
Ceketinden iki şişe çıkardı ve birini bana uzattı. Korsuyunu Korum'un nasıl yaptığını ya da nereden bulduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama. Tadı çok güzeldi. Hızlı içersen boğazını yakıyordu ancak yavaş yavaş içerek tadını çıkarmakta iyiydi.
Korsularımızı bitiremeden Korum uykuya daldı. Bende çok dayanamayıp uykunun beni almasına izin verdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişik
Science FictionHatırlamamak... Hiç bir şey hatırlamıyordu. Hatırlayamıyordu Adını bile... Kendinin bir tür denek olduğunu biliyordu. Ama onları buraya neden göndermişlerdi. Hiç bir fikri yoktu Kendilerini bir çukurda buldular. Düzen kurdular. Ta ki SON'a kadar...