''Beni buradan çıkarın'' dedi yalvarır bir sesle. Bir dal parçasını ona uzattık ve onu yukarıya çektik.
''Nasıl buraya geldin'' dedi Korum
''Bilmiyorum'' dedi çocuk ''Hatırlamıyorum, hiçbir şey hatırlamıyorum!'' diye bağırdı.
''Kimse hatırlamıyor'' dedi Sırık.
''Sadece o bir masa, yatak ve tuvaletin olduğu oda hariç kimse bir şey hatırlamıyor'' dedi Korum
''Doğru ya'' dedi çocuk ''Onu bende hatırlıyorum'' diye tamamladı mutlu bir sesle. Aniden yüzü değişti. Bu sefer hüzünlü hüzünlü bakıyordu.
''Sana bir isim bulmamız lazım'' dedi Sarı, sırıtarak.
''İsim mi?'' dedi ''İsmimi biz mi koyacağız.''
''İstersen sana isimsiz diyelim'' dedi Sırık.
''Bence'' dedi Çin ''Yeni olsun'' dedi.
''Yeni çok sade.'' Diye karşılık verdi Korum ''Acer olsun''
''Tamam, Acer iyi'' dedi çocuk kıkırdayarak. ''Şimdi beni buradan çıkarın!''
...
Konservelerin yanında bir not bulmuştuk. Notu okumadan önce konserveleri ve tahtaları yukarı çıkardık.
Notu okuması için Koruma verdik ve etrafına oturduk. Notu açtı ve okumaya başladı:
Güzel gidiyorsunuz
Sürprizimiz buydu işte. Yeni çocuk. Her hafta 2 tane gelecek. Bu arada Acer'e iyi davranın
4. Hat 11 kişi
2271
Ona Acer dediğimizi nerden öğrenmişlerdi. Sarı, düşüncelerimi söze döktü ''Nerden bilebilirler ki''
Evet nerden bilebilirlerdi.
''Bence'' dedi Korum ''Bizi izliyorlar''
''Onu biliyoruz'' dedim. ''Asıl soru şu: Nasıl?''
''Bunu bence bilemeyeceğiz'' dedi Bacak. Bende bilebileceğimizi sanmıyordum.
...
Acer'e isim bulmuştuk ve etrafı gösteriyorduk. O da bizim ilk geldiğimiz günlerdeki gibiydi. Şaşkın şaşkın bakıyor ve düşüncelere dalıyordu.
İnşalara başladık tuvaleti tamamladık ilk önce. Sonra düşünüp herkese küçük evler yapmaya karar verdik. Ve birde şu mesele vardı: Gece uyurken Çukurda olmayan şeyler sabah nasıl çukurda oluyordu. Bunu daha sonra erteledik. Ve kendi tarihimizi başlattık. Tahtalardan bir şey kazdık. Ve onu çukurun hemen yanına çaktık. Üstüne de burada kaç gün kaldıysak her gün için bir çentik atmaya karar verdik. 7 çentik attık ve her gün bir çentik atacaktık.
Uzun bir gün oldu ve uyuduk.
...
Diğer gün ise çalışmalara aynı hızla devam ettik. Tam beş kulübe yaptık Kuzey ağaçlığın hemen önüne. Ve her kulübede iki kişi kalacaktı. Korum ile ben, Sarı ile Bacak, Koca Ayak ile Sarı, Tombul ile Sırık, Dazlak ile Çin. Acer ise bir hafta boyunca dışarıda yatacaktı. Bir hafta sonra yeni tahtalar gelince ona da bir yer ayarlayacaktık. Odalarımıza ikişer battaniye koyduk. Kalan az bir tahta parçasıyla da bir depo yapmaya karar verdik. Tabi ki tahtalar yetmedi. Yarım kalsa da haftaya tamamlamayı düşünüyorduk.
Etrafta bizden başka hiçbir canlılık belirtisi yoktu. Tabi ağaçları saymazsak.
Koca Ayak, hayattan bezmiş bir şekilde sürekli oturuyordu. Bir şey dersek hemen kızıyordu. Her ne kadar öyle böylede olsa ilk on kişi arasında bir bağ kurulmuştu. Acer'de aramıza yavaş yavaş dahil oluyordu. Birazda olsa artık ilk geldiğimizden daha çok -ilk geldiğimize göre çok, çok ve daha çok- mutluyduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişik
Bilim KurguHatırlamamak... Hiç bir şey hatırlamıyordu. Hatırlayamıyordu Adını bile... Kendinin bir tür denek olduğunu biliyordu. Ama onları buraya neden göndermişlerdi. Hiç bir fikri yoktu Kendilerini bir çukurda buldular. Düzen kurdular. Ta ki SON'a kadar...